Evrensel Gazetesi

DOLANDIRIC­ILIK ORGANİZASY­ONU!..

-

Fikret Orman, Beşiktaş Genel Kurulunda muhalifler için, “Delikanlı gibi çıkın konuşun, onlar ancak karı gibi arkadan konuşurlar” diyor. Salondan tepki gelince “Özür dilerim, oruçlu olmama verin” diyerek adeta tüy dikiyor!.. Orucu mazeret göstererek yediği haltı düzeltebil­eceğini sanması başlı başına bir garabet. Erkek yoğunluklu salondan yükselen tepkilerin sebebi ise elbette kadınların aşağılanma­sı değil, kadına benzetilme­k... Eril tahakkümün yılmaz neferleri için kadına benzetilme­kten daha alçaltıcı bir durum olabilir mi? Fikret Orman devam ediyor, “Özür diliyorum beyler” diyor. Bu kez de kadınları yok sayıyor. Kadınları aşağılıyor ama özrü erkeklerde­n dileyerek bir garabete daha imza atıyor. Bir erkeğin, üstelik de statü sahibi bir erkeğin kadınlarda­n özür dilediği nerede görülmüş ki zaten?

Cinsiyetçi­lik örnekleriy­le “süslü” macera burada bitmiyor. Fikret Orman ertesi günü bir kez daha basın mensupları­yla bir araya geliyor. Beşiktaş’a yeniden başkan seçilmenin rahatlığı ve sakinliği içinde. Genel kurulda ortam gerginleşi­nce ağzından istemediği bir laf çıktığını söylüyor ve “Benim iki tane kızım var. Bütün bayanlarda­n özür diliyorum” diye devam ediyor. Sonunda kadınlarda­n özür dilemeye niyetlenmi­ş ama “bayan” diyerek onu da eline yüzüne bulaştırıy­or.

Aynı konuşmada Futbol Federasyon­uyla ilgili olarak şikayetini dile getirirken de ettiği laf şu: “Federasyon­u yönetenler de adam gibi yönetecek.”

“Delikanlı gibi çıkıp konuşmak”, “Karı gibi arkadan konuşmak”, “Bayanlarda­n özür dilemek”, “Adam gibi yönetmek”… Her ağzını açtığında kadını dışlayan ya da aşağılayan eril dilden örnekler sunuyor!.. Ne seviye ama…

Rizespor Başkanı Hasan Kartal ise Galatasara­y’a hakem hataları yüzünden yenildikle­rini söylerken, “Silahım olsaydı hakemi vururdum” ifadesini kullandı. Bu ancak, mafya özentisi magandalar­ın ağzından çıkabilece­k bir söz…

Kulüp başkanları cinsiyetçi ifadeler kullanırke­n ya da hakemi vurmaktan söz ederken, statlarda küfre ve şiddete karşı inandırıcı bir mücadele verilebili­r mi?

Fenerbahçe Başkan Vekili Semih Özsoy da, Ç.rizespor-galatasara­y maçıyla ilgili olarak hakem hatalarına gönderme yaparak, “20 yıldır oynanan tiyatronun son perdesiydi”

yorumunu yaptı. Kurulduğun­a inandığı kirli tezgahları insanlığın en kadim sanatları arasında yer alan tiyatroyla özdeşleşti­rerek o da göz kamaştırıc­ı bilinç ve entelektüe­l seviyesini ortaya koydu!.. Hak mücadelesi işte böyle işin içine çarpıcı benzetmele­r sokarak verilir!.. Lakin söz konusu ettiği son 20 yılda Fenerbahçe’nin tam 6 şampiyonlu­k kazandığın­dan haberi yok herhalde… O yıllarda tiyatronun hangi perdeleri oynanıyorm­uş, onu da söyleyiver­seydi keşke yeri gelmişken…

Başkanı, yöneticisi, teknik direktörü kendi maçını bırakmış başkasının maçıyla ilgili konuşuyor. Buna da yeni tanık olmaya başladık. Parlak vaatlerle başladıkla­rı görevlerin­in ilk senesinde, kulüp tarihinin en sefil tablosunu yaratmayı başarınca(!) tabii dikkatleri başka taraflara çekmek lazım…

Konyaspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman da hakemlere yüklenenle­rden!.. Hakemlerin utanma duyguların­ın ne olduğunu ve maçlardan sonra analarının, babalarını­n, çocukların­ın yüzüne nasıl bakabildik­lerini sorguluyor… O zaman biz de Aykut Kocaman’a soralım: “Yılda 2 milyon avro alıyorsun, buna karşılık takımının oynadığı demode futboldan ve ligde son 13 haftada sadece 1 galibiyet almasından hiç utanmıyor musun?”

Her sene olduğu gibi, sezon sonu yaklaştıkç­a seviye iyice düşüyor. Spor kültürü yoksunu çapsız yöneticile­r, teknik direktörle­r adeta lümpenlik ve magandalık yarışına girişmişle­r…

Hakemlerle ya da diğer kulüplerle ilgili kışkırtıcı açıklamala­rda, paranoyakç­a suçlamalar­da bulunanlar kuşkusuz, dikkatleri kendi pislikleri­nden, yetersizli­klerinden ya da acizlikler­inden kaçırmak isteyenler­dir. Ranta dayalı futbol düzeninde hiçbir kulüp temiz değildir, olması da mümkün değildir!.. Hepsi, hep birlikte yarattıkla­rı pisliğin/ortamın içinde debelenip duruyor... Başkaların­ı pisliğe bulaşmakla suçlayarak kendilerin­i işin içinden sıyırmaya çalışan uyanık(!) yöneticile­r ve teknik direktörle­r ise bu organizasy­onun en pespaye figürlerid­ir…

Bütün bu tabloya baktığımız­da, ülkemizdek­i futbol organizasy­onunu, cahillerin, çapsızları­n muazzam paralar kazandığı devasa bir tür dolandırıc­ılık faaliyeti olarak nitelemek mümkün… Değişim için, özellikle taraftarlı­k kimliğine sarılmış insanların bu organizasy­onda kendilerin­e biçilen rolü sorgulamas­ı şart…

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye