MALUMUN İLAMI: VAR KRİZİ ÇÖZMEDİ, BÜYÜTTÜ
Süper Lig’de takımların 2019/20 sezonu kadro planlamasını değerlendirdiğimiz yazılara gündem nedeniyle ara veriyoruz. Sezon başında yeni e dergisindeki yazıda VAR’İN hakem tartışmalarını sonlandırmayacağını yazmış, bu köşedeki devre arası değerlendirmesinde oradan alıntılar yapmıştım. Yerimizin kısıtlı olduğunu düşünürsek ikinci bir hatırlatmaya gerek yok o yüzden sezon boyunca yaşananları hatırlayalım.
İlk yarıda Başakşehir lehine ve Galatasaray aleyhine meydana gelen hakem hataları, ülkedeki genel güvensizlik duygusuyla birleşti. Çünkü ortada açıkça Erdoğan’ın projesi olan bir takım vardı ve bu ülkede onun himayesindeki herhangi bir şeyin “adalet bariyerleri”ni atlamadığı görülmemişti. Galatasaray’ın bu süreçteki puan kayıplarının tek nedeni hakem hataları değildi ama yönetim, Fatih Terim ve ultraslan’ın yürüttüğü propaganda bunun üzerine kuruldu. Bu yolla kötü futbol taraftara unutturuldu.
Bu süreçte Fatih Terim’le kanlı bıçaklı olan dönemin TFF Başkanı Yıldırım Demirören’in iktidar bağlantıları ve bununla birlikte 17 kulübün imzaladığı bildiri ortamı iyice gerdi, geri dönüşü olmayacak bir yola girildi. *** GS ve Bjk’nin ligin ikinci yarısında toparlanması, Başakşehir’in düşüşe geçmesiyle son bölümde heyecan arttı. 31. haftadaki derbide Bülent Yıldırım’ın tipik bir “Ev sahibini kayıran kifayetsiz hakem” profili çizmesi, ilk yarıdaki takdir haklarını sürekli Galatasaray’dan yana kullanması siyah-beyazlıları kızdırmaya başlamıştı ki “taç krizi” yaşandı. Hakem burada da takdir hakkını ev sahibinden yana kullandı ama esas Beşiktaşlı futbolcuların konsantrasyon kaybıyla duraksaması golü getirdi. Şenol Güneş’in maç sonrası yaptığı güzel açıklamaya rağmen tartışmalar sürdü.
Rize’de bu kez Serkan Çınar’ın hataları maçın önüne geçti. Emre Akbaba’nın sakatlığında hakem
Serkan Çınar, hiçbir kötü niyeti, kastı olmayan Samudio’yu hem de VAR’DA izlemesine rağmen kırmızı kartla oyundan attı.
Onyekuru’nun pozisyonu da VAR yüzünden sıklıkla görmeye başladığımız türde uyduruk penaltılardan biri. Onyekuru’nun ayağına ufak bir darbe var ama bu dokunuş pozisyonun akışını, hücum oyuncusunun bir sonraki hamlesini etkileyecek nitelikte değil. Bu yüzden karar çoğunluğun içine sinmedi.
Neticede GS, bu kararların yardımıyla maçtan 3 puanla ayrıldı. Şimdi denecek ki “İlk yarıdaki Rize maçının son dakikasında Linnes’e yapılan penaltı verilmediği için biz de 3 puandan olduk.” Tabii tek tek tüm maçların hakem hatalarını konuşacaksak bunu sabaha kadar yapabiliriz. Ama zaten problemlerin temelinde de bu yatmıyor mu?
Türkiye’de taraftarların çoğunluğunun derdi “adalet” değil. Bu yüzden sürekli hakem ve komplo teorileri konuşulduğu gibi bu büyük baskı ortamında kendi başarısızlığını gölgelemek isteyenler yerlerde sürünen hakemleri öne atıyor.
Rize-gs maçından sonra bu sezonun en başarısız ismi olan Fenerbahçe Başkanı Ali Koç’un açıklamalarının nedeni de bu. Fb’nin bugünkü durumunda önceki yönetimlerin payını dışarıda bırakırsak en büyük sorumlu Ali Koç. Koç, bu başarısızlığı ligin belli bir bölümünden itibaren “Galatasaray” paratoneriyle taraftarına unutturmanın çabası içinde.
Müsabaka sonrası “Yanımda silah olsa hakemi vururdum” diyen Rize Başkanı Hasan Kartal’ın ise futboldan men edilmesi gerekiyor. *** GS son 2 haftaya avantajlı giriyor ama hiçbir takımın şampiyonluğu hak edecek bir futbol oynamadığı bu sezonda elde edilecek bir şampiyonluğun da çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Bünyesinden çıkardığı gençler ve Ünal Karaman, transferleri, oynattığı futbolla Okan Buruk, Fikret Orman’a rağmen ikinci yarıda toparlanarak takımını yarışta tutan Şenol Güneş, ligin ilk yarısında Ozan Kabak, ikinci yarısında Marcao; Uğurcan Çakır, Gökhan Akkan, Altay Bayındır, Arda Akbulut gibi yetenekli kaleciler sezonun benim için sempati toplayan figürleriydi. *** Netice itibarıyla VAR’İN futboldaki adalet krizini çözmediği, aksine dışsal bir faktör olarak hata anlarında “organizasyon” algısını güçlendirerek büyüttüğü bir sezon oldu. Bu krizin yazıda değindiğimiz esas sorumlularını ve arkasındaki hakim zihniyeti mahkum etmeden ileriye doğru bir adım atılabilmesi imkansız.