DOÇ. DR. NİLGÜN ONGAN:
İSTANBUL Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölümünde Öğretim Üyesi ve Gazetemizin Yazarı Nilgün Tunçcan Ongan, İstanbul’un Silivri’de kötü çalışma koşullarına, düşük ücretlere, işçi sağlığı, iş güvenliği önlemlerinin yetersizliğine ve sendikalaşma nedeniyle artan baskılara karşı 75 gündür direnişte olan Kale Kayış işçilerini ziyaret etti.
İşçiler adına süreci özetleyen Petrol-ıştrakya Şube Başkanı Ercan Yavuz, pek çok yolu denedikleri halde Fabrikanın Patronu Faruk Dağlı’nın kendileriyle görüşmekten kaçındığını belirti.
SİYASETÇİLER VE BASIN PATRONUN YANINDA
Patronun geçtiğimiz günlerde direnişteki 7-8 işçi ile görüşme yaptığını aktaran Yavuz, “En başta arkadaşlarımızla görüşmek istedi. Arkadaşlarımız da bizim artık sendikamız var, sendikamızla görüşün dediler. Görüşmediler. Bir iki gün önce 8 kişilik bir grup görüştü. Görüşmede ‘Çok üzülüyorum sizin için, çocuklarınız için vicdanım kanıyor’ demiş. Biz acınacak durumda değiliz. Kendi çocuğunu alsın o makinede çalıştırsın, o fotoğraflarda gözüktüğü hale gelsin ondan sonra bize acısın. Kendi çocukları lüks arabalarda gezecek, o kendi çocuklarına acısın. Bu serveti kendi babasının parasıyla yapmadı. Bu işçileri çalıştırarak yaptı. Bunun gereğini yerine getirsin buradaki çalışanlara, o fabrikayı büyüten arkadaşlara sahip çıksın.” Yavuz, kamuoyu desteğinin olmamasından da yakındı: “Ama şuna üzülüyorum. Siyasetçiler ve büyük basın bunun yanında. Hepsi sermayenin yanında. Tabii Evrensel gazetesi ve yerel basın bize sahip çıkıyor ama her gün boş boş haberler sunan televizyonlar var. Bizi görmüyorlar. FOX TV de dahil. Eğer İstanbul’un göbeğinde işçi sağlığı iş güvenliği için eylem yapıyorsa ve buna kulak tıkıyorlarsa onların hiçbirinin Faruk Bey’den farkı yoktur.”
GAYET ONURLU BİR MÜCADELE İÇİNDESİNİZ
Fabrikadaki çalışma koşullarına ve direniş sürecine ilişkin işçilerle sohbet eden Ongan ise şöyle konuştu: “Acınacak bir durumunuz yok. Gayet onurlu bir mücadelenin içindesiniz. Hepimiz kendi mecralarımızda aynı mücadelenin içindeyiz ve birbirimizle dayanışarak yaşıyoruz. Üniversitelerde de bir çok hocamız işten atıldı bu süreçte. Emek gücüyle geçinen insanlar açısından ne iş yaptığımızın önemi yok. Kaderimiz ortak. Ayrıca hiçbirimizin iş güvencesi de yok” diye konuştu.
“Vicdan edebiyatı emek-sermaye ilişkilerinde sömürüyü gizlemenin en kolay ve insancıl yoludur” diyen Ongan şöyle devam etti: “Patronun vicdanıyla ya da hırsıyla, ahlakıyla açıklanacak bir durum yok ortada. Ortada bir sınıf mücadelesi var. Ortada bir sınıfsal çelişki var. Faruk Bey, Ayşe Hanım, Fatma Hanım, kimsenin aklıyla vicdanıyla, bireysel yaklaşımıyla alakası yok. Faruk Bey’in ki bir sınıf tutumudur. Sizinki de buna karşılık olması gereken bir sınıf tutumudur. Dolayısıyla aslında herkes yapması gereken şeyi yapıyor.”
Sınıf mücadelesinde işçilerin tavrının belirleyici olduğuna vurgu yapan Ongan, “Sendikaya yön verecek olan da, sendikanın politikasını belirleyecek olan da burasıdır. O yüzden sizin ne düşündüğünüz çok önemli. Her direniş ziyaretimde de söylüyorum. Direniş kitaplardan öğrenilmez. Biz hasbelkader kitaplardan öğreniyoruz. Ama esas direniş alanından öğrenilir. Bize öğretecek olan yer de burası.” (İSTANBUL/EVRENSEL)