‘MUHALEFET 31 MART ÖNCESİ DURUŞUNU DAHA DA MOTİVE OLARAK SÜRDÜRECEK’
CHP Parti Meclisi Üyesi Prof. Yüksel Taşkın ise Ysk’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini iptal etmesinin siyasi nedenleri olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
“Bu karar Ysk’nin kendi hukuki içtihatlarıyla çelişmektedir; bu bakımdan sadece yasaları değil, meşru sınırları da zorlayan talihsiz bir karardır. İktidar partisinin kısa vadeli siyasi çıkarı için alınan bu karar, orta ve uzun vadede en büyük zararı AKP’YE verecek, bu partinin çözülmesini daha da hızlandıracaktır. Akp’nin kendisine iktidarı getiren mağduriyet söylemi, bu son kararla büyük yara almıştır. Abdullah Gül’ün “367 kararından” bile daha sakıncalı bulduğu bu karar, aslında hegemonik olmayı başaramayan, bu nedenle tahakküme, hatta çıplak güç ve hukuksuzluğa yaslanmak durumunda kalan bir partinin, artık kendisini gözden geçirerek yönünü değiştiremeyeceğinin de açık kanıtıdır.”
Akp’nin, 2013 yılından beri parti olmak yerine, liderin gölgesinde ve emrinde bir “toplam” olmayı tercih ettiğine vurgu yapan Taşkın sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Yeterli olmasalar bile ara sıra kendilerine danışılan tüm istişare kurumları tasfiye edilmiş, parti ortak akıl üretemez hale gelmiştir. Son YSK kararı ile AKP üretken olmayan, eşitsizliklere ve haksızlığa dayalı bir tahakküm düzeninin devlet partisi olarak kendisini bir kez daha tescil ettirmiştir.
Cumhur İttifakının partileri AKP ve MHP, bahsedilen düzenin tüm olumsuzluklarını yaşayan dinamik bir muhalefetle karşı karşıyadır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nden sonra devlet ve parti özdeşliği yolunda atılan adımlarla, AKP ve MHP devletin bütün imkanlarını seferber edebilmektedirler. Ayrıca iktidar medyanın yüzde 90’ını denetlemekte, sermaye çevrelerini de büyük ölçüde sindirmiş bulunmaktadır.”
‘DEMOKRASİ KRİZİ İKTİSADİ KRİZİ TIRMANDIRDI’
Bütün olumsuzluklara ve eşit olmayan koşullara rağmen umudunu ve enerjisini yitirmeyen bir muhalefettin artık “yüzde 50 artı 1”le oynanan siyaset oyununa büyük bir beceriyle adapte olduğunu söyleyen Taşkın, şunları ifade etti: “Son yerel seçimler muhalefetin ittifak kurma becerisiyle Türkiye’de yerel iktidarı değiştirmiştir. İktidarı asıl kaygılandıran, ama kaygı ve panikle hata da yaptıran gerçek budur. Evet bugün Türkiye’de merkezi bir iktidar vardır ama toplum yerel iktidarı, başta CHP olmak üzere, muhalefete vererek yeni bir iktidar merkezini oluşturma yolunda önemli bir adım atmıştır. Türkiye nüfusunun yüzde 75’i batı illerinde yaşar ve batı illeri ekonomik ve toplumsal hayatın lokomotifidir. Bu bölgede yaşayanlar dünyadan kopmak istemiyor. Eksik de olsa demokratik tecrübemizi muhafaza etmek istiyor. Yine sayıları giderek artan bir çoğunluk, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin önce siyasi alanda bir yönetilemezlik krizi ardından da iktisadi kriz getirdiğini kavramış durumda. Demokrasinin krizi iktisadi krizi tırmandırdı.”
İMAMOĞLU’NUN VURGULARI YERİNDE
23 Haziran’da yapılacak seçimde muhalefetin İstanbul’daki 31 Mart öncesi duruşunu daha da motive olarak sürdüreceğine dikkat çeken Taşkın devamla şunları belirtti: “Bu seçimin Türkiye’nin geleceğiyle ilgili olduğunu bilmekle beraber, seçimde yerel gündemi muhafaza etmek gerekiyor. İmamoğlu’nun “bir avuç azınlığa” karşı “İstanbul ittifakı” vurgusu yerindedir ve sahada gördüğümüz üzere giderek umudu, enerjisi ve sayısı artmaktadır.
Bu seçimin asıl sürpriz unsuru ise, birilerinin “Akp’nin tapulu arazisinde” gördüğü yoksul kesimden gelebilir. 31 Mart seçimlerine kadar bir şekilde denetim altında tutulan mutfak enflasyonu canavarı artık dişlerini göstermiştir. Kentin çeperlerindeki yoksullar, İmamoğlu’na yapılan haksızlıkla kendi iktisadi sıkıntılarının öfkesini aynı kefeye koyarak iktidara iyi bir ders verebilirler. İmamoğlu’nun 18 günlük başkanlık icraatı, “Halkın adamı İmamoğlu’yu çalıştırmadılar” duygusunu besleyecek unsurlar barındırıyor. Suyun ve öğrenci ulaşımının ucuzlatılması gibi. İmamoğlu’nun geçmişte AKP’YE oy vermiş kentin yoksul ve yoksun kesimlerini önceleyen seçim gezileri de iktidarın bu “zayıf karnının” farkında olunduğunun göstergesi. Kısacası “millet geçim derdinde, tuzu kurular seçim derdinde” seçimin belirleyici duygusu olabilir.