İçimiz yana yana evet!
Nihayet beklenen operasyon başladı. Başkomutan önünde monitör olduğu halde Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar’a başlatın emrini verdi. İncilik üssünden ve Diyarbakır’dan jetler havalandı.
Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde mehter marşları çalındı.
Harekatın adı ‘Barış Pınarı Harekatı.’
Nasıl da bulurlar böyle kulağa hoş gelen sevimli isimleri anlamadım.
‘Milli birlik, beraberlik ve kardeşlik harekatı’ deselerdi de, daha yoğun bir duygu yoğunluğu yaşatsalardı ya bize!
Hatırlarsanız Kıbrıs Savaşına da ‘Barış Harekatı’ demişlerdi.
Bu sefer araya pınarı sokuşturmuşlar, demek ki güvercin akıllarına gelmemiş.
Ülkeleri yönetenler ne zaman bir yere, ‘barış ve demokrasi’ getireceklerini söyleseler hep içim ürpermiştir.
Savaş mı, harekat mı veya operasyon mu onu da pek anlamış değilim.
Savaş devletler arasında olurmuş da, karşında bir devlet olmazsa operasyon oluyormuş...
Adını ne derseniz deyin başka bir devletin toprakları bombalanıyor, havadan ve karadan tanklı, toplu, jetli bir harekat yapılıyor. İster savaş deyin, ister harekat. Yalnız bu harekat kendi içinde çok ciddi bir savaş riski taşıyor.
Devlet deyince aklıma geldi. Hatırlarsanız Tayyip Erdoğan 2013 yılında Diyarbakır’da ilk kez Kürdistan demişti. Şaşırmıştık, hatta TRT bu söze sansür bile uygulamıştı.
Hani kürsüde el ele tutuşarak “Irak Kürdistan Bölgesel Yönetim Başkanı değerli kardeşim Barzani’ye, Erbil’den geldikleri, heyecanımızı paylaştıkları için milletim adına teşekkür ediyorum.
Şivan Perver’e ülkesinde topraklarına, ana baba ocağına 37 yıl sonra tekrar hoş geldin diyorum.
Zülküf Peygamberin, Elyasa peygamberin, sahabe-i kiramın, evliyanın, onların hatırına rabbim kardeşliğimizi, muhabbetimizi daim etsin diyorum” dediği o anı hatırladım.
Şivan Perver ile İbrahim Tatlıses düet yapmışlar ve düete duygulanan Emine Erdoğan ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gözyaşlarını tutamamıştı.
Keşke Ahmet Kaya’da aramızda olsaydı diye hayıflanmışlardı.
Dün operasyon başlayınca bu sefer Şivan Perver ‘ırkçılar, zalimler’ diye ağlıyordu videoda.
Dün ele ele tutuştuğu kişiye, operasyonun Başkomutanına isyan ediyordu.
Çok tuhaf bir ülkeyiz ‘megri megri’den nerelere geldik. Daha nerelere gideceğiz bakalım. Konuyu dağıttım gene, 2-3 gündür ha başladı, ha başlayacak diye nefeslerimizi tutuyorduk.
‘Bir gece ansızın geleceğiz’ dedik durduk ama operasyonun yapılacağı gün ve saati de resmen dünyaya duyurduk. Dün TRT’DE spiker ‘o gece bu gece’ diyordu. Yani göstere göstere girdik. Trump girilmesine müsaade etti, ancak askerlerini oradan çekme bahanesi ile 2 gün müddet istedi. Amerika’dan ‘tamam geri çekildik’ haberi gelince harekat başladı. Peki şimdi ne olacak? En fazla 30 km ilerleyip durulacak. Bu da demek oluyor ki, bütün faaliyetler 30 kilometreden itibaren kaldığı yerden devam edecek.
Kim bilir belki de Şam’daki Emevi camisinde Cuma namazı kılana kadar devam eder.
Belki de gece yarısı IŞİD’TEN kaçırdığımız Süleyman Şah türbesini de yerine koyarız. Belli olmaz bu işlerin ucu açıktır. Peki bu arada ülkemizde neler olacak?
Herkes cebini yakan ekonomik krizi unutacak ve AKP oyları tekrar konsolide olacak.
Sonuçta vatandaşımız ‘kriz var ama vatan için savaşılıyor, savaş zamanlarında böyle darlık, kıtlık olur’ diye düşünecek.
Süpürge tohumu hikayeleri anlatılmaya başlanacak. Kemerler sıkılacak, fedakarlıklar yapılacak.
Şu anda vatan-millet-sakarya edebiyatları tavan yapmış durumda. Artık bu saatten sonra ‘savaşa hayır’ diyen terörist damgasını yer oturur benden söylemesi.
Dün başka ülkelerin toprak bütünlüğü edebiyatı yaparak, tezkerelere ret oyu veren CHP bugün aynı türden bir tezkerenin bir yıl daha uzatılmasına evet dedi.
“S-400’leri neden alıyoruz, bize kim savaş açacak?” derken, savaşa evet demek ilkesizlik ve tutarsızlıktır. Sanki hayır dese tezkere geçmeyecek mi, gene geçecek. Fırat’ın doğusunda güvenli bölge denince yumuşadı herhal. Kılıçdaroğlu ‘Oradaki askerlerin burnunun kanamaması için, içimiz yana yana ‘evet’ diyeceğiz’ dedi. Arkadaş şöyle gerine gerine bir muhalefetlik bile yaptırmıyorlar adama.
AKP politikalarına teslim olmanın belirtisidir bu.
İktidar mensupları ‘Mecbur evet diyecek, hadi evet demesinde görelim’ modunda bekliyor.
Oy kaybederim korkusuyla yanlışa doğru diyerek iktidara gelineceğini zannedenler yanılır.
Herkesi kucaklama politikası doğru ama yapılan hatalara ‘evet’ demek yanlıştır.
Sevgili dostlar asıl yenilgi ne zaman başlar biliyor musunuz?
Hasmınıza benzediğiniz gün gerçekten yenilmiş olursunuz.
Akp’den korkarak, çekinerek siyaset yapılmaz!
Korkmadan Atatürk’ün ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ ilkesini hatırlatır, bize yönelik herhangi bir saldırı gelmeden Suriye topraklarında işimiz yok der çıkarsın!
‘İçimiz yana yana evet demek!’ ne demek yahu?
‘Yetmez ama evet’ ve ‘Havet’ diyenleri duymuştuk, ancak şimdiye kadar ‘içimiz yana yana evet’ diyen olmamıştı.
Savaş konusunda kendi fikrimi ise şöyle ifade edeyim.
Bana göre sınıf savaşından başka tüm savaşlar ya emperyalizme hizmettir, ya da emperyalist olma yolunda ilerlemektir.
Yer altı ve yer üstü zenginliklerini ve pazarı paylaşmaktır. Marks ‘Sermaye kan, ter ve gözyaşından ibarettir’ derken işte bunu kastetmiştir. Tarih sadece ve sadece sınıf savaşımından ibarettir. Emekle sermayenin, işçi sınıfı ile burjuvazinin savaşıdır aslolan. Diğer bütün savaşlar talidir.
Sınıfların, sınırların, sömürünün ortadan kalktığı bir dünyada savaşlar da zaten kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Savaşı zenginler çıkarır, fakirler, kerpiç evlerde yaşayanlar ölür, pardon şehit olur.
Hiçbir savaşta aristokratın, burjuvanın ve siyasi erkanın çocuğunun şehit olduğu vaki değildir. Gene olmayacak! Umarım sürdürülen bu yanlı ve yanlış politikalar sonucu ortaya çıkan ve kaçınılmaz hale geldiği algılatılan harekatta veya operasyonda çok canlar yanmaz. Daha fazla ana ağlamaz. Hoş kalın, inançla ve dirençle kalın!