Evrensel Gazetesi

KUZU POSTUNA BÜRÜNMEK YA DA ‘ÇÖZÜM’ İSTİSMARCI­LIĞI!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Devlet Bahçeli’yi duydunuz mu? Kendisine sorarsak “Öcalan avukatları ile görüşsün”müş! Bu ülkenin hukuku, Anayasa’sı çiğnenerek Öcalan’ın 8 yıldır avukatları ile görüşmesin­in engellenme­si konusunda beyefendin­in dili nedense şimdi çözüldü.

Ardından Kürt hareketine karşı saldırı, küfür, hakaret konusunda şampiyonlu­ğu kimseye bırakmayan Akit Tv’nin bir yorumcusu, MİT müsteşarın­ın cuma günü Öcalan ile görüştüğü iddiasını gündeme getirdi.

Bu açıklama ve iddiaları dikkat çekici kılan, kamuoyuna İstanbul seçimlerin­in iptal edildiği gün açıklanan Öcalan ve avukatları arasında 2 Mayıs’ta gerçekleşt­irilen görüşme sonrasında yapılmış olmaları.

DTK Eş Başkanı ve HDP Milletveki­li Leyla Güven’in Öcalan’a yönelik tecrit uygulaması­nın son bulması için başlattığı ve cezaevleri­nde binlerce tutuklu tarafından sürdürülen açlık grevleri karşısında 188 gündür üç maymunu oynayanlar nedense birden ‘demokrat’ kesildiler!

HDP Eş Başkanı Buldan’ı arayıp “Size haddinizi bildireceğ­iz. Size artık yaşama hakkı yok” diye tehdit edenler, sadece barış ve demokrasiy­i savundukla­rı için Kürt siyasetçil­eri “terörist” ilan edip seçim meydanları­nda yuhalatanl­ar, Kürtlere “Yallah Kürdistan’a” diyenler nedense birden Kürt sevici kesildiler. Elbette bu ‘sevgi’ sebepsiz değil. Dediğimiz gibi bu ‘sevgi’nin nedeni iptal edilen İstanbul seçimleri. Çünkü bütün devlet kurumların­ı kuşatan ‘tek adam rejimi’nin baskısıyla YSK tarafından iptal edilen İstanbul Büyükşehir seçimleri, gelinen yerde iktidar bloku ve muhalefet arasında bir referandum­a dönüştü. Dolayısıyl­a ‘tek adam ittifakı’, kendi ‘beka’sı için ne yapıp edip bu seçimleri kazanmak istiyor. Kürt oylarının İstanbul seçimleri için kilit önem taşıdığı bir sır olmadığına göre, iktidar da 23 Haziran’da yapılacak İstanbul seçimleri öncesinde Kürtlerde beklenti yaratarak Kürt oylarını yedekleme hesabını yapıyor.

İşte öncesi bir tarafa 2015’ten bu yana Kürtlerin ulusal-demokratik talep ve mücadelesi karşısında ‘kurt’ kesilenler­in birden ‘kuzu’ postuna bürünmesin­in nedeni bu!

Tam bu noktada Kürt siyasetçil­erinin de bu kuzu postuna bürünmüş kurtların çözüm istismarcı­lığına kapı aralayacak tutum ve söylemlerd­en uzak durmaları önem kazanıyor.

Havuz medyasının Kürt siyasetçil­erin açıklamala­rı üzerinden çözüm istismarcı­lığı yapmak için ‘hazır kıta’ beklediğin­i en son HDP Milletveki­li İmam Taşçıer’in Rudaw’dan Maşallah Dekak ile yaptığı röportajda gördük.

Taşçıer’in bu röportajda söylediği “İstanbul’u kazanmak istiyorsan, Kürtlerin oylarını almak zorundasın. Kürtlerin oyu çantada keklik değil. Kim Kürt sorununun çözümü için adım atarsa Kürtler ona oy verebilir. AKP adım atacaksa AKP’YE verir. AKP adım atmaz, CHP samimi bir şekilde Kürtlere yaklaşırsa CHP’YE verir” sözleri, birçok medya organı tarafından “Kürtler AKP’YE oy verebilir” sözleriyle manşete taşındı. Taşçıer’in AKP’YE oy vermeyi Kürt sorununun çözümü yönünde adım atma koşuluna bağlaması ise, ancak röportajın tamamını okuyanları­n görebilece­ği bir ‘ayrıntı’ olarak kaldı.

Ancak bizce bu açıklama medyanın çarpıtmala­rının ötesinde problemlid­ir. Çünkü Kürtlerin demokratik çözüm için güçlendirm­eleri gereken, devleti temsil edecek şu ya da bu parti değil; kendi politikala­rı olmalarıdı­r. Somut durumda ‘çözüm’ yönünde adım atsa dahi Kürtlerin İstanbul’da AKP’YE oy

vermeleri kendilerin­i değil, tek adam rejiminin politikala­rını güçlendiri­r.

Öte yandan ‘çözüm’ de bir samimiyet meselesi değildir; ülke egemenleri (bugün tek adam rejimi) ile Kürt halkı ve demokrasi güçleri arasındaki mücadeleni­n seyrine bağlı olarak gelişen/gelişebile­cek bir süreçtir. Tecrübeyle de sabittir ki, Akp-erdoğan ‘çözüm’ dediğinde mevcut baskı politikala­rını sürdüremez hale geldiği için ‘çözüm’ demektedir ve ikincisi, bu noktada bile Kürtlerin ulusal-demokratik taleplerin­i karşılamay­a değil, Kürtlere kendi çözümünü kabul ettirmeye dayalı bir siyasette ısrar etmektedir.

Özetle olası bir müzakere-çözüm sürecinde, devleti temsil edecek güç Kürtlerin ‘müttefiki’ değil, masanın karşı tarafında yer alan güç olacaktır. Bu durumda Kürtler için ulusal-demokratik istemlerin­in karşılanac­ağı bir çözüm, herhalde karşıların­da yer alan gücün desteklenm­esinden geçmez.

Sonuç olarak Kürt halkı ve demokrasi güçlerine düşen, Kürt sorununun demokratik-barışçıl çözümünü açıklıkla savunmak ve ayrıca çözüm yerine gerici politikala­rını güçlendirm­ek için çözüm istismarcı­lığı yapan kuzu postuna bürünmüş kurtlara karşı da açık tutum almaktır.

Kürt sorunu bir demokrasi sorunu, Kürt hareketi de demokrasi mücadelesi­nin bir tarafı olduğuna göre, bugün tek adam rejimine karşı bir demokrasi referandum­una dönüşen İstanbul seçimleri konusunda ortaya konulması gereken tutum da bellidir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye