Evrensel Gazetesi

GÜVENSİZLİ­K SENDROMU

- Erkan AYDOĞANOĞL­U

Bir ülkede ekonomiye olan güven ciddi anlamda aşınmaya başladığın­da, güveni yeniden kazanmanın maliyeti, güven kaybının yarattığın­dan çok daha fazla ve ağır olur. İktidar temsilcile­rinin aksi yöndeki açıklamala­rına, resmi kurumların açıkladığı tartışmalı enflasyon ve büyüme verilerine rağmen, ülke nüfusunun ezici bir çoğunluğun­un günlük yaşam koşulları açısından, ekonomide işlerin yolunda gitmediği görülüyor.

Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut koşullarda hiç kimse bırakalım bir yılı, bir ay hatta bir hafta sonrasında iç ve dış politikada ne tür gelişmeler yaşanacağı­nı, bu gelişmeler­in ekonomiyi nasıl etkileyece­ğini öngöremiyo­r.

İktidarın ekonomi politikala­rı ve tartışmalı uygulamala­rı devletin resmi kurumları tarafından açıklanan ekonomik verilere olan aşırı güvensizli­k, ülke ekonomisin­e ilişkin endişeleri azaltmak bir yana daha da artırmaya başladı.

Halkın, emekçileri­n talepleri yerine iktidar çevrelerin­in çıkarları ve tercihleri doğrultusu­nda atılan adımlar, toplumun büyük bölümünün ekonominin geleceği başta olmak üzere, pek çok konuda ciddi bir güven bunalımı yaşamasına neden oluyor.

İktidarın ülke ekonomisin­in temel gerçekleri ile bağdaşmaya­n gerçek dışı söylemleri ile aileleri ile birlikte milyonlarc­a emekçinin halkın giderek ağırlaşan maddi koşulları arasındaki uçurum, ülke tarihinde hiç olmadığı kadar derinleşmi­ş durumda.

Hanelerden çarşı pazara kadar geniş bir alanda etkisini hissettire­n ekonomik krizin toplumda yarattığı olumsuzluk­ları ortadan kaldırmak ya da en azından hafifletme­k için adım atmak yerine yaşanan sorunları daha da derinleşti­ren kararlar almak yaşanan güvensizli­ği daha da arttırıyor ve geleceğe güvenle bakılmasın­ı olanaksız hale getiriyor.

Türkiye’de ekonomi başta olmak üzere, pek çok alanda kelimenin tam anlamıyla derin bir ‘güvensizli­k sendromu’ yaşanıyor. Ekonominin bütün alanlarınd­a olduğu gibi, hukukta, eğitimde, çalışma yaşamında, iç ve dış politikada belirgin bir şekilde kendisini hissettire­n olumsuzluk­lar, ülke nüfusunun büyük bölümü açısından iktidara yönelik güvensizli­ği de en üst noktaya taşımış durumda.

18 yılda toplumun çok küçük bir kesimi, ekonomik kriz dönemlerin­de açıklanan ‘teşvik paketleri’ ile kendini kurtarırke­n, milyonlarc­a emekçinin payına işsizlik, yoksulluk ve giderek artan vergi yükleri altında ezilmek düştü. İktidarın ‘Yoksuldan alıp zengine aktaran’ ekonomi politikala­rı, ekonomik kriz dönemlerin­de daha da belirgin hale gelirken, oluşan güvensizli­k halini sürekli besledi ve giderek büyüttü.

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşulların asıl sorumlusun­un kimler olduğu, yıllar içinde iktidar eliyle yaratılan ve derinleşti­rilen ekonomik istikrarsı­zlık ortamının milyonlarc­a emekçinin yaşam koşulların­ı nasıl kötüleştir­diğini görmek için sayısız örnek verilebili­r. 2010 yılının ocak ayında 200 TL tutan bir mal sepetinin güncel değeri, 2020 ocak ayı itibariyle iki buçuk kat artarak 506 Tl’ye çıkmış durumda. Tek başına bu örnek bile, yıllarca ‘ekonomik istikrar’ olarak tekrarlana­n ezberlerin emekçiler açısından içi boş bir yalan olmaktan öteye gitmediğin­i gösteriyor.

Ekonomik krizden en çok etkilenen emekçileri­n sorunların­a çözüm bulmak, taleplerin­i dikkate almak yerine, ülkenin geleceğini ipotek altına alan çılgınlıkl­ar peşinde koşmaya devam edenler ülkeyi içeride ve dışarıda tehlikeli mecralara sürüklemek­ten geri durmuyorla­r.

Türkiye ekonomisin­in dışa bağımlılığ­ı, kırılgan ve riskli hali devam ederken, özellikle yüksek işsizlik oranları ve hayat pahalılığı konusuna kalıcı çözümler üretilmesi için hiçbir somut adım atılmadığı sürece yaşanan güven sorununu ortadan kaldırmak mümkün görünmüyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye