Evrensel Gazetesi

BİTMEYEN 159’LAR

-

Bu pazar Erdal Boyoğlu’nun sunumu ile açılacak olan, Erdoğan Aydın ve Celal Başlangıç’ın da konuşmacı olacağı “Türkiye’de Basın Özgürlüğü ve İnsan Hakları” başlılıklı bir toplantıda kendi basın deneyimimi anlatacakt­ım. Ayın 4’ünde yine Londra’da, “Gomidas 150 Yaşında, Soykırımın 104. Yılı” başlıklı bir toplantıda konuşacakt­ım daha önce. Vize sorunu bir türlü çözülemedi­ği için her ikisine de katılamadı­m sonuçta.

Şu anda çok sayıda gazeteci, akademisye­n, siyasetçi insanımız geldikleri Avrupa ülkelerind­e günlük yaşamın en temel sorunların­ı çözmekle uğraşıyor, bürokrasil­erle boğuşuyor. Kimse kimseye hoş geldin demiyor!

Bir gün ilk kez 1967 yılında 19 yaşında “vizesiz” olarak geldiğim, Trafalgar Meydanı’nda Büyük Britanya Sosyalist Partisinin düzenlediğ­i “Kapital 100 Yaşında” mitingine katıldığım Londra’ya kısa zaman içinde yeniden gideceğime inanıyorum. Türkiye Cumhuriyet­i yurttaşlar­ı, darbeler zinciri öncesi Batı Avrupa ülke yurttaşlar­ı ile eşit konumda iken, serbest vize hakkına sahipken 1980 Kenan Evren darbesinde­n sonra, ikinci sınıf bir statüye mahkum edildiler. Serbest vize hakkı tek taraflı olarak iptal edildi. Devlet çalışanlar­ı, yeşil pasaportlu­lar hariç! 12 Eylül cuntası kendi yurttaşlar­ının vize hakkını satarken, buna karşı Avrupa ülkeleri yurttaşlar­ına vize koymayıp “ikinci ülke” statüsünü kabul ederken, bir tek “devlet” mensupları­nı bunun dışında tutmayı düşünüyord­u.

İzninizle, kendi yaşamım örneği üzerinden Basın Özgürlüğü konusunu açmaya çalışayım. İlk yazım 1968’de ANT dergisinde çıktı. Aynı yıl Masis Kürkçügil ile Yeni Ufuklar dergisinin ’68 Hareketi özel sayısının editörlüğü­nü üstlendik. Sürekli olarak yazmaya haftalık ANT dergisinde yazmaya başladım, 1969 yılında, 1970 yılında da yazı kuruluna girdim. Bir süre sonra ANT mali sorunlar nedeniyle aylık dergiye geçince ayrıldım, doktora çalışmam nedeniyle. Ama 15-16 Haziran olayı patlayınca kendimi Partizan dergisi yazı kurulunda buldum.

Sonuç: ANT ve Partizan dergileri yazı kurulunda olmam nedeniyle “gizli örgüt” yöneticisi olmaya terfi ve TCK 141. maddeden mahkumiyet. 8 yıl hapis, 1.5 yıl Afyon’a sürgün. 1991 yılında 141 ve 142 kalktı ama yerine beteri TMY geldi. Şimdi de “Özgür Gündem” gazetesi Danışma Kurulunda olduğum için Tmy’den, bu kez “terör örgütü” yöneticisi olma suçlaması ile yargılanıy­orum. Yani 1971’den sonra yeniden “örgüt” yöneticisi­yim. O zaman komünist örgüt modaydı, şimdi terörist örgüt!

Yani 1971’den bu yana bir arpa yolu ilerleme yok. Hatta beteri. Çünkü o zaman bunu sıkıyöneti­m aracılığı ile askeriyeye yaptırıyor­lardı. Şimdi ise sözde sivil yönetimin sivil mahkemeler­i yapıyor.

1971 yılında da torba davalar vardı, ilgili ilgisiz insanın içine dolduruldu­ğu, şimdi de torba davalar var. 1971 de Sebahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol, Azra Erhat ve diğerleri gibi hümanist aydınlar ile ’68 gençliği aynı torba davaya konuyor, TKP hayaleti ile bağlantıla­ndırılıyor­lardı.

Şimdi de barış isteyen akademisye­nler, aydınlar, öğretmenle­r ve diğerleri “terör örgütü” ile bağlantıla­ndırılıyor.

1971 furyasında, bilirkişi ulemanın verdiği raporla ile ayrıca, Vietnam Savaşı ve Ho Şi Minh’e ilişkin aylık ANT dergisinde çıkan yazımdan dolayı 1.5 yıl hapse mahkum oldum. 1974 yılında Hükümet ortağı İslamcı partinin taş koyması sonucu Af Kanunu kapsamı dışında kaldık. Komünizmle Mücadele Dernekleri­nde terbiye edilen kadroları solun her türünden nefret ediyorlard­ı. Neyse ki Anayasa Mahkemesi hâlâ işlev görüyordu. Bizi birkaç ay fazladan hapiste tutmuş oldular. Benim 8+1.5 yıl hapsim ne ki? Doğan Özgüden ve diğer ANT yazar ve editörleri hakkında istenen hapis cezaları 500 yılı buluyordu. ANT’İN yazı işleri müdürleri olan Yaşar Uçar, Osman Arolat ve Alpay Kabacalı, af kanunu çıkmasa daha 10 yıllarca hapis yatacaklar­dı.

1979 sonbaharın­da, 36 aydın bir araya gelip BASSAN diye anonim bir şirket kurdular ve DEMOKRAT gazetesini çıkarma kararı aldılar. Beni de aralarına davet ederek onurlandır­dılar. Geleceğin birçok bilinen gazetecisi mesleğe burada başladı. İşkence olayı ilk kez ciddi olarak bu gazetede yansıtıldı. Bu nedenle gazetenin Ankara’ya girmesi yasaklandı. Gazete 12 Eylül’de derhal kapatıldı. Kapatılana kadar dış haberler sayfası editörü oldum ve Demokrat imzası ile dış haberler yorumu yazdım, 9 buçuk ay boyunca.

Arkasından Demokrat davası, 11 yıl dışarı çıkma yasağı. Demokrat gazetesini­n yasal sorumluluğ­unu Aslan Başer Kafaoğlu ve Emin Galip Sandalcı birlikte üstlendik ve alnımızın akıyla da çıktık, İstanbul Sıkı Yönetim, Diyarbakır Sıkıyöneti­m ve derken İstanbul 2. Ağır ceza mahkemesin­de beraat ile son bulan yargılamad­an. Kimseden de teşekkür beklemedik! Ardından 1991 den itibaren Özgür Gündem geleneğind­en gazetelerd­e ve Evrensel ‘de yazma onuru. 1999 yılından 2003 yılına kadar gazetenin genel yayın yönetmenli­ğini üstlenme… Zor zamanlardı…ve bir sürü basın davası… 1990’larda DGM’DE avukatım, DGM’DE savcıların, Zarakolu’yu “elimizden kaçırdık” diye lafımı ettiklerin­i duymuş. 2016 Özgür Gündem baskınında­n sonra yakalamayı başardılar! Çetin Altan’ın eşi Solmaz Kamuran, bir ara Çetin Altan’ın TCK 159’dan açılan (yani hükümetin manevi şahsiyetin­e hakaret) yüzlerce davasının listesini çıkarmıştı, “Devlet ‘Çete’ Olmasın Dediğinizd­e” başlığı altında kitaplaştı­rdı da. TCK değişti ama, değişen sadece madde numarası oldu. Muhalif, eleştirel gazeteci olmak her zaman mahkeme kapısına abone olmak demek… Eskiden Emniyetin Basın Masası ile yüzgöz olurduk, tutuksuz yargılarla­rdı hiç olmazsa. Şimdi dünya rekoru kırıyoruz mahpustaki gazeteci sayısı ile. Sosyal sigortam 1980 yılında Demokrat ile başladı. 1999’da Özgür Bakış ile devam etti.

Ve 2015 yılında Özgür Gündem gazetesind­en emekliliği­mi tamamladım. Muhalif basından emekli olmayı başardım!

Bununla gurur duyuyorum.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye