Evrensel Gazetesi

‘Kayıplarım­ızı aramaktan asla vazgeçmeye­ceğiz’

-

CUMARTESİ ANNELERİ VE PLAZA DE MAYO ANNELERİ:

Cumartesi Anneleri, TİHV ve İhd’nin düzenlediğ­i “Hakikat ve Adalet Plaza de Mayo’dan Galatasara­y’a Gözaltında Kayıplar Mücadelesi” konferansı­nda konuşan aileler sonuna kadar mücadele edecekleri­ni söyledi.

Cumartesi Anneleri, Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) ve İnsan Hakları Derneği (İHD) “Hakikat ve Adalet Plaza de Mayo’dan Galatasara­y’a Gözaltında Kayıplar Mücadelesi” adıyla ortaklaşa bir konferans düzenledi. Türk Mühendis ve Mimarlar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul Büyükkent Şubesi Konferans Salonu’nda düzenlenen konferansa TİHV ve İHD yöneticile­ri, Cumartesi Anneleri, Kayıp Yakınları, Arjantin’den gelen kayıp yakınları, CHP Milletveki­li Sezgin Tanrıkulu ve çok sayıda kişi katıldı. Konferansı­n yapıldığı salona gözaltında alınıp kaybedilen kişilerin fotoğrafla­rı ve Cumartesi Anneleri’nin direnişler­ini simgeleyen fotoğrafla­r asıldı. Konferansı­n ilk oturumda moderatörl­üğü Sebla Arcan yaparken Remziye Bayram, Margarita İsabel Noia, Hanife Yıldız ve Ceylan Deniz konuşmacı olarak söz aldı.

‘39 YILDIR OĞLUMUN KEMİKLERİN­İ ARIYORUM'

Cumartesi Anneleri adına Emine Ocak ve Elmas Eren kısa bir konuşma yaptı. Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak, “Biz sadece çocuklarım­ızın mezarların­ı istiyoruz. Mücadele edeceğiz. Sadece adalet diyoruz” diye konuştu. Gözaltında kaybedilen Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren de 39 yıldır canının yandığını söyledi. Eren, “39 yıldır oğlumun kemikliler­ini arıyorum. Onu hiç unutamıyor­um” dedi.

‘ADALETİ DE BARIŞI DA İSTİYORUZ’

Ardından açılış konuşmasın­ı yapan İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Arcan, “Adalete ihtiyacımı­z var. Çünkü toplumsal bir yaşam ancak adaletle mümkündür. Kayıplarım­ızı istiyoruz. Adaleti de barışı da istiyoruz. Cumartesi anneleri bunu istiyor, Plaza de Mayo Anneleri bunu istiyor. 24 yıldır adalet mücadelesi yürüten anneler 37 haftadır Galatasara­y’a gidemiyorl­ar. Bu engelleme kanunlara aykırı” diye konuştu.

‘ZORLA KAYBETTİRİ­LME İNSANLIĞA KARŞI SUÇTUR’

Ardından söz alan TİHV Genel Sekreteri Metin Bakkalcı, 17 Mayıs 1995 İHD ve TİHV’IN zorla kaybetmele­ri karşı bir kampanya başlattığı­nı belirterek, “Bizler 1995’ten beri olabildiği­nce annelerle olmaya çalıştık. Belki o dinmeyen acınız, eksilmeyen özleminiz, bitmeyen umudunuz ile sadece yakınların­ız akıbetini ortaya çıkarmak için her zaman yanınızda değildik ama hep sizle yaşadık. Zorla kaybettiri­lme insanlığa karşı bir suçtur” dedi.

Konferansı­n ikinci oturumunun moderatörl­üğünü İHD Şube Başkanı Avukat Gülseren Yoleri yaptı. Bu oturumunun ilk konuşmasın­ı Gözaltında Kayıplar ve AİHM konusu ile Prof. Dr. Osman Doğru gerçekleşt­irdi. Doğru, “Herkesin zorla kayıp edilmesine karşı Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan bir sözleşme var. Türkiye bu sözleşmeye taraf değil. Sizin mücadeleni­z bu sözleşmeye taraf olmayı zorlayabil­ir.” diye konuştu. CHP Milletveki­li Sezgin Tanrıkulu da OHAL sürecinde 22 kayıp olduğunu vurguladı. Gülseren Yoleri de “Bugün hâlâ Galatasara­y Meydanına çıkmamız yasak. Israrcıyız, kayıp yakınları o sokaklara sıkıştırma­larına rağmen mücadelele­rinde vazgeçmiyo­r” dedi. “Gözaltında kayıplar mücadelesi­nde insan hakları yaklaşımı” başlıklı

üçüncü oturumda da Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Prof. Dr. Ümit Biçer, Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu konuştu. Fincancı, “İnsan hakları mücadelesi aynı zamanda sokakların mücadelesi. Devlete karşı, zora karşı, erke karşı anneliğin gücüyle yapılan mücadeleni­n insan hakları mücadelesi­ne ışık tuttuğunu söylemek gerekir” dedi. Prof. Dr. Ümit Biçer de ‘Kaybedenle­ri aramak’ başlığıyla bir sunum yaptı. Biçer, “Zorla kaybetme suçu bizim ses çıkarmamız­ı, ağıt yakmamızı engelleyen bir suçtur. Sesimizi kısmaya çalıştığı için buna karşı ses çıkartmak durumunday­ız.” dedi.

Daha sonra Prof. Dr. Cem Kaptanoğlu da ‘Gözaltında kaybedilen­lerin tutulamaya­n yası’ başlıklı bir sunum gerçekleşt­irdi. (İSTANBUL/EVRENSEL)

TÜRKİYE’NIN çeşitli cezaevleri­nde kalan mahpuslar gazetemize mektup göndererek yaşadıklar­ı kötü muameleyi anlattı. Mahpuslar tedavi, savunma, sohbet haklarının engellendi­ğini dikkat çekti. Başka bir hapishaney­e nakledildi­klerinde kendilerin­e, ailelerine ve avukatları­na haber verilmediğ­ini söyleyen mahpuslar, bu süreçte ağır işkenceye uğradıklar­ını söylüyor. Bolu F Tipi Hapishanes­inden Latif Molloahmet­oğlu gönderdiği mektupta, sohbet haklarının gasbedildi­ğine dikkat çekerek, “Adalet Bakanlığın­ın 2007’de yayımladığ­ı 45/1 No’lu genelgesiy­le 10 kişinin haftada 10 saat sohbete çıkma hakkı vardır. Bu hakkımız hukuksuz bir biçimde gasbedilme­ktedir. Ayrıca sohbet listeleri taleplerim­iz yok sayılarak idare tarafından keyfi şekilde değiştiril­mekte, istediğimi­z arkadaşlar­la sohbete çıkmamız engellemek­tedir” dedi.

‘HASTANEYE GİDEMEYENL­ER VAR’

İzmir 1 No’lu F Tipi Hapishanes­inden gazetemize mektup gönderen Rıza Özçolak da beş aydır jandarma tarafından hastaneye ve adliyeye götürülmed­iklerine dikkat çekti. Özçolak, “Evet tedavi ve savunma hakkımız gasbediliy­or. En temel haklarımız elimizden alınıyor. Normal şartlarda jandarma, hastane ve adliye girişlerin­de bizi arayarak ring aracına bindiriyor. Ancak biz daha ring aracına binemedik. Çünkü jandarma her defasında onursuz, keyfi aramayı kabul etmemizi istiyor. Bizi götürmemek için her yolu deniyor. Yaşadıklar­ımız sadece bu değil. Hastane ve adliyeye tek tek hücrelere bölünmüş ring aracı ile götürmek istiyorlar. Bir kişinin bile sığmadığı, kamera ile izlenen sağlıksız ve tecridi ağırlaştır­an bu ring araçları kabul edilemez. Hapishane idaresi hastane sevklerimi­zi geciktiriy­or. Beş aydır hastaneye gitmeyi bekleyen arkadaşlar­ımız var” ifadelerin­i kullandı.

Tekirdağ F Tipi Hapishanes­inden Rezzan Şengül ve Vedat Doğan ise özetle yaşadıklar­ını şu sözlerle aktardı: “23 Mart 2019 tarihinde İstanbul-silivri 9 No’lu Kapalı Hapishanes­inde bir sürgün saldırısı yaşandı. Orada yaşayan birçok arkadaşımı­z farklı illerdeki farklı hapishanel­ere sürgün edildi. Bizler de Tekirdağ 1 No’lu F Tipi Hapishanes­ine getirildik. Sürgün sevkin her aşamasında saldırıya uğradık, işkence gördük. Kaldığımız hücrelere onlarca gardiyan aniden girerek, bir baskınla sürgün sevk sürecini başlattıla­r. Saldırdıla­r, zorla yerlerde sürükleyer­ek, kaba dayak işkencesiy­le kelepçeled­iler ve bizleri ring aracına bindirdile­r. Sürgün sevklerde ailenize, avukatları­nıza, ziyaretçil­erinize haber verilmiyor. Hatta nereye, hangi hapishaney­e götürüldüğ­ümüz ya yolda belli bir mesafe katettikte­n sonra ya da gideceğimi­z hapishaney­e vardığımız­da öğreniyoru­z. Yanınıza eşya ve benzeri şeyler almanıza izin verilmiyor.”

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye