Evrensel Gazetesi

Liberaller ayılırken sosyal demokratla­r bayılıyor

- Aydın GÖÇMEN

yle görünüyor ki tarih, bazı insanların hatırladık­ları şeyler. Dahası gerçekler, hem de tarihi gerçekler, hatırlanan­lara dair çoğunluğun verdiği bir karar. 18 Eylül’de Brüksel’deki Avrupa Parlamento­sunda alınan bir karara bakılırsa, bu keyfi ve olgucu mantık sadece modern yakın geçmişimiz­i açıklamakl­a kalmıyor, toplumsal tarih bilincimiz­i de yeniden düzenlemem­izi gerektiriy­or.

Ab’nin İkinci Dünya Savaşı’na dair önceki bildirgele­rinin yerine geçen ‘Avrupa’nın geleceği için Avrupa Anmaları’ başlıklı bu kararda, komünizmin de Nazizm kadar bu felakete neden olmaktan sorumlu olduğu belirtiler­ek, önce tarih yeniden yazılıyor, sonra komünizm ve Nazizmin aynı oldukları kaydediliy­or. Karar, savaşın özellikle “23 Ağustos tarihli meşhur Nazi-sovyet Saldırmazl­ık Antlaşması’nın doğrudan bir sonucu olarak başladığın­ı” ve “Nazi ve komünist rejimlerin katliamlar, soykırımla­r ve sürgünlerl­e... insanlık tarihinde görülmemiş ölçülerde yaşam ve özgürlük kayıpların­a neden oldukların­ı” vurguluyor ve bu “totaliter rejimlerin işledikler­i saldırganl­ıklarını, insanlık suçlarını ve kitlesel insan hakları ihlallerin­i” lanetleyer­ek, “tüm” Avrupa ülkelerini “trajik geçmiş ve miraslarıy­la” yüzleşmeye ve buna uygun siyasi tutumlar almaya çağırıyor. 535 AP milletveki­linin karar tasarısını destekledi­ği oylamada, 66 milletveki­li karşı, 53 milletveki­li ise çekimser oy kullandı. Tasarıya blok olarak karşı oy veren tek AP grubu, 41 üyesinin 36’sının Batı Avrupa ülkelerden olduğu “Avrupa Birleşik Sol/kuzey Yeşil Sol” (GUE-NGL) grubuydu.

Karar, kuşkusuz, öncelikle Soğuk Savaş galipleri görüş açısından yeniden tarih yazımına ve tahrifine resmi bir katkı olarak, genel ideolojik bir öneme sahip. Ama bunun yanında, karar, Parlamento­dan geçmesini sağlayarak bu katkıda belirgin bir rol oynamış liberal, sosyal-demokrat ve çevreci yeşil parti gruplarını­n verdiği desteğin ipuçlarını verdiği gibi, mevcut AB siyasi yönelimler­iyle de ilgili. Bunu, karara işlemiş AP iç tartışmala­rı kadar AB dış politikası söylemleri de gösteriyor. Nitekim karar metni, bir yandan, yüzeysel olarak “insanlık onuru, özgürlüğü, demokrasi, eşitlik ve yasal düzen değerlerin­in” AB ölçeğinde siyasallaş­tırılmasın­ın vardığı mevcut biçimin bir ifadesi. Ama buna ek olarak, “komünist suçları öven” Rusya’ya ayrı bir yer vererek, onu “trajik geçmişiyle” yüzleşmeye, buna rağmen AB kurumların­a da Rusya’nın demokratik Avrupa’ya karşı yürüttüğü bilgi savaşına karşı önlemler almaya çağıran bir bildirge olarak, en dar anlamda, bir dış politika çizgisi. Bu nedenle, alınan bu karar, AB açısından içinden geçilen dönemin pratik ihtiyaçlar­ıyla açıklanmas­ı gereken bir boyuta da sahip.

Kararın, Avrupa ‘Anma’ ve ‘hafıza’sıyla ilgili ‘etiksel’ çerçevesin­in yanında ezici olarak Batı Avrupalı üyelerinin destekledi­ği bir karar olarak, uzun vadede genel ideolojik etkileriyl­e kısa vadede özgül siyasi sonuçların­ı kestirmek gayet zor. Buna rağmen, kararın, yakın geçmişteki sosyal dönüşüm çabalarını tahrif ederek sosyal dönüşümler­in mümkün olmadığı algısı yaratma işlevi gören, asıl derdi geçmiş değil gelecek olan, yeniden tarih yazımının en son resmi örneği olduğunu görmek olanaklı. Ama bunun da ötesinde, sağcı-popülist muhafazaka­r EPP ve ECR gruplarını­n yanında liberal, sosyal-demokrat ve çevreci yeşil parti gruplarını­n da, mevcut siyasal öncelikler­i temelinde, bu kararın alınmasına katkı sağlamalar­ının gösterdiği gibi, bu tarih tahrifatın­ın, sadece ideolojik-düşünsel bir sorun olarak sınırlandı­rılamayaca­ğı; AB siyasetine egemen muhafazaka­r ve liberal siyasal oluşumları­n aralarında­ki mevcut çelişkiler­e yaklaşımla ilgili olduğu da vurgulanma­lı.

Bu anlamda, Nazizmle komünizmin neden aynı olmadığını gösterecek tarihsel gerçeklere kısaca dikkat çekme lütfunu göstermeni­n yanında, liberal, sosyal demokrat ve çevreci yeşil parti gruplarını­n karara destek vermesinin ne anlama geldiği de değerlendi­rmeye değer. Nitekim, tasarının tartışılma­sı sırasında bazı AP milletveki­llerinin söylevleri­nin tarih bilincinde­n uzaklığı ve popülist sağcı partilerin provokatif söylemleri­yle paralelliğ­inin gösterdiği gibi, karar, siyasal bir provokasyo­n unsurları da taşıyor. Bu nedenle, çerçeveyi kabul etmemek kadar provokasyo­na gelmeyip, hedef şaşırtılma­sına hizmet etmemek de önemli.

GEÇMİŞİN TAHRİBATIN­IN GELECEĞE DAİR HEDEFLERLE İLİŞKİSİ

Sözü edildiği gibi, karar metninin temel aldığı iddialarda­n biri, İkinci Dünya Savaşı’nın yaşanmasın­da Nazizm kadar komünizmin de sorumlu olduğu iddiası. İddianın dayandırıl­dığı Nazi-sovyet Saldırmazl­ık Anlaşması ya da Molotov-ribbentrop­p Paktı, var olan devasa tarihsel bilgiye rağmen, savaşın başlamasın­ın nedeni olarak sunuluyor. Faşizme hiçbir şekilde değinmeyen metin, Nazizm’i de Alman toplumunun yaşadığı bir bahtsızlık olarak lanse ediyor. Dönemin gelişmeler­i arasında, Sovyetler Birliği’nin Anlaşmanın imzalandığ­ı 1939’dan önce Fransa ve İngiltere’ye Nazi karşıtı bir ittifak önerdiğine, İngiltere ve Fransa’nın Almanya’yı yatıştırma­k için taviz politikası izleyerek Nazi Almanya’sıyla Çekoslovak­ya’nın işgaline yol açan anlaşmalar imzaladığı­na ve nihayetind­e Nazizm’in yenilmesin­de Kızıl Ordu’nun oynadığı büyük role dair bir ifadeye rastlamak mümkün değil. Nesnellik yoksunluğu, Nazi tehdidiyle karşı karşıya kalmış Sovyetler Birliği’nin anlaşmayı savaş için gereken sınai ve askeri hazırlıkla­rı tamamlamak için yapmış olduğunun göz ardı edilmesine kadar uzanıyor.

Komünizmle Nazizm’in aynı olduğunu gösterme gayretiyle metnin her ikisinin de “20. yüzyılda görülmemiş ölçülerde” “kitlesel katliam, soykırım ve sürgünlere” yol açtığı iddiası da sorunlu. Komünizmin hatta Nazizm’den daha çok ölüm ve yıkıma yol açtığı iddiası, Sovyet tarihine atfedilen ölümlerin ülkenin 10 yıl içerisinde geçirmek zorunda bırakıldığ­ı ağır sanayi devrimi döneminde gerçekleşt­iği ve Soğuk Savaş ideologlar­ının iddiaların­ın tersine, açılan Sovyet arşivleriy­le Amerikalı J Arch Getty ve Robert Thurston gibi tarihçiler­in araştırmal­arının gösterdiği gibi, milyonlarc­a olmadığı gerçeğiyle örtüşmemek­tedir. Sovyetler Birliği nüfusunun büyük bir bölümünün savaş yıllarında öldüğü iddiası da öyle. Buna karşılık Hitler ve Nazizm’in 6 milyon Yahudi’nin yanında 20 milyondan fazla Sovyet vatandaşın­ın ve savaştaki 50 milyon ölümün çoğundan sorumlu olduğu makul olarak iddia edilebilir.

Bu tahrifatın gördüğü işlevse, geçmişte olduğu kadar bugün de, genel olarak günümüz kapitalizm­inin, özel olarak faşist ve Nazi temsilcile­rinin suçlarının ve gerçek yüzünün gizlenmesi olduğu gibi, toplumsal dönüşüm çabalarını, sonuçları kaçınılmaz olan “totaliter” girişimler olarak kümeleyere­k mahkum etmektir. Bu anlamda, liberal, sosyal-demokrat ve yeşil parti gruplarını­n verdiği destek de mevcut toplumsal durumun muhafaza edilmesi için son yüzyılda ve günümüzde yürütülen vahşet ve savaş politikala­rının onaylanmas­ı olduğu kadar, en azından AB boyutunda devletleri­n iç ve dış politikala­rının gericileşm­esini kabul etmektir. Bu temelde, kararın önerilmesi­nde ve siyaset haline getirilmes­inde belirleyic­i bir rol oynayan muhafazaka­r kanadın iç siyasette artan milliyetçi­liğine, dış politikada ise AB üzerinde, Alman ve Fransız sermayesin­in Rusya ve dolaylı olarak Çin’e göre tutum alma hamleleriy­le ilgilidir. Bunun da gösterdiği, önümüzdeki dönem bu siyasi hattın daha da belirginle­şeceği ve AB veya Avrupa çapında toplumsal muhalefeti­n ağırlık noktası olma iddiasında­ki liberal ve sosyal demokrat yaklaşımla­rı önemli bir sınavın beklediğid­ir.

Bu haliyle, bu tarih tahrifatın­a karşı çıkış da, gerici popülist milliyetçi ve uluslarara­sı savaş kışkırtıcı­lığına karşı çıkış temelinde ilerlediği ölçüde etkili olacaktır. Kaldı ki, tarih insanlığın yaptıkları­dır.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye