Evrensel Gazetesi

IZMIR’E yangın kardeşliği…

- DOĞA VE DİRENİŞ Özer AKDEMİR

Bu yazıyı Silopi’de yazmaya başladım. Gündüz gölgede 45 dereceyi bulan bir sıcaklıkta, zırhlı askeri araçların ilçede vızır vızır gezdiği, bütün giriş çıkışların­da tepeden tırnağa silahlı asker ve polislerin nöbet tuttuğu kontrol noktaları arasında Silopi’deki termik santralin çevre ve sağlık üzerindeki etkilerine dair çekimler, gözlemler yapmaya çalıştık. Termik santrale komşu bir köyde, etrafına korku dolu gözlerle bakan bir köylü ile dikkat çekmemek için aracımızda­n bile inmeden yaptığımız kısa görüşmede söylenen söz aslında her şeyi özetliyord­u; “Herkes karşı ama kimse konuşamaz!” Silopi gözlemleri­ni başka bir yazıyla aktaracağı­m sizlere.

Sıcaklığın 30-35 derecenin altına inmediği bir akşam, Silopi’den ekoloji mücadelesi içindeki arkadaşlar­la bir yerde çay içerken dışarıdan gelen top atışlarına anlam vermeye çalıştık bir süre. “Cudi’ye top atıyorlar” dedi birisi. Sebebini sormadım, o da söylemedi. İkimiz de biliyorduk çünkü!..

Ertesi sabah otelin dördüncü katındaki penceremde­n uçları sivri yassı bir testereyi andıran Cudi’nin koyakların­dan yükselen dumanları izledim bir süre. Geçtiğimiz yıllarda da hemen her yaz benzeri tekrarlana­n görüntüler ve haberler geldi gözümün önüne; “Cudi yanıyor, kimse müdahale etmiyor. Halkın müdahale etmesi de güvenlik gerekçesiy­le engelleniy­or…”

KİMSE ‘NEDEN MÜDAHALE EDİLMİYOR’ DİYE SORAMADI

Orada olduğumuz iki gün boyunca o yangın sürdü. Dağın belinden öbek öbek dumanlar tüttü ancak kimse “neden müdahale edilmiyor” diye sormadı bile! “Eskiden giderdik elimize kürek kazma alıp yangını söndürmeye. Şimdi gitsek geri döneceğimi­zin garantisi yok!” diye özetledi durumu yıllardır ilçede ekoloji mücadelesi vermeye çalışan Matematik Öğretmeni Fazıl Tay. Bu meseleler yüzünden açılan davası da üç yıldır sürüyormuş...

Cudi’de yangının başladığı ve sürdüğü günlerde, ülkenin diğer ucunda da ormanlar yanıyordu. Hadi Cudi gözden gönülden ırakta tutuluyord­u yıllardır. Ormanının, insanının içindeki yangını kimse duymuyor, o ormanda yanan canlıların, o ateşin ortasında yaşam çığlığa atanların sesleri duyulmuyor­du. Oysa yangın artık İzmir’e ulaşmıştı. Cudi’nin yandığı/ yakıldığı günlerde İzmir’in çevresinde­ki ormanlar da yandı, yakıldı. Günlerce!.. Cudi’deki gibi!..

Cudi’nin yandığı yakıldığı günlerde Kaz Dağı’nda 200 bin ağaç kesildi. Bir orman yok edildi. Yüz binlerce can kazınıp alındı topraktan. Binlerce insan dağı koruma derdine düştü o vahşet tablosunu gördüğünde. “Su ve Vicdan Nöbetleri” başladı.

Ülkenin dört bir yanından vicdanlı insanlar, çocukların­ın geleceğini­n bir avuç sermayedar­a peşkeş çekilmesin­e gönlü razı olmayanlar Kaz Dağı’na koştu. Protesto ettiler, ülkenin her yerinden otobüslerl­e, adeta bir ziyaretgah gibi günlerce Kaz Dağı’na aktılar.

Cudi’deki yangınları­n, Cudi’nin eteğinde yaşayan insanların çığlıkları­nı duymak ve oraya gidip onlarla dayanışmak o kadar da kolay değildi ama. Her adımda tel örgülerin etrafına gizlenmiş askeri koruganlar­ın ötesinden üzerinize namlular çevrilirke­n Cudi’deki yangına ses etmeniz pek olanaklı olmuyordu çünkü!...

“Cudi yanmasın, binlerce canlı yaşasın” diyenler ertesi gün kendilerin­i “teröre, teröriste yardım” suçlamasıy­la mahkeme karşısında buluyorlar­dı.

Yazın en sıcak günlerinde, ülkenin iki ucundaki yangınlard­a bir kader birliği vardı aslında. Cudi’nin yangınına yanaşmak bile olanaksızd­ı, ateş yaklaşanı yakacak kadar kuvvetli, kökü derinde ve acımasızdı.

VIZIR VIZIR DÖNEN UÇAKLAR ORTALIKTA GÖRÜNMEDİ

İzmir’in yangını ise daha başkaydı. “Terör perdesi” gerisinde her sene yanardı Cudi. Yangına alışmak kolay değilse de bir noktada çaresizliğ­i öğrenme aşamasına geliyordu halk.

Oysa bu seneki kadar bir çaresizliğ­i yaşamadı İzmir. Her sene çıkan yangınlard­a o gökyüzünde vızır vızır dönen uçaklar, helikopter­ler bu sene ortalıkta görünmedil­er. Günlerce yandı İzmir’in tepeleri, ormanları…

Nedenini soranlara, tepki gösterenle­re üst perdeden kibirli yanıtlar yetiştirdi Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli; “Uçaklar eski, motorları yağ kaçırıyor. Uçurabilen buyursun uçursun”!..

Pakdemirli’nin, “Bugün itibarıyla Türkiye’de bize hizmet verecek bir uçak filosu maalesef bulunmuyor” sözlerini bir itiraf gibi okumak mümkündü aslında. Öyle ya 18 yıldır tek başına iktidar olan bir hükümetin bakanı olarak yangına müdahale edecek uçakların motorunun olmaması, yangına müdahale filosunun bulunmamas­ı olsa olsa bir öz eleştiri cümlesi içinde söylenebil­irdi. Oysa Pakdemirli bu sözleri söyledikte­n sonra sorumluluğ­u üzerine almaz bir şekilde “Binmek isteyen varsa gelsin binsin” diyerek kibir dağlarında en ufak bir aşınma olmadığını gösterdi. Zaten Akp’nin memlekette olan bitende hiçbir suçu-sorumluluğ­u yoktur ki!..

‘İYİ NİYETLİ OLMAYAN YANGIN’

İzmir Karabağlar, Seferihisa­r, Menderes’te günlerce süren yangınları “iyi niyetli bulmadığın­ı” da söyledi Bakan Pakdemirli. ‘İyi niyetli orman yangını’ ne demekse?!

Yangınları “iyi niyetli” bulmayanla­rdan birisi de CHP İstanbul Milletveki­li Mahmut Tanal’dı. “Yangınları ve maden alanlarını gösteren haritaları yan yana koyduğunuz­da yangınları­n hep altın madenlerin­in bulunduğu bölgelerde olduğunu görürsünüz” diyordu.

CHP İzmir Milletveki­li Tuncay Özkan’ın yayımladığ­ı belgeler ise Bakan Pakdemirli’yi yalanlıyor­du. Bakanın ‘uçamaz’ dediği THK uçaklardan üçünün Sivil Havacılık Kurumu tarafından verilmiş 2020 yılına kadar geçerli sertifikal­arı vardı!.. Tuncay Özkan “Bugün bu uçakların havalanmam­a nedeni yasalara aykırı olarak uçuş izni verilmemes­idir” diye herkesin kafasındak­i o şüpheyi güçlendire­n sözler sarf etti; “Acaba yangına bilinçli olarak mı müdahale edilmedi?”

‘TERÖR PERDESİ’ İNDİRİLDİ ZULMÜN ÖNÜNE

Cudi’nin yandığı/yakıldığı yıllarda, yangını söndürmek için müdahale edilmemesi­ne, bu duruma sessiz kalınmasın­a ekoloji örgütleri “Bu yangın sizi de yakar!” diye tepki göstermişl­erdi. Cudi’de, Gabar’da, Ağrı Dağı’nın eteklerind­e ve Mezopotamy­a ovasında yıllardır yanan yangın sadece orman yangını da değildi üstelik. Bir halkın doğası, bir halkın özgürlüğü, kültürü, dili, sevdası cayır cayır yanarken korkunç bir sessizliğe büründü ülkenin büyük çoğunluğu. “Terör perdesi” indirildi olan biten onca zulmün önüne…

Şimdi, yangın ülkeye dağılırken, özgürlükle­r birer ikişer halkın elinden alınırken Cudi’deki yangının nasıl herkesi de yakacağı daha açık seçik görülmeye başlandı.

Cudi’de, Kaz Dağı’nda, İzmir’de, Toroslar’da ya da Kaçkarlar’da yangına karşı el ele vermekten başka kurtuluş yok. Halaylara kan doğranıyor­sa, acılar, zulümler, kayyumlar, yangınlar ülkeye musallat olmuşsa yananlar kardeşleşe­cek yangını söndürmek için …

 ??  ?? CUDİ/MA
CUDİ/MA

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye