BİR NÜKLEER SİLAHIMIZ VE FÜZELERİMİZ EKSİK KALMIŞTI!
Ekonominin böylesi ağır sorunlarla karşı karşıya olduğu, dış borçların ödenmesinde büyük sorunlarla karşı karşıya olunduğu, yıllık bütçe açığı hedefinin ilk yedi ayda aşıldığı, ekonominin küçülen bir seyre girildiği ve bu seyrin daha uzun süre devam edeceği, halkın işsizlik, geçim sıkıntısı içinde boğulduğu, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik gibi alanlarda büyük sorunların yaşandığı, eğitimli gençlerin kitleler halinde yurt dışına gitmek için kuyruğa girdiği koşullarda,
Siyasette AKP-MHP ittifakının hızla güç ve itibar kaybettiği, Akp’nin içinden çıkan grupların partileşme aşamasına geldiği ve Akp’deki bunalımın önlenemez boyutlara ulaşacağına dair ciddi işaretlerin ortaya çıktığı, Erdoğan’ın kişisel desteğinin de yüzde 44’lere (son anket) indiği durumda,
Dış politikada Suriye ve Doğu Akdeniz başta olmak üzere Erdoğan ve Hükümetinin dış politikasının tam bir açmaza sürüklendiği, Suriye, İsrail, Mısır gibi bölgenin en önemli ülkeleriyle diplomatik ilişkinin bile olmadığı ... bir dönemde “Nükleer silah üreteceğiz. Nükleer silahları taşıyacak füzeler yapacağız” diyerek ortaya çıkmak, herhalde hayra alamet görülemeyeceği gibi kendi aklıyla düşünenler için akla da uygun görülemez.
Böyle bir dönemde bölgede silahlanmayı kışkırtacak olan “Nükleer silah üretme girişimleri” ülkeye yeni büyük ekonomik yükler getirecek, bölge ve dünya ülkeleriyle yeni gerilimlere yol açacağı gibi Türkiye’yi dış politikada daha da yalnızlaştıracaktır. Dahası, “Nükleer silahlar üretimine” girişilmesi, Türkiye’yi, sadece kendisi için tehdit olarak algılayacak ülkelerle değil; dünyanın her yanındaki nükleer karşıtlarıyla, çevrecilerle, hak savunucuları ve savaş karşıtlarıyla, yanı sıra antiemperyalist güçlerle dolaysız biçimde karşı karşıya getirecektir.
Ancak tek parti tek adam yönetimlerinin politikalar, girişimleri ülke çıkarları ve halkın ihtiyaçlarıyla açıklanamazdır. Onlar için esas olan yığınların kafasının mümkün olduğu kadar çok karıştırılması, karışıklığın halkın hassas olduğu konularda yoğunlaştırılarak yedeklenmesidir. Bu açıdan bakıldığında açıkça görülür ki; “Tek adam yönetimi” kendisine meşruiyet kazandıran öteki bütün dayanaklarının çöktüğünü görmekte,
Ekonomiden iç-dış politikaya kadar her alanda çözümsüzlüğe sürüklenmekte ve halk desteğini hızla kaybetmektedir. BAĞIMSIZLIK DAHA ÇOK SİLAHLANARAK SAĞLANAMAZ
Öte yandan AKP iktidarı, “Nükleer silah üretimini” halk tepkisini bastırmak, ve bu konuda aktif bir tutum almasının zor olduğunu tahmin ettiği muhalefeti etkisizleştirmek için kullanmak istemektedir.
Ama burada şunu da bertmeliyiz ki; sorunu sadece halkın yedeklenmesine indirgemek doğru olmaz. Çünkü; Türkiye’nin “Aktif dış politikaya yönelme” olarak bilinen ve “Türkiye’nin ulusal güvenliğinin sınırlarının ülke sınırlarının ötesinden başladığını” iddia eden stratejik yöneliş; (Yayılmacı, yeni Osmanlıcı dış politika ile birlikte ele alındığında) nükleer silahlanmaya da ihtiyaç duymaktadır. Bu aynı zamanda bölge ülkelerini hizaya getirmek içindir.
Tartışma henüz yenidir ve yeni tartışmalara gebedir. Ama şimdiden şunu söylemeliyiz ki; bugüne kadar daha çok silahlandığı için bağımsızlığını koruyan bir ülke yoktur. Tersine ülkelerin güvenliğini sağlayan halkın mutlu, huzur ve barış içinde olmasıdır.
Memleketin iç ve dış politikasını, ekonominin sorunlarını silahla çözeceğini sanan ülkeler önü sonu gelmez çatışmalar içinde yok olmaya mahkumdurlar.