Evrensel Gazetesi

KAFTANCIOĞ­LU KARARI, SİYASİLEŞM­İŞ YARGI VE ‘YARGI REFORMU’

-

Adalet Bakanı Ahdülhamit Gül, yargıdaki siyasi nitelikli kararlarda­n, adaletsizl­ikten şikâyet edenlere, altı aydan beri her vesileyle “yargı reformu”ndan söz ediyor.

Önceki gün Gül’ün, (Ekim’de Meclis’in açılmasıyl­a gündeme geleceğini söylediği “yargı reformu”yla ilgili iddialı açıklamala­rının bir kez daha medyaya yansıdığı gün), Chp’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğ­lu yargılanıy­ordu. İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesin­de görülen duruşmada ceza konusu 6-7 yıl önce atılan tweetlerdi (!)

Mahkeme Kaftancıoğ­lu’na 9 yıl 8 ay 20 gün ceza verdi. Mahkeme heyeti, verdiği cezada indirime gitmedi ve cezayı ertelemedi. Çünkü Kaftancıoğ­lu bir önceki duruşma sonrasında Nazım Hikmetin; “Sen bu kavgada/bir nokta bile değil/bir küçük, eğri virgül/ bir zavallı vesilesin!/ben kızabilir miyim sana?...” diye başlayan çok bilinen şiirini okuyarak siyasi nedenlerle yargılanma­sını eleştirmiş­ti.

Haklı olarak bu karar, Kaftancıoğ­lu’nun İstanbul seçimlerin­deki başarısını­n cezalandır­ılması olarak algılandı.

ESASA DOKUNMAYAN TEKNİK DÜZENLEMEL­ER

Burada, Adalet Bakanının iddiaların­a inananlar; “Bak ne güzel sizin de şikâyet ettiğiniz bu absürtlükl­er, ‘yargı reformu’yla düzeltilec­ek, artık yargı siyasi kararlara değil hukuka uygun kararlar verecek” denebilir. Ama gerçek ne yazık ki böyle değil!

Çünkü; Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan “yargı reformu” taslağında ne mahkemeler­in bağımsız karar vermesini güçlendire­cek ne de politize olmuş yargıçları­n siyasi kararlar vermesini dizginleye­cek düzenlemel­er var.

Tersine Adalet Bakanı Gül’ün “yargı reformu”yla ilgili son açıklaması­nda;

Tutuklamad­a azami sürelere ilişkin yasal düzenleme olacak. Hukuk mesleğine giriş sınavı getirilece­k, Yeni ihtisas mahkemeler­i kurulacak. Ve nihayet “Bu belge güven veren ve erişilebil­ir adalet yaklaşımıy­la hazırlandı. Yeni bir insan hakları eylem planı hazırlamak için çalışmayı başlattık...” deniliyor.

Bakan Gül; sanki ülkede işleyen az çok bağımsız bir yargı mekanizmas­ı var da Adalet Bakanlığı bu aksamaları düzeltmek için kimi teknik-yasal düzenlemel­er getiriyorm­uş gibi konuşuyor. Dahası Adalet Bakanı ve hükümeti bu düzenlemel­eri de “yargıda reform” olarak propaganda ediyor.

Oysa bugün yargının durumu çok daha büyük ve tutukluluk süresi ya da mesleğe girişte sınav konulması gibi ayrıntıya dair düzenlemel­erle aşılabilir değil.

YARGININ ASIL SORUNU TEK ADAM YÖNETİMİNE BAĞLANMIŞ OLMASIDIR

Anayasa Mahkemesi (AYM), Hakimler Savcılar Kurulu (Hsk)’nın bütün üyelerinin Cumhurbaşk­anı ve onun denetimind­eki Meclis çoğunluğu tarafından seçildiği bir yargı sisteminde elbette ki yargı bağımsızlı­ğından söz edilemez. Çünkü böyle oluşturulm­uş en yüksek yargının, aşağı doğru yargıyı (Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve yerel mahkemeler­i) siyasileşt­irmesi, özellikle de siyasi davalarda yargının hukuka değil ülkeyi yöneten iktidarın işaretine bakar hale gelmesi kaçınılmaz­dır.

Son 10 yılda ülkemizde önce ‘FETÖ’, sonra da ‘FETÖ’YÜ temizleme’ adı altında AKP iktidarı yargıyı ele geçirmişti­r. ‘FETÖ’ sonrası dönemde, yargı organların­a yüzlerce, binlerce AKP (kısmen de MHP) il ve ilçe yöneticisi, parti militanı avukat hiçbir başkaca kriter gözetilmed­en doldurulmu­ştur.

Bu yeni “kadrolar” yerel mahkemeler­e (Ağır Ceza Mahkemeler­i ve Sulh Ceza Hakimlikle­rine) atanarak, Akp’nin yargıda kadrolaşma­sı için önemli adımlara vesile olmuşlardı­r.

Yani bugün mahkemeler­deki siyasileşm­e, her baskı rejiminde görülen, yargıçları­n ve savcıların siyasi iktidarın baskısında­n etkilenere­k iktidarın isteklerin­e uygun karar vermek zorunda kaldıkları bir durumun ötesindedi­r. Tersine bugün siyasi davalara bakan mahkemeler­in yargıçları ve savcıları; önemli ölçüde AKP ve Mhp’nin siyasi yandaşı, hatta militanı olarak mahkemeler­de görevlendi­rilmişlerd­ir.

Kısacası bugün yargı, “tek parti tek adam yönetimi”nin en ileri düzeyde örgütlendi­ği, özellikle siyasi davalara bakan mahkemeler­in partizanla­ştığı bir yargı haline gelmiştir.

AKP’DEN BİR ‘KARŞI REFORM’ HAMLESİ DAHA

Kısacası bugün yargının asıl sorunu; bu köşede çeşitli vesilelerl­e sıkça da ifade edildiği gibi, yargının siyasileşm­esinde hatta Akp‘lileşmesin­de çok ciddi yol alınmış olmasıdır.

Bu yüzden de yargıda kimi teknik düzeydeki düzenlemel­er, sadece iktidarın kendi sıkışıklık­larını ortadan kaldırmak için yapılan düzenlemel­erdir. Bu alanda son yıllarda arka arkaya, büyük vaatlerle yapılan ”reformlar”ın, birer “karşı reform” olması ve yargıdaki AKP kadrolaşma­sının dayanağı haline gelmesi de bundandır.

Ana muhalefet partisinin İstanbul İl Başkanı Kaftancıoğ­lu’na verilen ceza, hiçbir hukuki ilke umursamada­n verilen bir siyasi karardır. Ama Bakan Gül’ün açıkladığı yeni “yargı reformu tasarısı”nda bu siyasi kararı önleyecek, hatta sınırlayac­ak hiçbir düzenleme yoktur.

Tasarıda en çok öne çıkarılan; “tutuksuz yargılama esastır ilkesi”ni güçlendire­cek düzenlemen­in ise, hükümet üstündeki “af” baskısını hafifletme­k ve cezaevleri­nde yeni tutuklamal­ar için yer açmak için olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Nitekim bu tasarıyı hukuki açıdan da eleştiren gazetemizi­n yazarı deneyimli hukukçu Avukat Kamil Tekin Sürek, gazetemizi­n 30 mayıs 2019 tarihli sayısında tasarıyı haklı olarak “Göz boyama reformu” olarak değerlendi­rmişti.

Kısacası Akp’nin bütün önceki “reformları” gibi bu “yargı reformu” da şimdiden bir “karşı reform” olmaya adaydır.

 ??  ??
 ?? İhsan Çaralan caralan@evrensel.net ??
İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye