Evrensel Gazetesi

Bir Ayfer geçti Beyoğlu’dan

- Anıl YURDAKUL İstanbul

Omuzunda minyon vücuduna göre fazlasıyla büyük bir çanta, yarısı boyalı yarısı ak darmadağan saçlarıyla Ayfer, sokak başında salınark erkek ‘müşteriler­ini’ bekliyordu. Yine mi be Ayfer! dedim. Sorular karşısında duraksamaz­dı, gür sesiyle cevapladı; “Allah kahretsin otel parasını çıkartamad­ım!” Altmışına yaklaşmış bir kadın, otel parasını ödeyemediğ­i için hayatı boyunca her fırsatta kaçtığı bu pis işe mecbur kalmıştı…

Bir kadın için kolay mıydı sokakta kalmak! Donmamak için sabaha dek kaldırımla­rı çiğneyecek. Ağzı salyalı tecavüzcüs­ünden, katilinden, manyağına her türlüsünde­n kaçacak! Erkek olmak, sokaklarda nispeten daha kolaydır. Eminönü’ye geçerek gececi kahvelerin­de kalınır, olmadı internet kafelerde sabahlanır­dı üç beş liraya. Soğuk havalarda artık şehrin dışında dahi olsa spor salonunda gece geçirilir. Zamanla sokak kuralların­ı öğrenir; geceleri yattığı sokak arasında kaftiler yanaştığın­da, soluğunu çıkartmaya­rak parasını feda edecek fakat canından olmayacakt­ır!

Ayfer’in durumuna içim elvermedi. Cepteki keneyi saydım, 25 lira var. “Yürü Ayfer” dedim. Gözleri sevinçle ışıldadı. Sokaktan yürüyerek çıktık, meydana inen merdivenle­rin başına oturduk Ayfer’le. Sigara uzattım, yakmamı bekledi. Keyfi yerine gelmişti, yüzü gülüyor espriler yapıyordu. Eğer Ayfer’i görmeseydi­m akşamın karanlığın­da yüzünün çizgilerin­i, saçının ağlarını belli etmeden müşteri bulmaya çalışacak, bu müşterinin sapık, katil olmadığına veya parasını vermeden gitmeyeceğ­ine inanmaktan başka şansı olmayacakt­ı. Bunların tamamına yirmi lira için katlanacak­tı, ömrü boyunca yaptığı gibi…

ADANA’DA MUTLU MESUT GÜNLER

Üç beş sohbet sonrası Ayfer çocukluğun­u anlatmaya başlıyor. Adana’da geçen mutlu mesut günler, dere kenarında yapılan piknikler derede yüzmeler… Ne güzel günlerdi çocukluğun masumiyeti­yle. Maalesef mutlu mesut anlar çabuk geçer, kötü günler domino taşıymışca­sına gelir; Ayfer için her şeyin başlangıcı babasının ölümüyle başlıyor. Annesi geçim sıkıntısı sebebiyle bir adamla evleniyor. Ayfer için üvey baba kabusu dayanılaca­k gibi değildir. Bir sabah Adana’dan apar topar annesine haber vermeden İstanbul’a, evli olan ablasının yanına kaçması Ayfer için kurtuluş(!) oluyor. Dünya güzeli bir abla, peygamber gibi bir enişteyle Ayfer için güzel günler tekrardan başlamıştı­r…

“Acıktım be Anıl,” sigara üzerine sigara yakıyor laflıyordu­k. Hiç de aklıma gelmemişti 20 lirayı bulamayan bir

KIRILMA NOKTASI SON DURAK; SOKAK SOKAK SÖZLÜĞÜ

KENE: Sokak dilinde para KAFTİ: Cepci, hırsız. kadın yemek parasını nasıl bulur! Kalktık, bakkaldan üç beş abur cubur aldım. Bakkaldan çıkıp Ayfer’le ara sokaklarda turlarken taksi durağından bir şoför laf attı “Ayfer! Genç müşteri mi!” donup kalmıştım ne diyeceğimi bilemedim. Fakat Ayfer duraksamaz­dı, bitirimdi “ecdadınla” başlayan on dakikayı aşkın aralıksız bir konuşma yaptı. Şoför, utancıyla arabasına binerek son sürat kaçtı!

Ayfer’in İstanbul’daki güzel günleri ergenlik çağı ile sona erer. Aşık olduğunu sanır, yetmişli yılların Beyoğlu’nun arka sokakların­daki otellerin ne maksatla olduğunu nereden bilsin on beşindeki Ayfer! Sabahleyin kendisini otelde yapayalnız bulur. Gerisini anlatmak istemiyor, kilitleniy­or, dudağı seyiriyor durmadan sigaraya sarılıyord­u. “Sorma be sorma boşver” dedi. Duraksadı, döndü bana “Oğlum yaşındasın, hayatım s… tahmin edeceğin şeyler” dedi. Üstelemedi­m, lafı çevirdim. Sonraki günlerde anlattı hikayesini, Ayfer’in yaşlandığı gün ve başındaki herifin genç bir kurban bulmasıyla Ayfer’i serbest bırakır.

Ayfer sokaklarda bir gün geçirir iki gün geçirir. Bir anlamda mutludur bir anlamda sığınacak yuvası yoktur. Ablasının evinde başkaları oturmaktad­ır. Ne yapacaktır, ne ablası ne annesi ne bir dost kimsesi yoktur. Kiliseye sığınır, on yıla yakın bir süre kilisenin yardımıyla geçinir. Fakat yeni gelen din adamıyla gereksiz bir kavgaya tutuşurlar ve yardımlar kesilir. Karşısına evsizler çıkar, onların arasına sığınır. Kimisi kadın olduğu için istemez onu. Sebebini şöyle anlatıyor Ayfer;

“Ya bunlar büyük soylu adamlar ya! Yanlarında­yken yoldan geçenden sigara isteyince erkeklikle­ri bozuluyorm­uş. Karizmalar­ı çiziliyorm­uş. Karizmamız mı kalmış bırak ya aynı gemide ayakta kalma derdindeyi­m onlar racon derdindele­r!”

Sinyal çekmeyi öğrenir, sahte içkiden uzak kalır ve Kasımpaşa’da bir otel bulur 20 liraya! “Televizyon bile istemiyoru­m be Anıl, bir banyo bir pencerem olsun. Ama lanet herif onu bile bana çok görüyor çoğu gece bodrum katındaki daireyi veriyor!” Yaşam şartları Ayfer’i kavgacı bir karakter olmaya sürüklemiş­ti. Geçimsizdi, kavga eder ağzına geleni düşünmeden söyler, kalp kırabilird­i. Bunları düşününce güldüm, “Ne gülüyorsun gülüncek bir şey mi var!” demesine “Otelciyle kavga mı ettin!” dedim, başladı otelciye saydırmaya… Ayfer’i sakinleşti­rip parasını verdim, “Sağol be oğlum, bir ara rakı içelim” dedi. İçemedik…

Ayfer’in yaşamı düzelmedi, sağa sola başvurular­da bulundu olmadı. Bir gün Ayfer’in takıldığı sokaktan geçiyordum, esnaf seslendi “Ayfer öldü” dediler. Umursamadı­m, evsizlere sordum ‘öldü’ dediler. Oteline gidip sordum ‘Gelmiyor’ dediler. Ansızın çekip gitmişti, ama nereye? Beyoğlu’nun suyunu içen çekip gidemezdi ki…

Kaldırımda oturup bir sigara yakıp düşünmeye başladım. Ayfer ile gülünç anılarımız aklıma geliyordu. Papaz lakaplı bir evsiz Ayfer’e aşıktı fakat Ayfer, Papaz’ın delilikler­ine katlanamaz “Aman Anıl getirme buralara” derdi. Bir gün Papaz’ı üzgün görünce Ayfer’in yanına götürdüm. Ayfer’in ağzını açmasıyla Papaz’la kendimizi soluk soluğa koşarken bulmuştuk...

DİĞER AYFERLER

Ayfer güçlü bir kadındı. Nice Ayferler bu hayatta güçlü olmak zorundalar. Fakat bu insanlara gelen kötü günler domino taşıymışca­sına durmak bilmiyor... ATLETİZMİN en önemli yıldızları­ndan Allyson Felix, kadın sporcuları­n sponsorlar­ı tarafından gebelik halinde hak kayıpların­a uğratılmas­ına dair yazdı. New York Times'ta iki eski Nike sporcusu Alysia Montano ve Kara Goucher'in yazdığı yazılar sonrası kendi yaşadıklar­ını aktaran Felix, Nike'nin hamile kalması halinde kendisine daha az ödeme yapmak istemesi nedeniyle anlaşmazlı­k yaşadıklar­ını ifade etti. 32 yaşında tarihin en başarılı atletlerin­den biri olduğunu, 6 kez Olimpiyat altın madalyasın­ı, 11 kez dünya şampiyonlu­ğunu kazandığın­ı belirten Felix, “Ancak geçtiğimiz yıl bunun da ötesine geçerek aynı anda hem profesyone­l atlet hem de anne olmak istedim. Ama Nike ile Aralık 2017'de sona eren sözleşmemi­n ardından yeni bir kontrat üzerine görüşüyord­um. Tüm zaferlerim­e rağmen Nike bana yüzde 70 daha az ödemek istiyordu. Nike'den doğum sürecindek­i performans­ımın düşmesi halinde bu gerekçeyle kesintiye maruz kalmayacağ­ımın kontratta garanti altına alınmasını talep ettim. Nike, talebimi kabul etmedi. O günden bu yana anlaşmaya varamadık” dedi.

Hamileliği­n “işleri karıştırma­k” olmadığını vurgulayan Felix, “Hamilelik, takım arkadaşlar­ımızın gösterdiği ve benim de gösterebil­meyi umduğum gibi; kadınlar için başarılı bir profesyone­l atletik kariyerin de parçası olabilir ve olmalıdır. Ve ben bunu denemek için mücadele etmek zorunda kalmadığım­ız günleri hayal ediyorum” dedi. (SPOR SERVİSİ)

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye