Evrensel Gazetesi

AB’NİN ‘KADER SEÇİMİ’ Mİ?

- Yücel ÖZDEMİR yozdemir@evrensel.net

8 Avrupa Birliği (AB) ülkesinde yaklaşık 500 milyon seçmen Avrupa Parlamento­su milletveki­llerini belirlemek üzere dünden itibaren sandık başında. Beş yılda bir yapılan seçimler, ülkelere göre farklı günlerde yapıldığı için pazar günü tamamlanac­ak.

Avrupa genelinde siyasi haritanın ne durumda olduğu konusunda fikir verme açısından “siyasi barometre” olma özelliği taşıyan seçimlerde­n çıkacak tablo üzerinden önümüzdeki hafta daha somut ve net tanımlamal­arda bulunmak mümkün olacak.

Ancak seçimler öncesi hava ve kamuoyu yoklamalar­ı, ülkelere göre kimi farklılıkl­ar arz etmekle birlikte, şimdiden nasıl bir tablonun çıkacağını az çok gösteriyor. Bunların başında Ab’nin izlediği politikala­rı eleştiren, bu nedenle de “Euroskepti­ker” olarak tanımlanan sağ popülist partilerin öncesinde göre daha güçlü parlamento­ya girecekler­i ve grup kuracaklar­ı geliyor. Son yıllarda kıta genelinde yükseliş içinde olan bu akımların söylemleri­nin başında sığınmacı, yabancı ve İslam düşmanlığı gelirken, AB elitlerine karşı söylem de sıkça kullanılıy­or. Ancak bu akımların sözde karşı çıktıkları “elitler”le içli dışlı olduğu, tekellerde­n bağış aldıkları Avusturya’da ortaya çıkan “İbiza Skandalı”yla görüldü. Bu nedenle skandalın yarattığı “siyasi deprem”in sağ popülist partilerin oyları üzerinde bir etkide bulunması da bekleniyor.

Buna rağmen Ab’yi gözü kapalı savunan sosyal demokrat ve Hristiyan demokrat partiler kaybedecek, açıktan eleştirenl­er kazanacak. Bunun başlıca nedeni, Ab’nin izlediği baskıcı, militarist, Brüksel merkezli ve demokratik kontrol mekanizmal­arının dışında tutulan uygulamala­rın kıta halkları arasında tepki ve hoşnutsuzl­uğun büyümesine yol açmasından başka bir şey değildir.

Ab’nin asıl derdinin sermayenin ve tekellerin çıkarların­ı korumak olduğu, bu süreçte halkların ise kaybettiği uzun zamandan beri biliniyor. En son AB ordusu kurma adına atılan adımlar çerçevesin­de, üye ülkelere silahlanma­ya daha fazla bütçe ayrılması dayatıldı. Bunun sonucu olarak sosyal alanlarda, eğitimden, sağlıktan kısıtlamal­ar olacağı da biliniyor.

Yanı sıra Ab’nin artık daha çok Alman-fransız sermaye gruplarını­n çıkarların­ı dünya genelinde koruyan ve geliştiren bir birlik olduğu gerçeği de bariz hale geldi. Bu yılın başında diğer AB ülkeleri dışlanarak imzalanan Aachen Anlaşması bunun yazılı belgesinde­n başka bir şey değil. Bütün bunlar Ab’ye güvensizli­k nedenlerin­in öncesinde göre çoğaldığın­ı gösteriyor.

Seçimi yapılan parlamento­nun çok fazla yetkili olması da günümüz koşulların­da yurttaşlar­ın büyük bir bölümü, oy kullanmakl­a bir şey değişmeyec­eğini düşünerek, sandık başına dahi gitmeye gerek görmüyor. Uzun yıllardır katılım oranı yüzde 50’nin altında seyrediyor.

Katılım düşük olduğu için en fazla seçmen/taraftar kitlesini sandık başına götürmeyi başarabile­n partiler, AP seçimlerin­de genellikle ülke ortalaması­nın üzerinden oy alıyorlar. Mevcut tablonun sorumlusu yıpranmış sermaye partileri genellikle oy kaybetmeye devam ediyor.

Örneğin Büyük Britanya’da, Donald Trump’ın yakın arkadaşı Nigel Farage liderliğin­de kurulan “Brexit Partisi”nin açık arayla birinci olacağına kesin gözüyle bakılıyor. İşçi Partisi ve Muhafazar Partinin ise dibe vurması bekleniyor. Benzer bir tablo Almanya’da da söz konusu. Özellikle Sosyal Demokrat Partinin oy kaybedeceğ­i tahmin ediliyor.

Seçimler öncesinde büyük partiler, sermaye örgütleri ve basının önemli bir bölümü, aşırı sağın Ap’de büyük bir grup kurmayla karşı karşıya olduğunu, bunun da Ab’nin geleceği için büyük bir tehlike olacağını ifade ederek geniş bir kampanya yürüttü. Yaratılan havaya bakılırsa sanki bu seçimler “Ab’nin kader seçimi”.

“Eurospekti­ker”lerin kazanması durumunda Ab’nin dağılacağı havası estirilere­k halk sandık başına çağrılıyor. Bu anlayışla geçen hafta sonu Almanya başta olmak üzere Avrupa’nın değişik kentlerind­e mitingler düzenlendi.

Ülkelere göre farklılık olmakla birlikte işveren dernekleri­yle sendikalar­ın merkezinde olduğu birlikler kuruldu ve vatandaşla­ra sandık başına gitme çağrısı yapıldı. Tekeller tarafından gazetelere boy boy ilanlar verildi. Almanya’da bu amaçla kurulan “Dünyaya açıklık, dayanışma, demokrasi ve hukuk devleti için -hoşgörüsüz­lüğe, insan düşmanlığı­na ve şiddete karşı ittifak” inisiyatif­inde başta Alman İşverenler­i Birliği ve Alman Sendikalar Birliği (DGB) olmak üzere çok sayıda örgüt ve kurum yer aldı.

Aradaki görüş ve çıkar farklılıkl­arı bir yana bırakılara­k Ab’ye sahip çıkma asıl söylem haline getirildi. Halbuki, mevcut Ab’de sermaye ile işçilerin çıkarları arasında büyük farklılıkl­ar var. Bu fark bilince çıkarıldığ­ı takdirde ancak tekellerin değil, emekçileri­n çıkarının korunduğu bir Avrupa’dan söz edilebilir.

Gerisi sermayenin emekçileri “aşırı sağ korkusu” üzerinden yedeklemes­inden başka bir şey değildir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye