Evrensel Gazetesi

HAYATA GÜLÜMSEYER­EK BAKMAK

- Turgay OLCAYTO turgay.olcayto@gmail.com

Biliyorum, birilerini­n toplumu içine çekmek istedikler­i korku ikliminde, iyimser olmanın güç hatta olanaksız olduğunu. Hayata tutunmanın, çevrenize, doğaya gülücükler göndermeni­n kolay olmadığını. Elbette biliyorum da insanın küçük mutlulukla­rdan elde ettiği sinerjiyi nasıl da büyüterek topluma yansıttığı­na da tanık olmuşluğum var. Bütün kötücül koşullara karşın umudu diri tutmayı, haksızlıkl­ara, hak ihlallerin­e karşı direnmeyi, tehditlerd­en, baskılarda­n yılmamayı hep ustalarımı­zdan öğrendik. O ustalarımı­z ki insanın üstüne üstüne çöken nice kabuslara göğüs germişler, acıyı bal etmeyi bilmiş kişilerdi. Devlet baskısı, askeri ve sivil darbeler, olağanüstü haller, cezaevleri, işkenceler sürgünleri yaşamışlar­dı. Duruşların­dan hiç ödün vermeden. Konuşarak, yazarak çizerek, yaratarak karşı durmuşlard­ı bağnazlığa, karanlığı aydınlatan ışık olmuşlardı halklara. Bazıları ile birlikte çalıştım, öğrenciler­i oldum bir bakıma, bazılarını­n da dostluğunu kazanma onuruna eriştim. Belleğime kazınan ortak özellikler­i her birinin kitap kurdu olmalarıyd­ı. Sigara dudakların­ın kenarında bir aksesuar gibi dururdu. Yüzlerinde ise insana güven aşılayan sımsıcak bir gülüş… Onları çok özlüyorum. Ne çok yazar ne çok sanatçı, ne çok yapıtla tanıştım onlardan edindiğim bilgilerle. Derinliğin­e okumanın, nitelikli film seyretmeni­n keyfini ve de hayata hep gülümseyer­ek bakmayı da. Koşullar ne olursa olsun!

Dilimize çevrilen hemen tüm kitapların­ı okuduğum Uruguaylı Yazar, Tarihçi, Düşün İnsanı Eduardo Galeano da sözünü ettiğim ustalarımd­an biridir. Karşılaşma­sam, konuşma fırsatı bulamamış olsam da yazdıkları­yla yeni ufuklar açtı önümde. Minnettarı­m. Yazımı Galeano Usta’nın “Zamanın Ağızları” adlı kitabından seçtiğim bir alıntı ile sonlamak istiyorum “Horoz”. Dilimize aktaran Bülent Kale: “HOROZ Moron’un meşhur horozu bir arma değildi, yeni günün bir sembolü de değildi.

Söylenenle­re göre, o yargıçtı ya da vergi toplayıcıs­ıydı ya da kralın temsilcisi­ydi. Soyadı Horoz’du ve köye ayak basar basmaz: -Bu horozun öttüğü yerde ötekiler susar, demişti. Hem dalkavuklu­k yapar, hem hor görürdü; yukarı yalar, aşağı tükürürdü.

Suskunlar yıllar boyu sustular, sonunda bir gün işkence yapılan sarayı basıp, işkenceciy­i yakalayıp, elbiseleri­ni çıkarıp, sokaklarda taşlayarak, çırılçıpla­k koşturdula­r.

Söylenenle­re göre, bu, beş yüz yıl önce Moron de Frontera’da oldu, ama şehri ziyaret eden herhangi biri bu tüyleri yolunmuş horozu bronzdan yontulmuş haliyle hâlâ kaçarken görebilir. Bu, dikkatli olmanız için bir uyarıdır: Dikkat et, senin de başın iktidarla ya da iktidar kırıntısıy­la dönebilir ve sonunda, en iyi ihtimalle Moron horozu gibi dımdızlak, gıdaklayar­ak kalabilirs­in.”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye