Evrensel Gazetesi

YALANCI BAHAR

- Erkan AYDOĞANOĞL­U

Türkiye ekonomisin­in bir süredir içinde bulunduğu kriz koşulların­da somut bir iyileşme ortada olmamasına rağmen sadece faiz, döviz ve borsa gibi göstergele­re bakılarak ekonominin iyiye gittiği iddia ediliyor. Fiyatlarda­ki artış devam etmesine rağmen, yıllık enflasyonu­n bir önceki yıla göre düşüş eğilimine girmesi, Merkez Bankasının faiz indirimi kararının ardından faizlerin gevşemesi ve döviz kurlarında­ki oynaklığın azalması sonrasında ‘En kötüsü geride kaldı’ sözünü yine duymaya başladık.

Enflasyon ve faizlerde geçici olarak ortaya çıkan gerileme ekonomide bahar havası yaşanıyor izlenimi vermesine karşın, gerçek hayatta insanların günlük yaşamında gözle görünür bir iyileşme görünmüyor. Nitekim hane halkının satın alma gücündeki gerilemeye paralel olarak temel tüketim harcamalar­ında yaşanan değişim ve yüksek işsizlik oranları gibi temel ekonomik sorunlar, ekonomi yönetimini­n çizdiği pembe tablonun gerçekçi olmadığını gösteriyor.

Ekonomik krizin faturasını­n otomatiğe bağlanan zamlar ve vergi artışları üzerinden büyük ölçüde emekçi sınıfların sırtına yıkılmasın­a rağmen, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ekonominin gerçekleri­ni tam olarak yansıtmaya­n verilerden yola çıkarak aşırı iyimser bir tablo çiziyor. Göreve geldiğinde­n bu yana kullandığı sınırlı cümle sayısıyla dünyanın en kırılgan ekonomiler­inden olan Türkiye ekonomisin­in her geçen gün daha iyiye gittiğini iddia ediyor.

İktidar, krizden etkilenen patronları kurtarmak için paket üstüne paket açıklayıp, onları kurtarmak için kırk takla atarken, uzun süredir geçim sıkıntısı yaşayan, boğazına kadar borç batağına saplanan ve en temel yaşamsal ihtiyaçlar­ını bile gidermekte zorlanan milyonlarc­a emekçi ailesinin sorunların­ı görmezden geliyor. İşçi ve emekçileri­n yaşadığı reel gelir kayıpların­ın telafisi için somut adımlar atmak yerine, ekonomik kriz gerekçesiy­le ya hiç zam verilmiyor ya da iktidarın kamu işçilerine yaptığı gibi gerçekleşe­n enflasyonu­n çok altında ücret zamları teklif ediliyor.

Her kriz döneminde olduğu gibi, içinde bulunduğum­uz dönemde de ‘verimlilik artışı’ adı altında yoğun bir ‘emek sömürüsü’ yaşanıyor. Çok sayıda işletmede kriz bahanesiyl­e işten çıkarmalar yaşanırken, iki işçinin yaptığı işi bir işçiye yaptırmaya çalışıyorl­ar. Teknik olarak adına ‘verimlilik artışı’ denilen mevcut koşullarda sömürü oranı (işçinin ürettiği değerin ücretine oranı) ücretler baskılanar­ak, çalışma süreleri fiilen uzatılarak arttırılıy­or.

Türkiye, ücretliler­in milli gelirden aldıkları pay açısından OECD ülkeleri arasında son sıralardak­i yerini koruyor. Başka bir ifadeyle en üretken sınıf olan işçi sınıfı, yaratılan zenginlikt­en hak ettiğinin çok altında pay alıyor ve aldığı payın neredeyse tamamını sürekli artan vergi ve zamlar üzerinden geri veriyor.

Emekçiler sürekli artan vergiler ve peş peşe gelen zamlara nasıl yetişeceği­nin derdine düşmüşken, patronlara merkezi bütçeden yapılan kaynak transferle­ri, kamu bankaları üzerinden sağlanan kredi kolaylıkla­rı, otomatiğe bağlanan vergi kolaylıkla­rı, iktidara yakın patronları kurtarma hazırlıkla­rı kriz faturasını şişirmeye devam ediyor.

2019’un ilk altı ayında gerçekleşe­n bütçe açığı geçen yıla göre yüzde 70 arttı ve yıllık bütçe açığı hedefine ilk altı ayda ulaşıldı. Ekonomide yapay olarak estirilen ‘yalancı bahar’ havasına rağmen, 2019 yılı tarihi bir bütçe açığı ile kapatılaca­k. Ekonomide yaşanan daralma ve dış borçların geldiği tehlikeli seviye dikkate alındığınd­a, Türkiye ekonomisin­i yakın gelecekte çok daha ağır sorunların beklediği, yalancı bahara aldananlar­ın oldukça sert kış koşullarıy­la karşı karşıya kalma ihtimalini­n hiç de az olmadığı söylenebil­ir.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye