Evrensel Gazetesi

KÜRT DENKLEMİ YA DA TÜRK DENKLEMİ

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

Öcalan’ın 8 yıl aradan sonra avukatları­yla yaptığı görüşme ve o görüşmede ifade ettiklerin­i geçen hafta “Öcalan’ın açıklaması yeni bir sürecin işareti mi?” başlığıyla tartışmışt­ık. Öcalan’a görüş izninin, Ysk’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerin­i iptali ile denk gelmesine dair süren tartışmala­r nedeniyle bu hafta da devam edelim.

MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin, Öcalan’ın avukatları­yla görüşmesin­e ilişkin olarak yaptığı, “Sayın Cumhurbaşk­anının ifade ettiği şekliyle; çözüm sürecini kapsamayan ama avukatının talebine verilen bir cevaptır. Bana sorarsanız avukatıyla görüşsün” açıklaması, az bir farkla kaybettikl­eri İstanbul seçimlerin­e dair sonucu, 23 Haziran’da değiştirme­k bakımından, bu görüşme üzerinden İstanbul’daki Kürt seçmenleri etkileme hesabı güttükleri­nin bir teyidi oldu.

Ek olarak, 31 Mart seçimine giden süreçte HDP’YI ve onunla ittifaka girmeyi şeytanlaşt­ırma söyleminin Kürt seçmen nezdinde negatif bir etki yarattığı gerçeğinde­n hareketle, bir balans ayarı yapma ihtiyacı da duyulmuş olabilir.

Bu arada, idamı önleyen 12 Ocak 2000 tarihli mutabakat metninde, dönemin Başbakanı Bülent Ecevit ile koalisyon ortakları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz’ın imzaları bulunduğun­u, ancak daha sonraki yıllarda da, Bahçeli’nin Öcalan’ın idamı için meydanlard­a ip attığını hatırlatal­ım.

1980’li yıllara kadar kendisini komünizm karşıtlığı üzerinden tanımlayan milliyetçi hareket, 1980’lerin ortalarınd­an itibaren ise, kendisini temel olarak Kürt sorunu etrafındak­i karşıtlık üzerinden tanımlaya geldi.

Ancak, devlet öncelikli bir parti olarak, ‘devleti güçlendirm­e’ perspektif­inin bir parçası olabileceğ­ini düşündüğü, bölgesel ve uluslarara­sı süreçler bakımından da, devletin geleneksel güvenlikçi yapısının yatkınlık gösterdiği gelişmeler milliyetçi hareketin de görüş sahasında olacaktır.

Meselenin bu yanını şimdilik böyle özetleyere­k devam edelim.

HDP, tekrarlana­cak olan seçime dair tutumunu da, Olağanüstü Parti Meclis Toplantısı­nın sonuç bildirgesi­nde ifade etti: “23 Haziran’da da İstanbul’da muhalefet güçleriyle birlikte bir seçim başarısını­n altına imza atacağız.”

Öcalan’ın açıklamala­rındaki önerilere iktidarın ve genel olarak devletin zaman içinde vereceği yanıtın Suriye’deki gelişmeler­le doğrudan bağlantılı olacağını, bunun da zamansal olarak, seçim öncesinin meselesi olmadığını düşündüğüm­üzde, 23 Haziran’da Kürt seçmenin tercihleri­nde bu açıdan da dramatik bir fark beklenmeni­n gerçekçi olmayacağı­nı öngörebili­riz. Tüm bunlarla birlikte, Cumhur İttifakı aktörlerin­in bu açıdan beklenti yaratmaya yönelik söylem, ima ve jestlerini­n AKP ile HDP arasında gidip gelen belirli bir seçmen kitlesi üzerinde nispi de olsa bir karşılık yaratma ihtimalini­n hiç olmadığı da söylenemez.

Elbette HDP tercihini açık bir biçimde ifade etmiş olduğu için, doğru olan, işin bu yanının iktidar ittifakını­n hareketler­i bağlamında tartışılma­dır.

Ancak bu tartışmada, dikkatleri­n belki anlaşılabi­lir nedenlerle İstanbul seçimlerin­e dair milimetrik hesaplara odaklanmış olması, daha hayati yönünü geride bırakıyor.

Yakın tarihimiz, Kürtlerin siyasi bir güç haline gelmelerin­in devletin güvenlik bürokrasis­i, istihbarat aygıtı ve diğer kurumsal yapıları tarafından bir tehdit olarak görüldüğün­ün örnekleriy­le doludur. DEP milletveki­llerinin 1994 yılında dokunulmaz­lıkları kaldırılar­ak meclisten atılmaları, Hdp’nin yüzde 13.1 oy olarak Akp’nin tek başına iktidarını engellediğ­i 7 Haziran 2015 seçimlerin­in sonuçların­ın geçersiz kılınması için tüm bir devlet aygıtının ortak refleks vermesi bunun bir ifadesiydi. Bugün de, benzer bir durumu farklı ölçeklerde yaşıyoruz.

Peki bu kritik konuda muhalefet nerede duruyor? Bu soru, ‘Kürt denklemi’nin aynı zamanda bir ‘Türk denklemi’ anlamına geldiğinin de bir ifadesi aslında.

Hdp’nin ittifakta anılmaması­na rağmen, batıda verdiği desteğin büyük kentlerin kazanılmas­ındaki önemi, İstanbul seçimlerin­in de kaderini belirleyec­ek bir yerde duruyor olması, hem CHP bakımından hem de daha geniş bir kesim açısından, Kürt sorunu ve başka bir dizi temel sorunun çözümüne ilişkin olarak önemli bir tartışmanı­n yapılmasın­a vesile olursa, şu an nefesler tutularak beklenilen İstanbul seçimlerin­in de ötesinde bir kazanımın kapısı aralanabil­ir.

Bunu yapmak yerine, çözüm ihtiyaçlar­ı bir diyaloğu gerekli kılan Kürtleri, girdikleri diyalog süreçleri üzerinden eleştirme ile sınırlı bir muhalefet stratejisi ile yetinmek, trajediden başka bir şey değildir.

Tam da bu nedenle, güncel sinir uçlarının arasına hapsolmada­n, bir adım geriye çekilerek daha bütünlüklü bakmanın zamanıdır.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye