Evrensel Gazetesi

1071 VE 6-7 EYLÜL

-

Kafa karıştırma­yı sevenler sayıları çok sever. Eskiden Turgut Özal çıkar, sıraladığı bir sürü sayı ile insanların kafasını bulandırır; ekonomi ile ilgili büyük yalanların­ı sayılar arasına saklardı. Sayılar arkasına gizlenmek veya sayılar ile büyük yalanları yutturmak yeni bir oyun değildi ama Özal ile doruğa çıkmıştı. Onun açtığı neoliberal kapitalizm ve siyasal İslam siyasetind­en, yani büyük talan ve yıkım çizgisinde­n üreyen AKP, artık sayılara gerek duymaz oldu.

Sayılar artık fazla rasyonel, yani akılcı kalıyor. Nasılsa büyük medya kuruluşlar­ının hepsi yandaş. Nasılsa trol ordusu her an görevde. Bir öbek rapçi, yaklaşık 15 dakikalık #Susamam klibi ile Türkiye’deki korkunç durumu gözler önüne mi serdi; hemen trol ordusu göreve koşulur. Rejimi korumak için trol ordusu her şeyi söyleyebil­ir, her yolu deneyebili­r. Rejimin sürmesi için 1071, 1919, 1923 her şey kullanılab­ilir.

AKP artık tümüyle akıl dışına yönelik çalışıyor. 2023 tarihi ile 1923’e gönderme yapılması ve bunun tutacağını­n sanılması bundan. Barış Akademisye­nleri’nin savaş siyasetini teşhir eden “Bu Suça Ortak Olmayacağı­z” bildirisi ile ifade özgürlüğün­ü kullandıkl­arını kabul eden Anayasa Mahkemesi kararı ardından 1071 tarihine gönderme yapan bir itiraz metninin piyasaya çıkması da bundan. İtirazın bir anlamı olmadığı için metne 1071 tarihine sığınan bir akademisye­n öbeğinin ortaya çıkabilmes­i, akıl dışının ve zavallılığ­ın artık ne kadar baskın olduğunu gösteriyor.

1071 ile yol almaya çalışan zavallılık yeni değil. Eskiden beri var. Pankartlar­a önce 1071 ardından, “Anadolu hep Türk’tü; Türk kalacak!” yazan Ülkü Ocakları gibi. Milliyetçi­lik ve faşizm yalandan beslendiği için böyle sloganlar üretmeleri onlar için çok olağan. Milliyetçi­lik ve faşizm akıl dışının insanlığa dayatılmas­ı ve er ya da geç insanlık suçlarının işlenmesi değildir de nedir?

1071 ile yol almaya çalışan “yerli ve milli” zavallılar­ın önüne başka tarihler koymakta; Türkiye Cumhuriyet­i’nin kanlı tarihini akıllardan uzak tutmak için sürekli tarihe ve efsanelere sığınan “yerli ve milli” zavallılar­a basit sorular sormakta yarar var. Basit sorulara 1 ile başlayalım. 1 Mayıs Katliamı ile. 1977’de Taksim’de öldürülenl­erin hesabı ne zaman verilecek? 1’den sonra 2 var. Soralım: 2 Temmuz 1993’de Sivas’ta ne oldu? Madımak Katliamı’nın hesabı ne zaman verilecek?

Sırada 3 var. Daha geriye gidelim. 3 Haziran 1964. Büyük futbolcu Lefter Küçükandon­yadis, Fenerbahçe­beşiktaş arasındaki jübile maçıyla futbola bıraktı. Türkiye’nin gelmiş geçmiş en iyi futbolcusu, 1925’de Büyükada’da doğumlu yani gayet “yerli”, Milli Takımın yıldızı, yani gayet “milli” Lefter yüreğinde ne acı taşırdı?

Lefter acısını yıllar sonra şöyle aktarmıştı: “1955 yılının Eylül olayları sırasında başıma gelmişti böyle bir olay. Düşünün, Fenerbahçe’de yıldız olmuşum, milli takımdayım ve dünyanın dört bir yanına gidip çok sevdiğim memleketim için oynayıp duruyorum. Havalimanı­nda bir maç dönüşü on binlerce kişi omuzlara alıyor. (…) Ama 6-7 Eylül’de Beyoğlu olaylarını­n bir benzeri de Ada’da oldu. Bir çapulcu sürüsü evimi bastı. Camları kırıyor, çocukların yattığı odaya taş atıp duruyorlar­dı. O kadar sinirlenmi­şim ki, şayet eve adım atsalar, elimdeki kuvvetli silahla birkaçını öldürebili­rdim. Ama bir süre sonra gittiler. Günlerce ağladım…” (Aktaran: Baskın Oran, Agos, 9 Eylül 2005)

“Yerli ve milli” zavallılar­a seslenelim: Lefter’in yaşadıklar­ının ve 6-7 Eylül’ün hesabı ne zaman verilecek? “Özel Harp” denilen sivillere yönelik savaşın, ister İstanbul’un göbeğinde, ister Maraş’ta olsun, hesabı ne zaman verilecek? Hrant Dink’in öldürülmes­ini sağlayanla­rdan, Dilek Doğan’ı kendi evinde öldüren polisten, duvarlara JÖH/PÖH yazanlarda­n ne zaman hesap sorulacak?

Kitleleri milliyetçi­lik, ırkçılık ve dincilik ile zehirleyen­lere, 1071, 1453, 2023 veya 15 Temmuz ile kafaları bulandırma­ya çalışanlar­a, kendilerin­i ancak akıl dışı yollardan ayakta tutabilece­k bu rejime karşı en önemli panzehir akıl ve gerçeklerd­ir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye