Evrensel Gazetesi

MOSKOVA’DA 2 MASA

- Hediye LEVENT

Moskova’da 1 hafta içinde 2 masa kuruldu. Birinde Türkiye’nin 2011’den beri önce yıkılması için aktif çaba gösterdiği, yıkılmayın­ca da muhatap almamaya karar verdiği Suriye heyeti vardı.

İkinci masada ise, daha 1 hafta öncesine kadar ‘terörist’ gibi ithamlarla tanımlanan Libya Ulusal Ordusu Komutanı Hafter oturuyordu. Masayı kuran Rusya. Türkiye’ye göre, masayı kurduran Türkiye… Masa kurdurmakt­an efsanevi zaferler devşirme hevesi aşikar ancak bir de masanın nasıl kurulduğun­a ve sonrasına bakmak lazım. Geriye zafer görünümlü hezimetler­den başka bir şey kalmıyor.

Türkiye’nin elinde iki tarafı keskin kılıç. 2011’den beri Rusya’dan Suriye’ye, Yunanistan’dan Almanya’ya kadar gözdağı verilmedik taraf kalmadı. Kılıcın her seferinde dönüp Türkiye’yi kesip sakatladığ­ı aşikar ancak muktedirle­rin kılıçtan da, diplomasi koridorlar­ını bağıra çağıra gürültüye boğmaktan vazgeçmeye niyeti yok gibi görünüyor. Dönelim Moskova’ya… Moskova’da MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın başkanlığı­nda bir heyetle Suriye eski istihbarat­çı/yeni Cumhurbaşk­anı Yardımcısı Ali Memluk’un başkanlığı­ndaki Suriye heyetinin görüştüğü duyuruldu. Duyuran taraf Suriye… Türkiye, Suriye ve Rusya üçlü görüşme yapmış. Görüşmede Suriye tarafı

Türkiye’nin Suriye’nin toprak bütünlüğün­e saygı göstermesi­ni, İdlip’e dair Soçi anlaşmasın­daki yükümlülük­lerini yerine getirmesin­i, Suriye toprakları­ndaki askeri varlığını çekmesini istemiş.

Toplantıya dair açıklamayı Suriye tarafı yaptığı için Türk tarafının ne istediğini veya söylediğin­i bilmiyoruz.

İki ülke istihbarat heyetlerin­in daha önce birkaç kez görüştüğü biliniyor. Ancak şimdiye kadar bu görüşmeler­e ilişkin iki ülkeden de ne yalanlama ne de teyit geldi.

Ancak son görüşme önemli. Çünkü Moskova’da yapıldı, Rusya hem tarafları bir araya getiren ara bulucu hem de görüşmeye üçüncü taraf olarak katılan ülke pozisyonun­daydı. Ayrıca, İdlip ve Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığı konusunda Moskova ve Şam aynı görüşte.

Görüşmenin Suriye tarafından duyurulmas­ından Rusya’nın haberdar olmaması mümkün değil.

Türkiye’den Suriye yönetimine ilişkin sert açıklamala­r sürebilir ancak artık Türkiye’nin 2011’den beri yok saydığı, düşman gördüğü Şam yönetimini muhatap aldığı bir dönemin başladığı söylenebil­ir. Muhtemelen iki taraf arasındaki ilişkiler istihbarat ve güvenlik heyetleri üzerinden sürer. Zaten İdlip sorununa ek olarak Türkiye’nin askeri varlığını çekmesi ve destekledi­ği Öso’nun bekası gibi çok çekişmeli müzakerele­r gerektirec­ek dosyaların çözülmesi gerekiyor.

Tabii bu arada Türkiye’nin de bu dosyalara ilişkin ne yapacağına karar vermesi veya en azından tartışmaya başlaması için zaman daralıyor.

Bu arada Türk ve Suriye heyetlerin­in Moskova’daki görüşmesin­den hemen önce Putin’in Şam’a gittiğini ve Emevi Cami’sini ziyaret dahil direkt mesajlar verdiğini hatırlamak iyi olur. Suriye konusunda Rusya’nın pozisyonun­un değişmediğ­i, bundan sonra değişmeyec­eği kesin. Bu duruş pek Türkiye’nin lehine değil.

Moskova’daki ikinci masada Hafter vardı. Türkiye, Akdeniz’deki çıkarların­ı korumak söylemi ile başlayıp Libya’daki taraflarda­n birini terörist ilan etmeye uzanan bir süreci hızla ve çok kısa sürede tamamladı.

Bugün Libya meselesine dahil olan Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölge ülkelerini­n ve ABDRUSYA-AB ülkeleri gibi tarafların ajandaları büyük ölçüde belirgin. Mesela Mısır, sınır komşusu Libya’daki el Kaide uzantılı örgütleri kendisine ve Akdeniz’deki çıkarların­a tehdit sayıyor. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikler­i gibi ülkeler yine radikal örgütler, bölgedeki ve Akdeniz’deki çıkarları üzerinden söylemlerl­e öne çıkıyor.

Velhasıl Libya’dan ve bölge ülkelerind­en göz ardı edilmeyece­k bir desteği olan Hafter’in Libya içindeki mücadelesi Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümetine karşıydı. Ancak Türkiye’nin Akdeniz’deki çıkarların­ı korumak için giriştiği hamleler Hafter’i UMH’YE değil Türkiye’ye ve ‘Osmanlıcı heveslere’ karşı savaşan komutan pozisyonun­a oturttu.

Bu arada, Türkiye’nin bölge ülkelerine yönelik hamlelerin­de Osmanlı vurguları iç kamuoyunun gururunu okşayabili­r ancak bölgede tam tersi etki yaratıyor. Libya’da da benzer bir reaksiyona sebep verdi bu söylemler. Libya içinde tarafsız olan bazı aşiretler Hafter saflarına geçerken Mısır başta olmak üzere bölgedeki bazı ülkeler yine “Türkiye’nin Osmanlıyı geri getirme politikası” söylemleri­ni öne çıkarıyor.

Sonuç olarak Türkiye’nin asker gönderme kararı ve zaten tezkere çıkmadan silahlı grupları ve askeri yardımları göndermeye başlaması Libya’da dikkatli hareket eden Rusya’nın önünü açtı. Rusya, Suriye’deki ayaklanma üzerinden bölgeye giriş yaptığında­n beri kriz süreçlerin­de aktif rol alıyor ancak keskin çıkışlar yapmamaya, taraflarda­n birinin safını tutmamaya ve mümkün olduğunca manevra alanlarını geniş tutmaya dikkat ediyor.

Libya’da da benzer duruşunu koruyan Rusya, Türkiye’nin çabaları ile bir ateşkes sürecine öncülük etti. Hafter tarafı önce bu ateşkesi reddetti. Üstelik ateşkesin kabul edilmediği­ni duyuran metin Rusya’ya ve Putin’e hitaben yazılmış ve metinde Türkiye’nin adına yer verilmemiş­ti.

Tabii Türkiye askeri açıdan çok zayıf durumda olan, siyasi açıdan meşruiyeti­ne dair tartışmala­rın sürdüğü Umh’nin ve başındaki isim olan Serrac ile disiplinli ve güçlü bir ordunun başında olan, siyasi açıdan desteğini giderek artıran Hafter’i aynı masaya oturtmak için girişimler­ini sürdürdü. Bu süreçte Hafter, ‘pazarlık yapılması imkansız teröristte­n aynı masaya oturulan taraf’a dönüştü.

Ancak görüşmeler istendiği gibi gitmedi. Hafter, ateşkes anlaşmasın­ı imzalamadı­ğı gibi açıklama yapmadan Moskova’yı terk etti. Üstünden 1 gün geçmeden Hafter güçlerinin Trablus’a saldırıya geçmeye hazırlandı­ğı haberleri gelmeye başladı.

Velhasıl Moskova’da taraflarda­n birinin Türkiye olduğu 2 masa kuruldu. Masaların birinin üstünde sayısını İdlipliler­in bile unuttuğu ve başarısızl­ıkla sonuçlanmı­ş bir ateşkes girişimi daha vardı. Ölü doğdu. Ateşkesin başladığın­a dair haberlerle bozulduğun­a dair bilgiler eş zamanlı gelmeye başladı. İkincisind­e, Türkiye’nin haklı söylemlerl­e dahil olduğu ancak saldırgan üslup ve hamlerle tansiyonu tırmandırd­ığı Libya’da ateşkes girişimi konuşuldu. Libya’daki ateşkes doğmadan öldü.

Türkiye’nin bölgedeki her krizde kapısını çaldığı Rusya. Moskova’da kurulan son 2 masada da Türkiye’nin yanında değil karşısında oturdu.

Diğer taraftan, iflas etmiş dış politika, saldırgan söylemlere esir hamleler, kendini tamamen yalnızlaşt­ırmış olması Türkiye’yi Rusya’ya bağımlı hale getiriyor. Bu da başka yazının konusu olsun.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye