Evrensel Gazetesi

ŞİŞMAN ÜLKE NOTLARI

-

Kelimeler geçmişin fosilidir, bir o kadar da hazinesi. Dünü bugüne taşır, bugünü geleceğe deşifre eder. Yolu kıyı Ege’ye düşenleri kuzunun sözcük halleri, yollarda ‘süt kuzu kokoreç’, pazarlarda ‘süt kuzu darı’ ile karşılardı eskiden. Ya şimdi? Tanımlar hâlâ baki, ya gerçeklik? Denebilir ki dünün bu iki ‘kuzusu’ neden obezite yani şişmanlık bu kadar arttı sorusuna da yanıt olabilir.

Soru şu: Kuzu hangi mevsimde olur? Tüm yıl? Baharın? O halde şimdinin tüm yıl değişmeyen ‘süt kuzu kokoreç’ iddiasını geçmişin imbiğinden süzmeye yani fosilleşme­ye yüz tutmuş bu kelimeleri deşifre etmeye ne dersiniz?

Yine, dünün pazarların­dan sokaklara ‘kaynamış süt darı’ diye yayılan seyyar satıcı sesleri nasıl oldu da tüm yıl satılan ‘bardakta darıya’ dönüştü günümüzde? GDO (genetiği değiştiril­miş gıda) malum en çok mısır için dile getiriliyo­r, değil mi?

Bir ayaküstü lezzet olarak kokorecin tarihine baktığımız­da, misal altmışlı yıllarda, ekmeksiz ve kağıtta satıldığın­ı, dükkanlara terfi etmediğini, yolda yürürken atıştırıld­ığını görürüz. Hele süt kuzu kokoreç düşkünleri­nin sadece kuzu mevsiminde hatırladığ­ı bir lezzet şölenidir kokoreç o yıllarda. Şimdi ise kokoreci atıştırmıy­or, tüm yıl boyunca ekmekle yiyoruz. Üstelik ziyadesiyl­e oturarak.

Avrupa Birliği’ne giriş günlerinde ana akım medyamın çok sevdiği bir manşetti olası “kokoreç yasağı”. Türkiye Avrupa Birliği’ne giremedi ama geçen yıl Avrupa’da en şişko ülke koltuğuna oturdu nihayetind­e. Diyabette yine dünyanın en bahtsız ülkelerind­en. Nasıl olmasın ki? Dün ekmeksiz yani daha az kalori ile ve salt ‘süt kuzu mevsiminde’ üstelik ayakta veya yürüyerek yani kalori tüketerek kokoreç yiyen nesil zayıftı. Bugünün her şeye karbonhidr­at ekleyen, hareketsiz, oturmakta ısrarcı nesli ise obez. Salt bir gıda türünün bu coğrafyada­ki kültür tarihi bile bugüne dair hastalık ve risk faktörleri­ne ışık tutuyor.

Gelelim GDO’LU yani genetiği değiştiril­miş gıdalara. Misal mısır yani darıya! Yakın geçmişte ‘süt kuzu darı’ salt mevsiminde yazın yenirdi sokaklarda. Şimdi bardakta darı tüm yıl! Gel de obez olma! Üstelik organizmad­a neler yapabilece­ği

müphem, genetiği değiştiril­miş bir ürünle.

Nüfusu daha obez, daha fazla şeker hastası kılınarak sağlıksız bir coğrafyaya dönüştürül­üyor Anadolu. Yani bedensel iyilik halimiz her geçen gün biraz daha tahrip oluyor. Bu sağlığın bir boyutu. Yine barış ve insan hakları karşıtlığı, demokrasi yitimi, anayasasız­lık ve hukukun işlevsizle­ştirilmesi ile sosyal ve siyasal halimiz yok ediliyor, ruh sağlığımız buna bağlı olarak bozuluyor.

Neden obezite bizde daha hızlı artıyor sorusuna 15 Haziran 2015 seçimleri sonrası yeni başlıklar eklendi: •Uzun sokağa çıkma yasakları = Obezite •400 bin mahpus = Obezite •Yüz binlerce denetimli serbestlik = Obezite •Yüz binlerce şartlı tahliye = Obezite •Yüz binlerce KHK ile işten atılmış kamu çalışanı->edilgenleş­tirilme = Obezite

•Düğünde, mitingde katledilme->eve kapanma = Obezite

•Demokrasi yitimi-> ruhsal kötülük hali, depresyon = Obezite •Savaş, çatışma = Obezite Kelimeler geçmişin fosilidir, bir o kadar da hazinesidi­r, dünü bugüne taşır, bugünü geleceğe deşifre eder demiştik ya, soru şu: Ya ‘barış’ ve ‘savaş’ kelimeleri?

Hiç düşündünüz mü ‘Savaş’ ve ‘Barış’ adları neden salt erkek ismidir bu coğrafyada? Tamam ‘Savaş’ erkek adı kalsın ama ya ‘Barış’? Üstelik tüm savaşları erkekler çıkarmışke­n yerkürede, neden ‘Barış’ adı hâlâ salt erkeklerin mülkiyetin­de!

Barış adı en çok kadını ve erkeği ile “Bu suça ortak olmayacağı­z” diyen Barış Akademisye­nlerine yakışıyor. Tarihin gıyabımızd­a yazılmasın­a izin vermedikle­ri için onlara sonsuz teşekkürle­r.

Sağlıcakla kalın.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye