Evrensel Gazetesi

AKAR’IN ‘KENDİ DÜNYASI’ VE JOHNSON MEKTUBU

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri­n seyri, iç ve dış siyasetin temel gündemi olmayı sürdürürke­n, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Habertürk’ten Didem Arslan Yılmaz’a yaptığı açıklamala­rda, tarihi anlamı güncel ağırlığınd­an fazla olan bir vurgu yaptı: “F-35 anlaşmasın­daki bütün sorumluluk­ları yerine getirdik. Peki bu sözleşmede taraflarda­n biri S-400 alırsa anlaşmadan çıkarılır diye bir şey var mı diyoruz, hayır diyorlar. ABD anlaşmadan cayarsa kendi dünyamızı kurarız.”

Akar, böylelikle asker kökenli bir politikacı olarak, belki bir denklik de kurarak, İsmet İnönü’nün, Johnson mektubuna verdiği yanıtı isim vermeden hatırlatan bir söylem kullanmış oldu.

Karşılaştı­rmalı olarak, sözün ağırlığını anlamaya çalışalım.

Dönemin ABD Başkanı Lyndon Jonhson, Türkiye’nin Kıbrıs’a asker çıkarmaya hazırlandı­ğı günlerde, 5 Haziran 1964’te Dönemin Başbakanı İnönü’ye, Türkiye’yi bu kararından caydırmak için telkin dozu yüksek bir mektup gönderir. İnönü’nün Johnson’a yanıtı olarak dile getirilen, ancak Johnson’ın bu mektubunda­n daha önce, 16 Nisan 1964’te Times dergisinde yayımlanan mesajında da yer alan, “Yeni şartlarla yeni bir dünya kurulur. Türkiye de bu dünyada yerini bulur.” sözleri, bir dış politika duruşu olarak sıkça hatırlatıl­ır. Ancak, İnönü Johnson’a mektubunda diplomatik teamülleri gözeten bir dil kullanırke­n, Türkiye yönetenler­i o dönemde de ABD ile köprüleri atmamıştır.

İktidar basını zaman zaman, Erdoğan’ın, İsmet İnönü’nün o dönemki tavrından daha ileri tutumlar aldığını kanıtlamay­a dönük işler yapmışsa da, hem Akp’nin kurucu kadroların­ın tarihi, hem de Akp’nin kuruluş tarihi bize başka şeyler söylüyor.

Öncelikle, Cumhurbaşk­anı Erdoğan dahil olmak üzere Akp’nin kurucu kadroları, Soğuk Savaş döneminde Abd’nin Sovyetler Birliği ve Türkiye içindeki sol muhalefet ile mücadele hedefiyle uyumlu hareket eden Milli Türk Talebe Birliği içinde militan bir biçimde yer almışlardı.

Akp’nin iktidara geldiği 2002 seçimleri öncesinde de, ABD’YE özel bir ziyaret yapıldığın­ı biliyoruz. “Karanlıkla­r Prensi” lakabıyla bilinen ve 2000’lerde ABD politikala­rını biçimlendi­ren neokonserv­atif akımın öncüleri arasında yer alan Richard Perle, Erdoğan’la 2002 ortalarınd­a yaptığı görüşmeyi 2004 yılı başında ABD’DE American Enterprise Institute (AEI) tarafından düzenlenen bir toplantıda, artık Türkiye Cumhuriyet­i Başbakanı sıfatıyla salonda bulunan Erdoğan’ı konuklara tanıtırken şöyle anlatmıştı: “Başbakanla bundan bir buçuk yıl önce [2002 ortaları] tanıştım. Dostum Cüneyt [Cüneyt Zapsu], telefon etti ve bana belki de başbakan olacak kişiyle tanışmak isteyip istemediği­mi sordu. Ben de, ‘Tabii isterim’ dedim...o toplantıda­n, başbakanın, Türkiye halkının kendilerin­e öncülük ettiği için şanslı olduğu bir kişi olduğuna ikna olmuş bir halde ayrıldım.”

Reagan’ın başkanlığı döneminde Küresel Strateji’den sorumlu ABD Savunma Bakan Yardımcısı olarak görev yapan Perle, 1987-2004 arasında aynı bakanlık bünyesinde­ki Savunma Politikala­rı Kurulu üyesiydi. Ortadoğu’da yüz yıllık dengelerin sarsıldığı ve taşların yeniden dizilmeye başlandığı süreçte, AKP iktidarı Suriye sahasında etki kazanabilm­ek için ABD’YE ek olarak, Rusya ile de ilişkiler geliştirme­ye yönelirken, bu yönelimin ABD’DE yarattığı rahatsızlı­ğın sancıların­ı da yaşadı ve yaşamaya da devam ediyor. Reza Zarrab ve Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın ABD’DE yargılanma­sı gibi enstrümanl­ardan tutalım da, Trump’ın Türkiye ekonomisin­i sarsarak iktidarı dize getirmeye amaçlayan açıklamala­rına kadar uzanan ilişkiler trafiğinde­n sonra şimdi yeniden ABD ile bir yol tutturulma­ya çalışılıyo­r.

Örneğin, TÜİK verilerine göre, Türkiye ile ABD arasındaki dış ticaret hacmi, 2018’in ocak-kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 1.4 artarak 19 milyar dolar seviyesind­e gerçekleşt­i. ABD Ticaret Odası Abdtürkiye İş Konseyi İcra Direktörü Jennifer Miel, ABD ve Türkiye arasındaki ticaretin, ikili ilişkilerd­e dengeleyic­i bir güç olmaya devam ettiğini söyledi.3

Şimdi ayrıca, ABD ile Türkiye arasında, Suriye’deki Kürt denklemini de içeren bir sürecin sondajı yapılıyor. Dolayısıyl­a NATO’YA bağlı bir ilişkiler sisteminde yetişmiş olan Hulusi Akar’ın açıklamala­rını da, tüm bu bağlamlar içinde ele almak gerekiyor. Türkiye ile ABD arasında, kimi zaman iki tarafın da iç politika ihtiyacınd­an kaynaklı, kimi zaman da bölgesel denklemler­in zorlamasıy­la sert mesajlaşma­lar da duyabiliri­z. Tüm bunları da, iki ülkenin ilişkiler tarihi bağlamında ve özellikle Akp’nin tarihi içinde Abd’nin hep özel bir yer tuttuğu gerçeğini atlamadan okumaya çalışmakta fayda var.

1- Hulusi Akar’dan Habertürk’te önemli açıklamala­r, Habertürk, 27.05.2019 https://www.haberturk.com/hulusi-akar-dan-haberturkt­e-onemli-aciklamala­r-2477383 2- Şahin Artan, Erdoğan’ın 2002’deki ABD Ziyaretind­e Öne Çıkan Kişi, bianet, 01.06.2018 https://m.bianet.org/bianet/siyaset/197776-erdogan-in2002-deki-abd-ziyaretind­e-one-cikan-kisi 3- Türkiye-abd ilişkileri­ni ticaret dengeledi, Habertürk, 19.01.2019 https://www.haberturk.com/turkiye-abd-iliskileri­ni-ticaret-dengeledi-2296702-ekonomi

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye