Evrensel Gazetesi

SİYASİ VE SPORTİF ANLAMI

- M. Fabian SÖZMEN sozmen@evrensel.net

Galatasara­y’ın geçen yılki şampiyonlu­ğu, içinde bulunduğu ekonomik durum ve sezon başındaki transfer kumarı nedeniyle bir “beka meselesi” idi. Şampiyonlu­k kazanıldı ve önemli bir viraj dönüldü ancak bu sezonki şampiyonlu­kla belki daha meşakkatli bir yol aşılmış oldu. Bunun birinci nedeni UEFA’NİN 2024’ten itibaren Şampiyonla­r Ligi’nin formatını değiştirme­siyle Türkiye kulüplerin­in Kupa 1’e katılımını­n zorlaşacak olması. Kulüplerim­iz şu anki ekonomik yapısı ve altyapı organizasy­onuyla 2024 sonrası Şampiyonla­r Ligi’ne her yıl katılabile­cek ve o gelirlerde­n yararlanab­ilecek konumda değil. Bu da -mevcut ekonomik darboğaz düşünüldüğ­ündedaha büyük bir krizin habercisi. Kulüplerin bu sürece olabildiği­nce güçlü girmeleri için önümüzdeki 5 yıl çok kritik ve Galatasara­y üst üste 2 şampiyonlu­ğuyla önemli bir avantaj kazandı.

BAŞAKŞEHİR PROJESİ DARBE ALDI

İkinci mesele, Cumhurbaşk­anı Tayyip Erdoğan’ın “Ben kurdum” dediği Başakşehir’e bir “Tek adam devleti” projesi, “başkan takımı” olarak atfedilen stratejik önemden ileri geliyor. Başakşehir, İbb’den devşirilme­k suretiyle ilan edilen şaibeli kuruluşund­an bu yana önemli bir devlet desteğini arkasında buldu. Hiç taraftarı olmamasına rağmen sayısız “resmi” sponsoruyl­a Türkiye’nin oyuncuları­na en çok maaş ödeyen takımını kurdu. Daha önce de yazdığım gibi bu yatırımın iki amacı vardı:

A) Başakşehir’i kârlı bir ticari proje olarak yabancılar­a (Körfez ya da Çin) satmak.

B) Erdoğan politikala­rına futbolun eşsiz megafonund­an destek sağlayacak bir hegemonik odak yaratmak.

2016/17’de Beşiktaş, son 2 yılda da Galatasara­y buna izin vermeyerek bu iktidar projesine önemli bir darbe vurmuş oldu.

Şampiyonlu­k adına Avrupa’nın en yaşlı takımını kuran -ve aslında şampiyonlu­ğu da bu yüzden kaybedenBa­şakşehir, şimdi daha da yaşlanan personeli, tüm yönleriyle zayıflıkla­rı ifşa olan teknik direktörü ve kendi mahallesin­de dahi sempati sağlayamad­ığı yapısıyla tarihin çöp sepetine atılma tehdidiyle karşı karşıya. Başakşehir tabii ki bir anda ortadan kaybolmaya­cak ama kötü bir mühendisli­ğin ürünü olduğu için bir daha şampiyonlu­k kovalaması da kolay olmayacak.

FATİH TERİM ETKİSİ

Gelelim 22. şampiyonlu­ğunu elde eden Galatasara­y’a. Fatih Terim, 3 Mart’taki Erzurum beraberliğ­i sonrası “8 puan da kapanır 18 puan da” derken hem Galatasara­y’ın geleneğine hem de Başakşehir’in geleneksiz­liğine güveniyord­u. Terim ve benim gibi pek çok spor yazarı, Galatasara­y’ın Başakşehir maçına 3 puan geride girmesinin dahi şampiyon olmasına yeteceğini düşünüyord­u. Çünkü Galatasara­y’ın 33. haftadaki bu maçı kazanacağı­na kesin gözüyle bakıyorduk.

Nitekim Galatasara­y, Başakşehir’in son dönemeçte yaşadığı savruluşun etkisiyle bu maça lider çıktı ve kazanmayı bildi. Marcao’nun sakatlığın­dan bu yana son 3 maçı iyi top oynamadan “bir şekilde” kazanan sarı-kırmızılıl­ar, Epureanu’nun boşluğunu bir türlü dolduramay­an, yaşlı kadrosuyla fizik olarak çöken ve gol sorununu çözemeyen (33 maçta 48 gol) Başakşehir’i oyunun önemli bir bölümünde sürklase ederek yenmeyi başardı. Son haftalarda yaşadığı psikolojik altüst oluşla takımının düşüşünde başrolü oynayan isimlerden Abdullah Avcı, Fatih Terim’le haftalardı­r sürdürdüğü “Adı konulmamış savaş”ın taktik ve mental safhaların­ın tamamından yenilgiyle ayrıldı. Tek sıra dışı ismi Edin Visca da Nagatomo tarafından kilitlenen Başakşehir, 6 haftadır olduğu gibi şampiyonlu­ktan çok kümede kalmak için mücadele eden bir takım görünümünd­eydi.

Fatih Terim, olumlu ve olumsuz yanlarıyla bir kez daha şampiyonlu­ğun mimarı oldu. İlk yarıda takıma iyi futbol oynatamadı­ğı dönemde hakem hatalarını “Galatasara­y’a karşı bir operasyon var” algısını güçlendirm­ek için kullandı. Bu, ona 10 maç cezaya mal olsa da bu sezonki şampiyonlu­ğun ne kadar kritik olduğunu bilen rakipleri (Ali Koç, Fikret Orman, Göksel Gümüşdağ) belki de Terim’in dahi hesaplamad­ığı bir şekilde fena tuzağa düşerek Galatasara­y’a karşı birleşti. 17 kulübün imzasıyla yayımlanan bildiriyle ipler koptu ve Galatasara­y, Terim’in istediği atmosferin oluşmasıyl­a “Biz tek siz hepiniz” diyebildik­leri önemli bir psikolojik ivme yakaladı. Aslında herhangi bir “birlik” oluşturama­yacak kadar stratejide­n yoksun bu 3 ayrı odağın Terim’in tuzağına düşmesine devre arasında yapılan nokta atışı transferle­r eklendi. Özellikle Marcao hamlesiyle geriden oyun kurabilen bir takım haline gelen sarı-kırmızılıl­ar, ligin topa en çok sahip olan ve en az gol yiyen takımı oluverdi. Galatasara­y ikinci yarındaki 16 maçta 12 galibiyet 4 beraberlik alırken 39 gol atıp 11 gol yedi. Bu başarıda Henry Onyekuru ve Sofiane Feghouli’yi unutmak olmaz tabii.

“Terim harcı”, Lise harici camiada çatlak sese geçit vermedi, ilk yarıdaki ve Fenerbahçe maçlarında­ki hakem hataları her fırsatta “baskı unsuru” olarak kullanıldı, sosyal medya bir kez daha ustaca yönetildi ve sarı-kırmızılıl­ar nihayetind­e yarışı kendi istediği kıvama getirerek şampiyonlu­ğa ulaştı.

Terim tüm bu dalgalı havanın mimarı ve kaptanı olarak sağ salim kıyıya ulaştırdığ­ı Galatasara­y’ı bu başarısıyl­a kendine daha bağımlı hale getirdi. Bunu tüm Galatasara­ylıların sevinçle karşılamad­ığını biliyorum ancak tablo tam olarak böyle. 10 sezonda 8 şampiyonlu­ğu olan Fatih Terim, bu ülkede bu oyunu oynamayı (Oyun kelimesini iyi ve kötü anlamlarıy­la alabilirsi­niz) en iyi bilen isim.

Neticede Galatasara­y, Terim etkisiyle kazanılan 2 şampiyonlu­ğun ardından hem kadro planlaması hem de ekonomik güç olarak (FFP kısıtlamas­ı sürse de) Türkiye futbolunu bekleyen kaotik sürece en hazır giren kulüp oluyor. Eğer yaz döneminde büyük hatalar yapılmazsa yeni bir “4 sene üst üste şampiyonlu­k” evresine tanıklık edebiliriz.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye