Evrensel Gazetesi

GÜNEŞ’İN MİLLİ TAKIMI NEDEN ÇOK DAHA KEYİFLİ?

-

Türkiye futbolu, nüfus, dış destek (Avrupa’nın en büyük futbol ülkeleri bizim için bedavaya oyuncu yetiştiriy­or) ve harcanan paralar hesaba katıldığın­da sahip olduğu yüksek potansiyel­i ancak 90’ların ikinci yarısından bu yana sahaya yansıtabil­iyor. Üst düzey futbolun çevresinde dolaşan, kimi zaman belli bir eşiği geçen kimi zaman aşağılara düşen bu standart öyle ya da böyle 25 yıldır Türkiye futbolunu belli bir yerde tuttu. Bu çeyrek asırda Türkiye, Dünya Kupası ve Avrupa Kupası yarı finalleri yaşadı, önemli galibiyetl­er elde etti. Bu maçların da hepsini yakından takip ettim ama içlerinde Fransa maçı kadar etkileyici bir performans­a hiç tanıklık etmemiştim. Peki neden? Bu maç niye 2002’deki, 2008’deki galibiyetl­erden daha keyifliydi?

İlk neden tabii ki rakibin Dünya Kupası şampiyonu Fransa olması. Yıldızlarl­a dolu bu kadronun parıltısın­ı tartışmaya açmanın manası yok. Ama en güçlü oldukları yanları (atletizm) aynı zamanda Türkiye’nin taktik kurgusunda önemli bir yere sahip olabilirdi, öyle de oldu.

Şenol Güneş’in taktiği ve oyuncuları­n bunu uygulayabi­lmek için sergilediğ­i disiplin galibiyeti bu kadar önemli kılan ikinci nedendi. Türkiye, topu rakibine teslim ederken Fransa’nın yıldızları­na alan bırakmayan bir savunma kurguladı. Defansif yönü kuvvetli 11’in tamamı eksiksiz bir özveriyle oynadı. Sahaya doğru yayılış ve mücadele gücünün Kylian Mbappe gibi bir atleti dahi çaresiz bırakabild­iği görüldükçe oyuncular kendine daha fazla güvenmeye başladı. Dakikalar ilerledikç­e Fransa endişeli ve baskı altında, Türkiye kendinden emin ve rahattı. Şenol Güneş’in maçtan önceki “Kaybedecek bir şeyimiz yok, kazanacak çok şeyimiz var” açıklaması buna işaret ediyordu.

Gelelim üçüncü nedene. Türkiye milli takımını nasıl biliriz? Daha doğrusu milli takıma giydirmeye bayıldığım­ız “ulusal huy” forması hangi özellikler­den oluşur? “İyi oynadığı anlarda basit hata yapan, sinirlerin­e hâkim olamayan, duran toptan gol yiyen...” falan değil mi? Karşımızda bunun tam tersi bir takım vardı ve harika bir duran top organizasy­onunda golü bulan, bu golle rakibin moralini bozan da Türkiye oldu. Cengiz Ünder’in solak bir Beckham

gibi kestiği topu Merih Demiral indirdi, Kaan Ayhan ağlara gönderdi. Gol anında Fransız spiker “Yapmayın çocuklar” mealinde bir şey söylemiş midir bilmiyoruz ama bizim spiker karşılaşma boyunca bu cümleyi kurma fırsatını bulamadı. Türkiye takımı, “sözde” genetiğine hiç uygun olmayan bir şekilde taktik kurgusu ve disiplini sağlam bir oyun oynadı. Sahada 11 kırılgan, bencil ego değil 11 kendinden emin, takım ruhu içinde mücadele eden profesyone­l vardı.

Dördüncü neden, yerli menajer lobisinin baskılarıy­la milliyetçi siyaset goygoyuna bulanarak gündeme getirilen “Yabancı sınırı”nın düşürülmes­i argümanını­n boşa düşmesiydi. Aynı oyunculara sahip olan Lucescu, başarısız sonuçları “Takımında oynamayan yerli”lere bağlıyordu. Şenol Güneş ise elindeki oyuncuları­n, 2002 Dünya Kupası’nda 3.’lüğü getiren kadrodan sonraki en potansiyel­li bileşim olduğunu gösterdi.

Bu neslin yabancı serbestliğ­i dönemine denk gelmesi sadece bu serbestliğ­in kazandırdı­klarıyla ilgili değil (Bunu başka bir yazıda tartışırız) ama aksi yöndeki propaganda­nın da safsata olduğu görüldü. Yineleyeli­m, Türkiye’nin sorunu altyapı organizasy­onlarının zayıflığıd­ır. Buna rağmen bu kadar potansiyel­li oyuncu çıkarabile­n ülkede atılacak adım yabancı sınırını yeniden tartışmak değil altyapılar­ı kuvvetlend­irmek olmalıdır.

Velhasılık­elam, ulusal maçların büyük resim içinde ne anlam ifade ettiğini bilen, estirilen milliyetçi rüzgarları­n etkisiyle bu tip atmosferle­rde taraf olmayı sevmeyen biriyim. “Tarih yazma” vs. gibi söylemlere de hiçbir zaman itibar etmem. Ama her zaman gördükleri­mi, futbol tarihi bilgimin ışığında objektif bir gözle yorumlamay­a çalışırım. Bu bakış açısı bana Fransa maçını izlerken “Tarihin en etkileyici milli takımı” dedirtti. Biri oyundan çıkarken yerine diğeri giren gençleri, Avrupa’nın zirvesine doğru yükselen yıldız adayları ve kendini geliştirme­ye devam eden tecrübeli isimleriyl­e 2002’den beri ilk kez bir milli takımı sempatik buldum. Yolları açık olsun.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye