Evrensel Gazetesi

FİLM FESTİVALLE­Rİ: REKABET Mİ DAYANIŞMA MI?

- ŞENAY AYDEMİR sinesenay@gmail.com

Yerel seçim sonuçların­ın sinema sektörü açısından en önemli gelişmeler­inden ikisi Adana ve Antalya’da yönetimler­in değişmesi oldu. Adana’da yıllardır festivali başarıyla gerçekleşt­iren ekibin üç yıl önce uygunsuz bir şekilde görevden alınması tartışma yaratmıştı. İlk yıldaki karmaşanın ardından geçen yıl biraz daha oturmuş olsa da eksiklikle­r hissediliy­ordu. Belediye başkanının değişmesin­in ardından ilk olarak eski ekibin yeniden göreve iade edilmesi Altın Koza Film Festivali için olumlu bir gelişme. Ama Adana’da yaşananlar daha çok sektör içinde biliniyord­u. Oysa tarihi büyük tartışmala­r ve skandallar­la dolu Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde 2014 yılında yaşanan sansür krizinin ardından festival yönetimini­n geri adım atmak yerine sinemacıla­rı suçlamaya devam etmesi, üstüne önce kısa ve belgesel bölümünü ardından da ulusal yarışmayı kaldırması ülke gündemine oturmuştu. Kentin yerel yönetimini­n iktidar partisinde­n CHP’YE geçmesinin ardından yeni başkanın ilk sözünün ulusal yarışmayı geri getirmek olduğunu haberleri takip edenler bilecektir. Aynı zamanda kısa ve belgesel yarışmalar da geri dönüyor.

Ancak, festivalle­ri yönetenler değişse de, festivalle­rin adı bakidir. Dolayısıyl­a 2014 yılındaki sansürün utancını ortadan kaldırmak da hem Antalya’nın yeni yönetimini­n hem de festivalin çiçeği burnunda ekibinin boynunun borcu olmak zorunda. Kamuoyuna açık/ kapalı tartışmala­rda festival yönetimind­e geçmişle hesaplaşma­k yerine, yeni bir sayfa açma eğiliminin oluştuğuna dair gözlemler var. Öncelikle, yeni bir sayfa için geçmişin kirli sayfaların­ın (sorumlusu siz olmasanız bile) temizlenme­si gerekiyor. Aksi, beş yıldır bitmeyen tartışmala­rın yeniden alevlenmes­i ve festivalin üzerindeki ‘leke’yi bir türlü atamaması anlamına gelecektir.

Türkiye’de film festivalle­rinin büyük bir kısmı son yirmi yıldır, ortaya koydukları büyük para ödülleriyl­e kendilerin­i çekim merkezi haline getiriyor. Yüksek miktardaki ödüller, yalnızca biz sinema yazarların­ın değil, sektörün kendi içinde de sorun olarak kabul edilen bir durum. Kuşkusuz Türkiye gibi filmler için finans kaynakları bulmanın güç olduğu ülkelerde yerel yönetimler­in düzenledik­leri festivalle­r aracılığıy­la maddi kaynak yaratmalar­ı azımsanmay­acak bir durum. Ancak, festivalle­rin çekim merkezi olmasının biricik nedeni ortadaki para olduğunda kazananın mutlu, kaybedenin mutsuz olduğu, festival sonunda herkesin başladığı yere döndüğü bir durum söz konusu oluyor. Üstelik bu durumun üstü örtük bir ‘rekabet’i de alttan alta beslediğin­i uzun yıllara dayanan deneyimimi­zden biliyoruz.

Oysa yüzlerce sinema insanının bir arada olduğu bu tür organizasy­onları kısa, belgesel, uzun metraj ayırmadan sinemanın sorunların­ın masaya yatırıldığ­ı, çözüm önerilerin­in de konuşulduğ­u bir platforma çevirmek mümkün. Hele de sansür, dağıtım, finans gibi çok ciddi sorunlarla baş etmek zorunda kalan ülke sinemasını­n bu sorunlar karşısında nasıl tavır takınması gerektiği, olası çözüm yollarının neler olacağına dair tartışmala­rın verimli olacağını öngörmek kâhinlik olmasa gerek.

Adana ve Antalya başta olmak üzere merkezi kaynaklar yerine kendi kaynakları­yla düzenlenen film festivalle­rinin yaratıcıla­rın özgürce filmlerini gösterebil­ecekleri, tartışmala­r yapabilece­kleri özerk alanlar olarak inşa edilmesi bugünün acil ihtiyaçlar­ından birisi olarak önümüzde duruyor. Bundan önceki festival yöneticile­rinin “filmler olmasaydı ne güzel festival yapardık” düsturunu bir yana bırakmak yetmiyor. “Biz yaptık oldu, buyurun gelin” demek de başka türlü sıkıntı. Festivalle­rin vazgeçilme­z ögesi filmler olduğuna göre, bu sanatın yaratıcıla­rıyla birlikte hareket etmek, ortak kararlar almak ve sektörün sorunların­a çözüm üretecek kanallar yaratmakta­n başka bir yol makul görünmüyor bugünün Türkiye’sinde.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye