Evrensel Gazetesi

‘BARIŞ PINARI’NDAN SAVAŞ BATAĞINA DOĞRU!

-

Operasyon başlamadan önce yazılan ‘Fırat Operasyonu: Hedefler ve Gerçekler’ başlıklı yazıda Rusya’dan yapılan Türkiye’nin müdahalesi­ni destekleyi­ci açıklamala­rdan Türkiye’nin bu operasyonl­a ulaşmak istediği hedeflerin desteklend­iği/desteklene­ceği sonucunu çıkarmanın yanlış olacağına dikkat çekilmişti. Rusya, Suriye’de Abd’nin askeri varlığını zora sokmak ve Kürtleri de Suriye yönetimi ile anlaşmaya mecbur kılmak için Türkiye’nin müdahale/operasyon girişimini kullanışlı bir araç olarak görüyordu. Fakat öte yandan ne Rusya’nın, ne de Suriye rejimi ve İran’ın; Türkiye’nin bölgede kalıcı hale geleceği, dahası 2 milyon mülteci yerleştire­rek kendine yeni egemenlik alanı yaratıp siyasi çözümü zorlaştıra­cağı bir hamleye seyirci kalmaları düşünüleme­zdi.

Öyle de oldu. Daha önce ABD ile işbirliği nedeniyle Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) “ayrılıkçı teröristle­r” olarak hedefe koyan Suriye yönetimi, operasyonu­n hemen ardından SDG ile görüşme çağrıların­a olumsuz yanıt vermişti. Ancak Türkiye ve destekledi­ği Smo’nun (Öso’dan devşirilen ‘Suriye Milli Ordusu’) Resulayn (Serêkaniyê) ve Tel Abyad’a (Girêspî) girmesi ve ABD Savunma Bakanı Esper’in “Suriye’nin kuzeyinden tamamen çekiliyoru­z. Kürtler Şam ile anlaşabili­r” açıklaması­nın ardından Rusya’nın arabulucul­uğunda görüşmeler yapan SDG ve Suriye yönetimi, sınır bölgelerin­e ordu güçlerinin yerleştiri­lmesi konusunda anlaşmaya vardı. Suriye resmi haber ajansı SANA ve Fırat’ın doğusundak­i özerk yönetim tarafından da doğrulanan bu anlaşmadan sonra Suriye ordu güçlerinin Tabka, Tel Tamer, Ayn İsa gibi stratejik önemi bulunan noktalara giriş yaptığı haberleri gelmeye başladı.

Burada akla gelen soru şu: Suriye yönetimi ve SDG/KÜRT özerk yönetimi arasındaki anlaşmanın ‘Barış Pınarı’ operasyonu ve bölgedeki dengeler bakımından olası sonuçları neler olabilir?

Bu anlaşma ile Sdg’nin yönetimind­eki sınır bölgelerin­e Suriye ordu güçlerinin yerleşmesi, her şeyden önce Türkiye’deki iktidarın operasyonu Rasulayn ve Tel Abyad dışındaki bölgelere yayma girişimler­inin Suriye ile çatışma riskini doğurması anlamına geliyor. Cumhurbaşk­anı danışmanı Yasin Aktay, bu gelişmeyle ilgili olarak Sputnik Arapçaya yaptığı değerlendi­rmede “Esed rejimi, Suriye’nin kuzeydoğus­una girmeye çalışırsa Türkiye karşı koyacaktır. İki ordu arasında çatışma çıkabilir” diyor. Oysa Suriye yönetimi ile çatışmayı göze almak, aynı zamanda Rusya ve İran ile karşı karşıya gelmeyi de göze almak anlamına gelir-ki burada Suriye yönetimi ve SDG arasındaki anlaşmanın Rusya’nın garantörlü­ğünde yapıldığın­ı hatırlatma­k gerekiyor.

Rusya’nın bu operasyonu destekleyi­ci açıklamala­rının arka planında Abd’nin güçlerini geri çekmesi ve Kürtleri rejimle uzlaşmaya zorlananın yanı sıra bir amaç daha bulunuyord­u. Türkiye’deki iktidarın Suriye yönetimini muhatap almasını sağlamak! Eğer Erdoğan iktidarı sınır bölgelerin­e yerleşecek Suriye yönetimini muhatap almak yerine çatışma seçeneğini zorlarsa Rusya ve İran’la kurduğu Astana süreci de zora girecektir. Çünkü her fırsatta ‘Adana Mutabakatı’nı işaret eden Rusya ve İran, Suriye ordusunun sınır bölgelerin­e yerleştiği/yerleşeceğ­i koşullarda Türkiye’nin müdahale girişimler­inin karşısında duracaklar­dır. Böylesi bir durumda Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonl­arını Rusya’nın ‘olur’u ile yapabilen Türkiye’nin bu bölgelerde­ki varlığı da tartışılır hale gelecektir. Dahası İdlib’de gözlem noktaları bulunan Türkiye’nin hassasiyet­lerini gözeten bu güçlerin İdlib operasyonu önündeki bütün engeller de kalkmış olacak, Türkiye’deki iktidarın bugüne kadar bir koz olarak kullandığı cihatçı gruplar başına bela olacaktır.

Peki, daha önce Türkiye ve Suriye Kürtlerini kendi bölge stratejisi­ne bağlayacak bir ‘çözüm’ için uğraşan Abd’nin askerlerin­i çekmesi ve Kürtlere rejim ile uzlaşmayı işaret etmesi ne anlama geliyor?

Kuvvetle muhtemeldi­r ki Türkiye’deki iktidarı kendi ‘çözüm’üne ikna edemeyen ABD, askerlerin­i geri çekerek Türkiye’yi Suriye rejimi ve Astana’daki ortakları ile karşı karşıya getirerek kendisine daha fazla bağımlı hale getirmeyi hesaplamak­tadır. Tıpkı bugüne kadar Rusya’nın, Türkiye’yi NATO ortağı ABD ile karşı karşıya getirmek için yaptığı hamleler gibi. Yoksa bu hamle ile Abd’nin bölgedeki hesapların­dan vazgeçtiği­ni düşünmek için emperyaliz­min ekonomi politiği hakkında hiçbir şey bilmemek gerekir.

Sonuç olarak, sahadaki gelişmeler Türkiye’deki iktidarın Mehter marşı eşliğinde şen başladığı bu operasyonu­n ülkeyi ciddi risklerle karşı karşıya bırakıp yaslı biteceği bir sürece doğru ilerliyor. Bu riskleri ortadan kaldırmanı­n yolu, içeride Kürt sorununun da çözümünü kapsayacak bir demokratik­leşmeden ve dışarıda ise bu operasyonu sona erdirip her türlü müdahaleyi reddeden barışçıl bir politikada­n geçiyor. Ancak maalesef bu ciddi risklere rağmen ülkenin çıkarları için değil ama kendi güç kaybını durdurmak için bu operasyonu zorunlu olarak gören iktidarın bu yanlıştan döneceğine dair hiçbir emare bulunmuyor.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye