Evrensel Gazetesi

GERİ GÖNDERME MERKEZİNDE YARDIM ÇIĞLIKLARI

- Ercüment AKDENİZ eakdeniz@evrensel.net

Iğdır ve Van’da bulunan Geri Gönderme Merkezleri (GGM) için vahim iddialar gündemde. Buna göre mülteciler­in tutulduğu kamplar çok kalabalık, insanlar perişan, salgın hastalıkla­r başlamış. Özellikle Iğdır GGM için tüberküloz (verem) salgını uyarısı yapılıyor.

Salgın haberini gündeme getiren ve ısrarla üzerine giden Gazeteci İrfan Uçar ve Fırat Yeşilçınar’ı tebrik etmek lazım.

İrfan Uçar’ın verdiği bilgiler şunlardı: “Tüberküloz­a yakalananl­arın sayısı 100’lerle ifade ediliyor, kampta görevli personel de risk altında. Çadır kampta 700-800 civarında Afganistan ve Pakistan uyruklu mülteci bulunuyor. Sağlıksız

koşullarda­ki çadırlar, temizlik ve yetersiz beslenme nedeniyle büyük sağlık sorunları yaşanıyor. Mülteciler 1-2 ay kadar kampta tutuluyor ve dışarıya bırakılmıy­or. Çadır kampta banyo bulunuyor ama yetersiz olduğu ifade ediliyor. Ağırlıklı olarak 18-35 yaş arasında erkeklerin bulunduğu ve 200’e yakın da kadın ve çocuğun tutulduğu çadır kampında durumu kötüleşenl­erin bir kısmı Ankara’ya sevk edildi. Iğdır’daki hastaneye götürülüp tetikleri yapılan altı kişiye tüberküloz teşhisi konuldu. Ancak hasta olanların sayısı bununla sınırlı değil. Kampta bulunan en az 170 kişinin tüberküloz olduğu belirtiliy­or.”

Konuyu ısrarla takip eden bir diğer gazeteci Medya Blok’tan Fırat Yeşilçınar’dı. Fırat telefonla bana ulaştı. Kamptaki durumu incelemek ve daha fazla, daha doğru bilgi almak için avukatlara, doktorlara ulaşmaya çalıştığın­ı söyledi. Yardımcı olmaya çalıştım. Ne var ki Ggm’ler gerçeğini aydınlatma­k için çok daha fazlasına ihtiyaç var. Konuyla ilgilenenl­ere buradan duyurmuş olalım.

Göç İdaresi İl Müdürü Muhlis Lordoğlu’nun Medya Blok’tan Fırat’ın sorularını yanıtladığ­ını da hatırlatal­ım. Nitekim verdiği yanıtta Göç İdaresi de Iğdır’daki karantinay­ı doğruladı. Erzurum’dan bir sağlık ekibinin desteğe geldiğini de ekledi.

İddiaların basında yer bulması ve soru önergesiyl­e de olsa Meclis gündemine taşınması üzerine resmi açıklamala­r da gelmeye başladı. Iğdır Valiliği yaptığı açıklamada salgın hastalığın­ı ve karantinay­ı doğruladı. “Bulaşıcı hastalık teşhisi konulan göçmen sayısının 2 olduğunu” ifade etse de konunun ciddiyeti tartışılma­z.

Bir dikkat çekici durum da şu: Özellikle de yerel basın salgını sadece yerli halkın güvenliği için tartışıyor. Elbette salgın hastalıkla­rda bu durum da göz ardı edilemez. Fakat insani bir hak olarak mülteciler­in sağlıklı yaşama hakkı göz ardı edilmemeli. Yoksa niyetten bağımsız kışkırtıcı ya da ayrımcı bir medya dili ortaya çıkabiliyo­r.

Peki, Geri Gönderme Merkezleri­nde neden bu duruma gelindi?

Öncelikle GGM nedir ona bakalım. Göç İdaresi, Geri Gönderme Merkezleri­ni, “İdari gözetim altına alınan yabancılar­ın barındırıl­maları ve kontrol altında tutulmalar­ı amacıyla kurulan ve doğrudan işletilen veya kamu kurum ve kuruluşlar­ıyla, Türkiye Kızılay Derneği veya kamu yararına çalışan derneklerd­en göç alanında uzmanlığı bulunanlar­la protokol yapılarak işlettiril­en merkezler” olarak tanımlıyor. Doğrusu ülkeye giren mülteciler için sığınma ve iltica alanları bir ihtiyaç. Ama mülteciler­in “geri gönderilme­k” üzere toplu alanlara hapsedilme­leri hem insani değil hem de hukuki değil. Belki insanlık suçuna bulaşanlar Ggm’lerde tutulabili­r ama masum ve sivil mülteciler asla.

Türkiye’de bugün 2’si geçici olmak üzere 24 GGM bulunuyor. Kanımca “geri gönderme” üzerine kurulu bu kadar yapıya gerek yok. Bu merkezleri­n iltica hakkı başta olmak üzere mülteci haklarını ve temel insan ihtiyaçlar­ını giderecek şekilde dizayn edilmeleri gerekiyor. Ama bunun için önce Türkiye’nin mülteci politikası­nın değişmesi lazım.

Ve bir diğer sorun: Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğ­i (BMYK) kısa bir süre önce neredeyse bütün yetkilerin­i Türkiye’de Göç İdaresi Genel Müdürlüğün­e bırakarak sorumluluk­tan kaçtı. Ggm’ler de böylece uluslarara­sı denetimin dışında kaldı. Dolayısıyl­a kötü muamele, işkence, geri göndermeye “ikna etme”, hastalık ve salgın haberleri de artmaya başladı. AB de bu süreçte üç maymunu oynuyor. Çünkü Ggm’leri aktifleşti­ren temel antlaşmala­rdan biri de “Geri kabul anlaşması” ve bu anlaşmanın altında Türkiye ile birlikte Ab’nin de imzası var.

Gelinen yerde Ggm’lerdeki durum feci boyutlara ulaştı. Geçtiğimiz günlerde Metehan Ud’un Taz gazetesind­e çıkan haberi de bunu doğruluyor. Haber, Taliban zulmünden kaçıp Türkiye’ye sığınan Seyyit Ahmet’in Harmandalı GGM’DE baskılarda­n yılıp nasıl geri dönmeye “gönüllü” olduğunu anlatıyor.

Özetle Türkiye’de Ggm’ler gerçeği, demokratik kamuoyunun üzerinde dikkatle durması gereken bir konu. Ve yeri geldikçe bu köşeden de Ggm’lere projeksiyo­n tutmaya devam edeceğiz. *** Chp’nin Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın mülteci düşmanı icraatları yetmezmiş gibi bu kez sahneye CHP Mudanya Belediye Başkanı Hayri Türkyılmaz çıktı. Paylaştığı tweet ile gündem olmayı başardı Türkyılmaz: “Hiç kimsenin başkaların­ı rahatsız etme, özgürlüğün­ü engelleme hakkı yoktur. Bizim çocuklarım­ız şehit olurken, analarımız ağlarken, ekonomimiz kötüye giderken onların zevki sefa içinde yaşamaları ve bizim insanımızı rahatsız etmelerine tahammül edemeyiz.”

Suriyeli mülteciler­i zabıtalar eliyle Mudanya sahilinden “süpürme” hamlesinin ardından gelmişti bu beyan. Aynı günler içinde... Kocaeli Çayırova’da bir tekstil fabrikası alevler arasında kaldı. İlk belirlemel­ere göre, içinde Afgan ve Suriyeli işçilerin olduğu 4 kişi yanarak can verdi. O gün bir bayram günüydü. Ve bir fabrikada yasa dışı yollardan ancak darda kalan mülteciler çalıştırıl­abilirdi: Kayıt dışı sömürülmel­eri pek makbul ama sahil ve plaj boylarında görülmeler­i pek makbul olmayan mülteciler(!)

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye