ALMANYA’YA BAĞIMLI AVRUPA
AVRUPA istatistik kurumu Eurostat’ın yayımladığı bir araştırma, Almanya’nın AB ekonomileri içerisindeki merkezi rolünü gösteriyor. Komşu ülke, 2018’de Ab’nin 28 ülkesinin 17’sinde meta ihracatlarının en fazla yapıldığı ülkeydi. Keza yine AB içinde imalatlarını en fazla Almanya’dan yapan tam 17 ülke var. Hatta kimileri tamamen Almanya’ya bağımlı hale gelmiş. Örneğin imalatının yüzde 41’ini Cermen komşusundan yapan Avusturya gibi, ya da yüzde 23’ünü bu ülkeden alan Danimarka gibi. Ab’ye yeni girmiş Doğu Avrupa ülkeleri el ve ayaklarından sağlam bir şekilde güçlü Alman sanayisine bağlanmış durumdalar. Bu durum bizlere 2013 yılında liberal çevreye yakın Fransız ekonomik araştırmalar enstitüsü Xeri’nin yayımladığı bir araştırmadan çıkardığı temel dersleri hatırlatıyor. Bu notta kurum “Aralarında Fransa’da olmak üzere en büyük partnerlerinin aleyhine olacak şekilde, Almanya, ekonomik ve parasal birlikten en fazla kazanan ülke olacaktır. Birlik ortak büyük bir pazar olmadan giderek çıkarak ‘made in Germany’nin hizmetinde olan bir üretim platformuna dönüşüyor. Almanya tüm ekonomik fazlalıkları kendine çekiyor ve üretilen zenginliklerin artı değerinin esasını kendi ülkesinde barındırıyor” deniyor.
Notun yazarları Doğu Avrupa ülkelerinin Ab’ye üye olmalarından sonra “Alman sanayisi giderek (Fransa, İtalya gibi) Ab’nin tarihsel çekirdek ülkelerindeki üretimin önderliğini ele geçirdiğini” belirtiyorlar. Bu egemenliğe yaslanarak Almanya, meta ticaretini giderek Avrupa’nın dışına kaydırmaya başladı. ABD toplam ihracatların yüzde 8.7’ile şirketler iş birliği olan Konzern’ler’in birinci müşterisi oldu, ardından Fransa (yüzde 8.2) ve Çin (yüzde 6.7) geliyor. Fakat bu sonuncusu imalatların yüzde 9.8 ile bu Alman şirketlerin birinci ikmalcisi durumunda, ardından Hollanda (yüzde 8.1), Fransa (yüzde 6.2) ve ABD (yüzde 6.1) geliyor.
Bu yüzünü dışa dönmüşlük ve Avrupa ekonomisinde Almanya’nın egemenliği sadece mevcut dünya kalkınmasının yavaşlamasının Almanya’ya ve onun üzerinden de Avrupa’nın geri kalan ülkelerine yansıması ile açıklanabilir. Avrupa için ilişkilerinde gerekli olan yeni bir dengeleme, tüm kıtalar için, Almanya’da dahil olmak üzere, gelişmenin kaynağıdır, fakat bu kararname ile gerçekleşemez, makası daraltmaya yönelik büyük bir politika izlenmelidir, yani işçilerin eğitimi, istihdam yaratan alanlara, araştırma ve kültüre yatırımlar politikası izlenmelidir. Böylelikle bir kez daha Avrupa Merkez Bankasının parayı kontrol etme sorunu ve parayı basma yetkisi meselenin merkezindedir.
(Çeviren: Deniz Uztopal)