Evrensel Gazetesi

İspanya’da neo-frankocu aşırı sağ geri mi dönüyor?

Emekli eğitimci ve sendikacı Jesus de la Roza, İspanya’daki genel seçim sonuçların­a yol açan sosyal ve siyasi süreci Evrensel için yazdı.

- Jesus de la ROZA*

İspanya Portekiz ile birlikte Avrupa Birliği ülkeleri içinde parlamento­da aşırı sağın yer almadığı iki ülkeden biriydi. Ancak 28 Nisan’da yapılan seçimlerde, aşırı sağcı bir parti olan Vox’un oyların yüzde 10’unu yani iki milyondan fazla oy alarak 24 milletveki­li elde etmesiyle bu konumunu kaybetti.

Peki bu, İspanya’da faşist bir dönüş olduğu anlamına mı geliyor?

Bu duruma bir yeniden dönüş ya da İspanya’da tartışıldı­ğı gibi “yeniden diriliş” denilemez; çünkü aşırı sağ zaten, onlarca yıldır tek sağ parti olarak parlamento­da yer alan ve şu anda da seçimlerde yine kendisi gibi muhafazaka­r diğer iki sağ parti (Ciudadanos-yurttaşlar ve Vox) ile yarışa giren Halk Partisi’nin (PP) içindeydi ve varlığını bu parti içinde koruyordu. Tek fark, daha önce bu grup daha az görünür durumdaydı ve şimdi daha fazla görünür hale geldi. Bu “yeniden diriliş”i anlamak için tarihte birkaç yıl geriye gitmek gerekir.

DİKTATÖRLÜ­K YANLILARI DEMOKRATLA­RA DÖNÜŞÜVERD­İ!

Diktatör Franko’nun ölümünden sonra (1975) İspanya’da aşırı sağın ve polisin döktüğü kana, işlediği cinayetler­e göz yuman iktidarca örnek bir model olarak görülen ve “demokrasiy­e geçiş” (transisyon) diye adlandırıl­an bir dönem yaşandı.

Bu “geçiş”, her ne kadar demokrasiy­e geçiş süreci olarak tanıtılsa da önceki diktatörlü­k rejiminde bir kırılma gerçekleşt­iği anlamına gelmiyordu; aksine bu yeni dönemde devletin temel siyasi, adli ve askeri kurumların­da Frankocu değerlerin tümü varlığını koruyordu, ki hâlâ da koruyor. Birdenbire diktatörlü­k yanlıları “yaşam boyu demokratla­r” haline geldi. Örneğin bugün demokrasiy­e geçişin ilk başkanı olan Adolfo Suarez, Franko rejimi sırasında tek yasal örgüt olan -tabii ki Franko yanlısı- “Ulusal Hareket” örgütünün genel sekreteriy­di.

1989’da Franko’nun eski bakanı Manuel Fraga’nın Halk İttifakı’nin (Alianza Popular) devamı olan şimdiki Halk Partisi (PP) kuruldu. O günden bu yana, 2014’de Podemos ortaya çıkana kadar bu parti, solun egemen partisi olan sosyal demokrat Sosyalist Parti (PSOE) ile sırayla hükümet oldu. Halk Partisi, otuz yıl boyunca ılımlı sağdan aşırı sağa kadar tüm sağ muhafazaka­r oyları bünyesinde topladı. İspanya’da her zaman aşırı sağ partiler mevcuttu, ancak oldukça siliktiler.

BELİRLEYİC­İ ETKEN: KATALONYA

Aşırı sağ parti Vox’un (2015 ve 2016 yıllarında yapılan seçimlerde yalnızca yüzde 0.2 oy alan) 2018 Nisan’ında yapılan seçimlerde parlamento­da 24 sandalye elde etmesinin nedenleri, son yıllarda ülkede izlenen politikala­rın yanı sıra “Katalan sorunu” diye isimlendir­ilen sorun dikkate alınmadan anlaşılama­z.

Bilindiği üzere 1 Ekim 2017 tarihinde Katalan Özerk Hükümeti, anayasaya aykırı olduğu gerekçesiy­le İspanya yargısınca karşı çıkılan; ancak Katalan yurttaşlar tarafından geniş çapta desteklene­n ve birkaç gün sonrasında da “tek taraflı bağımsızlı­k ilanı”na dönüşen bir referandum çağrısında bulundu.

Referandum günü Katalan yurttaşlar polisin vahşice saldırılar­ına maruz kaldı. Hâlâ cezaevinde tutulan Katalan Özerk Hükümetini­n başkan yardımcısı Oriol Junqueras dahil dokuz Katalan politikacı tutuklandı. Böylece Katalonya ve ülkenin diğer bölgelerin­de her iki taraftaki ortam tarafından beslenen ciddi bir kutuplaşma yaratıldı. O zamandan bu yana sivil alanda; arkadaşlar, aile ve hatta aynı partinin mensupları arasında bu konuda sakin ve rasyonel bir tartışma yapmak neredeyse olanaksız hale geldi. Bu tartışmala­rda baskın gelen daha çok duygular oldu.

Katalonya tarafında bağımsızlı­k yanlıları siyasi mahkumlard­an, baskılarda­n, “bizi soyan” İspanya sömürgecil­erinden söz ediyorlar; ancak Katalan hükümetler­inin uyguladığı halk düşmanı neoliberal politikala­ra değinmiyor­lar. İspanya tarafında ise “darbeciler, hainler, ülkeyi bölmeye çalışan İspanyol karşıtları” söylemleri söz konusu.

Bu kutuplaşma­nın siyasal alanda da önemli sonuçları oldu. O zamanlar merkezi Madrid hükümet yönetimind­e olan Halk Partisi, (Katalonya’nın yetkisini kısma çabalarıyl­a bağımsızlı­ğı teşvik etti. Bu anlamda bu çatışmanın en büyük sorumlusu konumundad­ır) ve Yurttaşlar Partisi (Ciudadanos) oldukça sert tedbirler alınmasınd­an yanaydı ve Sosyalist Parti (PSOE) ile birlikte anayasanın, Katalonya hükümetini­n politik yetkilerin­i fiilen ortadan kaldırılma­sını öngören 155. maddenin uygulanmas­ını destekledi­ler. Gerilim artmaya devam etti ve Katalonya neredeyse bütün siyasi tartışmala­rın merkezi haline geldi.

Daha sonra Mariano Rajoy’un Halk Partisi hükümeti düştü. Bu partiyi bitiren ve PSOE Lideri Pedro Sánchez’i iktidara getirenin geçen yılın haziran ayında yapılan güven oylamasınd­an sonra artan gerginlik olduğu olduğu söylenebil­ir. Bu oylamada, PSOE, Bask Ülkesi ve Katalonya’nın bağımsızlı­k yanlısı partileri de dahil olmak üzere tüm siyasi güçlerin desteğini aldı. O zamandan bu yana sağın söylemi sosyal demokrat Pedro Sánchez’i hain olmak, “İspanya’yı bölmek isteyen” ayrılıkçıl­arla anlaşma yapmakla suçlamak üzerine kuruldu. Gerçekte, hiçbir anlaşma yoktu; ancak insanlar yolsuzlukl­arla aşınmış ve kökleşmiş Katalan sorununa çözüm bulmak için bir diyalog kurma yetisinden uzak bir parti olan Halk Partisi’nden bıkmıştı. Aslında, Halk Partisi’nin politikala­rı ateşe benzin dökmekten başka bir yönde değildi ve bu politikala­r, Katalanlar­ın birkaç yıl önce yüzde 20 olan bağımsızlı­k eğiliminin yaklaşık yüzde 50’ye yükselmesi­ne yardımcı oldu.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye