EĞİTİMDE AMAÇ: VARSA YOKSA İMAM HATİP, ÖTESİ OLMASA DA OLUR!
Türkiye’nin Ab’ye girmek için büyük bir heves içinde olduğu ve AB için halk desteğinin de zirveye vardığı yıllarda şimdi adını anımsamadığım bir eğitimci, “AB Türkiye’yi almak istemiyorsa, bu kadar şarta şurta gerek yok. Okuma yazma oranını yüzde yüze çıkarın gelin Ab’ye girin dese yeter!” demişti.
Bu eğitimci aslında Ab’ye girip girmemeyi değil, eğitimin sermaye iktidarları tarafından sürüklendiği mecradaki büyük sorunlardan söz ediyordu.
Eğitim yılının açıldığı şu günlerdeki tartışmalara bakıldığında, eğitimin sorunlarının 20-25 yıl öncesine göre bile daha da büyüyüp derinleştiğini görüyoruz. Dahası Erdoğan-akp iktidarının, “Cihadı bilmeyene matematik öğretmenin bir yararı yoktur” anlayışını milli eğitimin gayriresmi sloganına dönüştürüp, “Dindar-cihatist nesiller yetiştirme” amacını öne çıkararak, eğitimin devasa sorunlarını bir yana ittiği de artık az çok aklıyla düşünen herkes tarafından görülen bir gerçektir.
Çünkü bu sorunların büyük çoğunluğu, yıllardır MEB’IN ve öteki devlet kurumlarının bildiği, ama yokmuş gibi davrandığı, hatta az çok laik, bilimsel, nitelikli eğitim krizini derinleştirmesi için teşvik edilen sorunlardır.
Ki, böylece bir ayağı din ve şoven milliyetçilikte öteki ayağı eğitimin özelleştirilmesinde olan bir eğitim için “meşruiyet” alanı açılsın isteniyor!
EĞİTİMİN ÇITASI İMAM HATİBE KONUYOR
2019-2020 eğitim yılı vesilesiyle yaptıkları konuşmalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Milli Eğitim Bakanı Selçuk, suyuna tirit sözlerle, rakamları bile çarpıtarak eğitime ayrılan bütçe ve dünden bugüne ne büyük adımlar attıklarından söz ettiler. Ama eğitimdeki asıl hedeflerini, eğitim yılının açılmasının Erdoğan’ın imam hatip övgüsü ve beklentilerinin arakasındaki felsefeyi, abartılı bir biçimde ifade etti.
DİNDAR-CİHATİST NESİLLER YETİŞTİRMENİN OKULLARI
Eğitimde, hatta ülke yönetiminde en üst makamda olan bu kişiler eğitim yılının başında, imam hatiplere yönelik yaptıkları bu övgülü propaganda ile;
İmam hatip eğitimini tüm öteki alanlardaki eğitimden üstün ve gerektiğinde onlara alternatif olarak gördüklerini,
İmam hatipleri, din hizmetlerini yerine getiren kişiler yetiştirmeyi aşarak, uzunca bir zamandan beri savunulan “Dindar, cihatist nesiller yetiştirme” dolayısıyla, “Tek parti tek adam yönetimine kadro yetiştirme” okulları olarak görüldüklerini bu vesileyle açıkça ilan etmişlerdir. Ki, diğer okulların da giderek dinileştirilmesinin arkasında da bu amaç vardır.
Tıpkı ‘FETÖ’NÜN okullarını, yurtlarını, ‘FETÖ’CÜ “altın nesil” yetiştirmenin en önemli dayanağı olarak kullanması gibi!
MEB’IN strateji raporunu inceleyen gazetemizin köşe yazarı da olan eğitimci Prof. Dr. Adnan Gümüş,
Cumhurbaşkanı ve Milli Eğitim Bakanı, onların ağzından çıkanı manşete çeken yandaş medya ve ellerindeki devası olanaklarla; “Parasız, bilimsel, ana dilinde, laik-demokratik eğitim”, talebinin üstün örtmeye çalışsalar da ortaya çıkma zamanı gelmiş bütün öteki gerçekler gibi eğitim sorunu da her yanıyla ve ülke sathında tartışılmaktadır. Bu eğitim yılı vesilesiyle bu daha da açıkça görüldü.
Ancak, iktidarın kendisine militan yetiştirmek için teşvik ettiği imam hatiplerde de gençler hem kendilerine dayatılan Orta Çağ felsefesini hem de kendilerine verilmek istenen düzen koruyuculuğunu, sermayeye ve siyasetine “Ucuz hizmet etme” görevini reddedeceklerini gösteren işaretler de giderek çoğalmaktadır.
Çünkü, çok büyük çoğunluğu yoksul ailelerden gelen gençler de görmektedir ki, kendilerine varabilecekleri en yüksek makam olarak sunulan “şehitlik”, “gazilik”, sermayenin çıkarı uğruna bir cihatla bağlantılıdır. Yani imam hatipliden istenen sermayenin çıkarının başat olduğu bir sistemin “sivil kuvveti” olmalarıdır.
Ancak burada, bu yönelişle ne iktidarın ne “eğitimin sorunlarını” aşmasının ne de imam hatipleri masa üstünde planladığı gibi kolay bir biçimde kullanabileceğini söylemek gerek.
Tek adam yönetiminin amacına varmasının önüne geçilmesinin yolu da “parasız, bilimsel, ana dilinde, laik demokratik bir eğitim” mücadelesinde gerekenin yapılmasından geçmektedir.