Sözleşmenin sonucunu belirleyecek sorular
MESS grup sözleşmesinde ara bulucu aşaması sona erdi ve grev aşamasına gelindi. Son bir yılda işçilerin yaşadığı gerçek enflasyon yüzde 30’ları aşmış durumda. TÜİK ise enflasyonu yüzde 11.8 olarak açıkladı. Bu rakama dayanan patronlar 6 ay için yüzde 6 olan tekliflerini son görüşmede yüzde 8’e çıkardı. Söylenen rakamlar işçileri tatmin etmekten uzak.
Zaten kriz, işsizlik, memurlara ve kamu işçilerine verilen zam, asgari ücret artışı, grev yasağı tehlikesi ve Yüksek Hakem Kurulunun yüzde 6 ile bitirdiği TÜPRAŞ sözleşmesi beklentileri aşağı çekmiş. Fabrikalarda ortalama ücret 3 bin 600 lira. Yeni işçi ile 10 yıllık işçinin saat ücretleri arasındaki fark ise sadece 1 lira 46 kuruş. Beklentiler aşağı çekilse de işçiler yüzde 20’ye yakın bir zam bekliyor, çünkü bu rakamın aşağısında bir zamla iki yıl nasıl geçer belli değil.
Peki sözleşme sürecinde verilen mücadele bu rakamı almaya yeter mi? Bütün işçiler hayır diyor. Üretimi etkileyecek eylem kararlarının alınmamasından yakınıyor. İşçilerin yoksullaşmasına dikkat çekmek için son yapılan cepleri çıkarma eylemi büyük tepki çekmiş örneğin. Bosch işçisi anlatıyor:
“Ceplerini çıkart, kıçını aç... Böyle olmaz. Üretim yavaşlayacak ve uzun süreli yapılacak. Başka yolu yok.”
Etkili kararların alınmamış olması bir yana alınan eylem kararlarının kırılması da moral bozukluğu yaratmış işçilerde. Örneğin TOFAŞ ve Ti Otomotiv’de fazla mesaiye kalmama eylemleri kırılmış. Kırılmayan yerlerde ise ustabaşıları ve bantlarda çalışmayan işçilerin bantlara alınmasıyla üretim sıkıntısı aşılmış. Renault’da ise 50. kuruluş yıl dönümü nedeniyle işçilere ikramiye dağıtılacağı sözü geri alınıp, yerine konser konunca Türk Metal konsere katılmama kararı almış. Sendikanın kararı son ana bırakması ve ikircikli tutumu nedeniyle işçilerin yarısı konsere gitmiş. Coşkunöz işçisi “Sendika yapıldı densin diye bir şeyler yapıyor, sonuç almak için değil. Geçen vardiya gazetesi dağıtıldı sözleşmeyle ilgili. Temsilci geldi arkadaşlar okur gibi yapın dedi, fotoğraf çekti sonra gitti. Bu mu yani?” diyor.
Sözleşmeye ilişkin yüzde 15 ile 20 arasında rakamların telaffuz edildiğini aktaran Bosch işçisi ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Miting yapılacak mesela, mitingle ne yanıt vereceğiz? Tamam yapılsın ama asıl üretimi durdurmak gerek, patrona yanıt asıl fabrikada verilmeli. MESS sorun çıkmayacağını düşünse sözleşmeyi YHK’YE götürmek için hiç tereddüt etmez. Zaten hükümet arkasında. Ama YHK ile biten sözleşme sonrası işçiyi istediği gibi çalıştırabilir mi, çalıştıramaz mı? Ya da enflasyon böyle devam ederse bir altı ay sonra ne olacak? Bugün bir şey olmaması yarın bir patlama yaşanmayacağı anlamına gelmiyor. Bunlar patronlar için soru işareti. Şu an alacağımız parayı da bu sorulara yanıtlar belirleyecek. Yoksa işçiler şu an kendi başına hareket edecek, inisiyatif alacak durumda değil. Sendikaların tutumu ise patronlara geri adım attırmaktan çok uzak. Ama öfke birikiyor. Geçen tabaklara çatal kaşıkla vurma eylemi vardı, nasıl bir kızgınlık varsa tabaklar kırılmıştı. Zannedersin çekiçle vurmuşlar. Un ufak olmuş. Bu bir gösterge.”
İşçilerin “fanatik” dediği azınlık bir grup dışında hükümete destek veren yok. Onlar da açıktan savunamıyor, hükümete taze kan örgütleyemiyor. Bosch işçisi “Tarikatların etkisindeki işçiler hâlâ hükümetin arkasında ama şunu söyleyebiliriz, fabrikalarda AKP için artık deniz bitti” diyor. İşçilerin olumlu karşıladığı tek çıkış yerli otomobilin de desteğe dönmediğini vurguluyor işçiler.
Tepki sadece AKP’YE değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da yönelmiş. Özellikle Kanal İstanbul inadı nedeniyle. Bosch işçisi şunları anlatıyor: “İşçiler Erdoğan için kendi ruh haline göre memleketi yönetiyor diyorlar. Mesela AKP’LI bir işçi arkadaşım ‘Adam kendi hayali neyse onu yapıyor. Memleketin durumuna bakmıyor’ demeye başladı. Hatta daha önce Erdoğan’a oy verip de şimdi ‘Suyu ısındı artık’ diyen var.”
SINIFININ FARKINA VARMASI GEREKİYOR
Hükümete tepkinin artması işçilerin sınıf bilinciyle birleştiği anlamına gelmiyor. Dolayısıyla burjuva bir partiye duyulan tepki, başka bir burjuva partiye desteğe dönüşüyor. MHP’LI işçiler arasında İYİ Partiye yönelim artarken, muhafazakarlık nedeniyle AKP’YI destekleyen işçiler arasında ise “Erbakan’ın partisi var, olmadı ona oy veririz” diyenlerin sayısı artmış. İmamoğlu’nu sempatik bulduğunu yüksek sesle söyleyen işçi sayısı ise hiç de az değil...
Bosch’tan bir işçi bakış açısının değişmesinin zorunlu olduğunu söylüyor: “Tartışıyoruz, konuşuyoruz bizim kahvedekiler benim gibi düşünüyor diyor. Sadece senin kahvedekiler değil ki Türkiye böyle düşünüyor, yoksa farklı koşullarda yaşardık zaten. Kendinin iktidar olabileceğini düşünmüyor. Çünkü en başta tarih bilmiyor işçiler. Ne Kavel, ne 15-16 Haziran direnişi ne büyük madenci yürüyüşü... Her zaman böyle işçinin ezildiğini zannediyor. Evet metal fırtınada olduğu gibi patlamalar oluyor. Hele şimdi ciddi bir öfke birikiyor ve böyle giderse önümüzdeki dönemlerde de yaşanabilir. Ama kendi sınıfının farkına varmadan bu koşulları değiştirmesi de mümkün değil.”