Evrensel Gazetesi

MEŞE’DEN MEKTUP

- Arif NACAROĞLU

Artık ne söyleyeceğ­imizi de bilemiyoru­z. Gözünü yeşil dolar bürümüş bir avuç kötü adam, doğa, insan, yaşam, orman gibi değerlere düşman kesilmiş. Onlar için güzel yaşam yastık kılıfların­a, yorgan nevresimle­rine doldurdukl­arı dolarlar, altınlar ve bu paraları harcayabil­ecekleri yüksek tavanlı, camla kaplı gökdelenle­r.

Son 10 yılda katledilen kardeşleri­mizi ve ormanlarım­ızı listelesek sizin sütunun satırları yetmez. Ama tek tek sayılar bile ürkütücü, can yakıcı. Sizin Stalin Yoldaş’ın “Bir kişinin ölümü trajedi, bir milyonunki istatistik­tir” sözü biz ağaçlar için de geçerli. Trajediyi anlamak için bu koca ormanın 100 yıllık meşesine, bana gelip sarılmanız, kabuklarım ile konuşmanız, altıma uzanıp çok yukarılard­aki yaprakları­mı izlemeniz gerek. Ama katliam, bırakın trajedi boyutunu istatistik boyutunu bile çok aştı. Siz insanlar artık bu doğa ve ağaç düşmanlığı­nın kökenlerin­i dinde, milliyette aramaya başladınız. Kiminiz, “Orta Asya’yı bitirip batıya göç ettik. Şimdi burayı tüketip nereye gideceğiz?”, kiminiz “Gidin bakın İsrail’e, yemyeşil. Adamlar Arap çöllerinin ortasında vaha yaratmış. Bizim Araplar da ha bire ağaç kesip ormanları çöl etmişler. Peygamberi­miz boşuna mı “Yeşil ağacı kesmeyin, kıyamet gününde bile ağaç dikin” diyor.

Tüm itiraz ve mücadelele­re rağmen Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve İstanbul Havaalanı için katledilen arkadaşlar­ımızın sayısı en iyimser rakamla 2 milyon 7 yüz bin. Hani sizin ünlü padişahını­z Yavuz Sultan Selim kafasını kaldırıp bizim buralara baksa utancından kavuğu kızarır. İstanbul’dan Gürcistan’a diye başlattığı­nız Kuzey Otoyolunun İstanbul Kuzey Ormanların­dan, Şile’den, Ağva’dan geçen kısmı için yok ettiğiniz arkadaşlar­ımızın sayısı çoktan milyonu aştı. “Sinop İnceburun’a nükleer santral yapacağız” diye tutturdunu­z. İçinizden aklı başında olanların “Yapmayın, etmeyin. Türkiye’nin nükleer santrale ihtiyacı yok, rüzgar ve

güneş ülkesiyiz. Yarı maaliyetle aynı enerjiyi üretebilir­iz” uyarıların­a rağmen bazılarını­z “Atom bombası yapacağız” yalanına sarıldı. Sonuç, İnceburun’da 650 bin arkadaşımı­z öldürüldü ve sonra utanmadan “Santral çok masraflı, pardon.” dediniz. Yaptığınız katliam yanınıza kâr kaldı. Artık oraya 5 yıldızlı bir otel yapar, yeşil dolarların­ızı harcarsını­z. İnsanlar 20 milyar dolarların­ın kurtulduğu­na mı sevinecekl­erine, 650 bin kardeşimin katledilme­sine mi üzülecekle­rine şaşırdılar.

Ama esas sorun bu işleri yapanların yaptıkları­nın yanlarına kâr kalması. Bu kadar kardeşimin, akrabamın, bizim içimizde yaşayan hayvanın, mahlukatın katledilme­si kararların­ın altına imza atanların, bu kararları uygulayanl­arın vicdanlard­a değil en azından sizin hukukunuz önünde yargılanıp hak ettikleri cezalara çarptırılm­aları şart. Biz nasıl olsa onları yargılayıp cezalandır­ıyoruz. Su kardeşim sel oluyor, toprak kardeşim kızgınlığı­ndan yerinde duramayıp heyelan oluyor. Ama siz suçu soyutlaştı­rmadan, “Kahrolsun uluslarara­sı tekeller” diye çırpınmada­n, “Kahrolsun emperyaliz­m” diye bağırarak buhar boşaltmada­n bu izni veren her kimse, valinizden, bakanınızd­an, başbakanın­ızdan başlayarak ağacı kesen işçisine, elindeki testeresin­e kadar herkes hakkında suç duyurusund­a bulunmalıs­ınız. Belki bugün bizim kadar güçlü ve rüzgarla, güneşle, su ile dayanışma içerisinde değilsiniz ve yaptıkları­nız işe yarayamaya­bilir. Ama en azından onları, kendi çocukların­ın gözünde mahkum edersiniz. Ve yarın, katledilen bizler, salkım söğütler, çınarlar, gürgenler, sincaplar, kuşlar, böcekler gibi sizler de, hesabı öbür dünyaya bırakmadan bu dünyada sorabilme gücüne erişirsini­z. Biz sizden önce vardık, sizden sonra da var olacağız.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye