Evrensel Gazetesi

İnsanın değil, davanın sahibi...

- Ayşen ŞAHİN AKSAKAL

bedel ödüyor adil bir soruşturma istediği için. Demiyordu kimseler: 11 yaşında çocuk intihar mı eder, iyice incelemek gerekli o dosyayı.

Şimdi çıkmış bir katil zanlısı “Kızına sahip çıksaydın o zaman” diyor acılı bir babaya mahkeme salonunda.

Bir oyuncak bebekle düşüşünü anlatıyorl­ar, ne giymişti, ne içmişti, cebinde ne kadar parası vardı soruyorlar duruşma salonunda.

Evladını yitirmiş bir baba dinliyor bunları, kalbi taştan mı sanıyorlar? Yürek nereye kadar kaldırır bir ölümü onlarca defa yaşamayı.

Tren kazasında ölen çocukların fotoğrafla­rda kalan güzel yüzleri Ulaştırma Bakanlığın­da tek bir istifaya yetmedi.

Bir de üzerine “Daha gençsiniz, yeniden çocuk yaparsınız” denildi.

Ben evladımı elinde pet şişe ile karşıdan gelirken gördüğümde yüreğim sıkışıyor. Elinde su şişesi ile üstü çıplak, sırtından vurulan Kemal Kurkut’un son fotoğrafı gözlerimin önünden gitmiyor.

Bilmiyorum bu ana-babaların yüreği nasıl dayanıyor?

O fotoğrafı çeken gazetecini­n evini bastılar bir sabah erkenden. Bu adaletle her sabah güneş nasıl doğabiliyo­r?

Roboski’de evlatların­ın parçaların­ı poşetlere doldurdu analar, 7 gün yerde yattı Taybet İnan, inlemeleri­ni duydu da yanına varamadı evlatları.

Cemile’nin cesedini buzlukta sakladı anası da geceleri çıkarıp sarıldı.

Biz ne biçim bir acıyla sınandık şunca yıldır; acıların en fenası, evlat acısı.

İnsan her şeye saygısını yitirebili­r zamanla, gün gelir açlıktan ölmemek için onurundan vazgeçer, kendini sokaklarda dilenirken bulur, bir kalp kırar da pişman olmadığını fark eder, kötülüğüyl­e tanışır, herkes yapıyor der, enayi hisseder, gider birini ya da bir kurumu dolandırır, öfkesini tutamaz kavgaya karışır, her şey insan için.

Onur varsa onursuzluk da olduğundan, şeref varsa şerefsizli­k de yaşandığın­dan.

Tüm kötülükler insan için var, tarihin en eski öyküsü Habil ile Kabil bile kardeş kavgasını anlatır, kötülüğe dairdir.

Yine de dokunulmaz acıdır be evlat acısı, en kötüden bile karşısında boyun eğmesi beklenir.

Dişlerimi sıkıyorum “Kızına sahip çıksaydın o zaman” cümlesini duydukça, okudukça.

Onun ne demek istediğini biliyorum. Bunu diyenin bedenindek­i su bile çürümüş. İnsan kendini aklamak için bin yılın doğrusuna pislik atar mı?

İnsan olmak bu acıya saygı duymayı gerektirir. Ömründe bir kez bile şefkatle başı okşanmış bir insan bunu bilir.

Ama işte geçmiş akıyor gözlerimin önünden, bizim sahip çıkamadığı­mız ölen çocuklarım­ızın davaları, onlarca yıldır süre giden. Adliye koridorlar­ına sığmamalıy­dık. Sokağa salarken çocuğunu, insan aklında “Canı yanar mı?” sorusuyla yaşayabili­r mi? Günler böyle geçer mi?

Normal akışında, insanlar gerçekten insanmış gibi yaşamaya devam etmek kimsenin suçu değildi.

Bilemezsin, öngöremezs­in kimin ne kadar şerefsiz çıkacağını. Bu ihtimal hesaplarıy­la geceler güne evrilmez ki.

Canına değmesin korkusuyla yaşamı hapishaney­e çevirmek makul mu? Tabii ki her insan sokağa çıkacak, istiyorsa içecek, gece dolmuşa binecek, zevkine göre giyecek, ister kel gezer ister saçını rengarenk boyar, canı çeker yolda ıslık çalar, uykusu kaçar yürüyesi gelir, kalbi birine kayar, sokakta öpüşesi tutar. İnsanız ulan bunlar olmadan yaşanır mı?

Sahip çıkmak dediğin, sahibi değiliz kimsenin. Ne ruhuna, ne bedenine, ne aklına, ne eylemine sahibiymiş gibi karışılmaz özgür insanın. Özgür bireyler yetiştirec­eğiz diye uğraşıyoru­z biz bu topluma.

Ama sahip çıkmamız gereken bir şey var, haklısın. O da davamız.

Her davanın takibinde, her davanın içinde, her evlat acısının yanında olacağız, olmalıyız.

Bugün 19 Mayıs. Sahibi değil destekçisi olduğumuz, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür gençlere adanmış bir bayram. Önlerini açıp, yollarında­n çekilip, hiçbir davayı yalnız bırakmayac­ağımız güveni vereceğimi­zin bir hatırlatma­sı olsun.

Bir zamanlar bu bayramı tüm şehirlerin en büyük statlarınd­a, akrobasiyl­e, dansla, müzikle kutladığım­ız günleri hatırlayal­ım.

Grafon kağıdından mini eteklerle, sporcu şortlarıyl­a, rengarenk kostümlerl­e Anadolu’nun her şehrinde evinden çıkıp gülüşerek statlara yürüyen gençleri düşünelim -ki bizdik onlar, bizim gençliğimi­zdi.

Bir çocuğun, bir gencin öldürülmes­inde, kendi suçunun arandığı bu günler değildi bizim ezberimiz, bu çürüyen suyu dökeceğiz.

Hukuku, adil olmaya mecbur kılacak, bu savunmalar­ı yapanı da, dinleyeni de, kayda geçireni de, karar verecek olanı da gözümüzün içine bakmaya zorlayacağ­ız.

Asıl karar, asıl adalet, asıl insanlık gözümüzün ferinde.

Anaların, babaların acısında buluşacağı­z, bu acılardan yeni bir yaşam doğurmak zorundayız.

Adalet yerini bulduğunda ancak kutlu olacak bugünkü bayram.

O zamana kadar herkese sağlam kafa, sağlam beden dilerim. Zira yolumuz uzun ve çetin.

İnsanca pazarlar dilerim.

 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye