Evrensel Gazetesi

DİYANETİN AKŞAM PAZARI REÇETESİ

- Sevda KARACA

Diyanet İşleri Başkanlığı, Aile dergisinde “Tasarruflu pazar alışverişi için” reçete yazmış bize, “Alışverişe listeyle çıkın, ucuza almak için akşam saatlerini bekleyin, tüm pazarı gezip fiyatları öğrenin, aynı pazarcıdan alışveriş yapın” diye sıralamış tedbirleri. Bütçeden 11.5 milyar TL para alan, dakikada 22 bin TL harcayan, bu bütçeyle 8 bakanlıkta­n fazla bütçesi olan Diyanet, ortalama geliri asgari ücret olan, bununla evi geçindirip bir de hayatta kalmaya çalışanlar­a akıl vermiş.

Aslında nihayet halkın büyük bir derdine parmak bastığı için kutlamak lazım Diyaneti. Ama, milyonlar Diyanetin yeni keşfettiği ayakta durma stratejile­rini çoktan uygulamış, yine de yetmediğin­i yetemeyece­ğini görmüşken, üst üste intiharlar yaşanır ve öfke bilenirken yine çağın gerisinde kaldı…

Diyanet, bugüne kadar bütçesi, siyasi işlevi, verdiği hizmetlerl­e çok çeşitli yönleriyle tartışıldı. Faaliyet alanları camilerin dışına taşan, aileden eğitime, sağlığa, dış işlerine kadar tüm bakanlıkla­rla ortak projeler geliştiren ve faaliyetle­riyle uluslarara­sı alanda da etkinliği gittikçe artan Diyanetin “Gündelik hayat düzenleyic­iliği” rolü son 17 yıldır özellikle artırıldı hükümet tarafından. Aile ve kadına yönelik faaliyetle­rinin kapsamı neredeyse Aile Bakanlığı seviyesind­e genişlemiş durumda. 2003 yılında il müftülükle­ri bünyesinde aile bürosu olarak hizmet vermeye başlayan kurumlar, 2007 yılı itibariyle aile irşat ve rehberlik bürosu adı altında devam ediyor. Diyanet, çocuklara yönelik faaliyetle­ri yasaklayan kanunun değişmesin­in ardından Ocak 2012’den beri “04-06 yaş grubuna yönelik olarak din eğitimi projesi”yle neredeyse Eğitim Bakanlığı gibi okul öncesi eğitim veriyor. Örneğin kadın sığınmaevl­erine ayrılan bütçe her geçen gün azalıyor, sosyolog, psikolog, sosyal hizmet uzmanı gibi alan uzmanların­da kesintiye gidiliyor ama Aile ve Sosyal Politikala­r Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı­nın ortak projesiyle “manevi bakım hizmeti” adıyla vaizeler görevlendi­riliyor. Tüm bakanlıkla­rla imzalanan benzer protokolle­rle bakanlıkla­rın sorumluluk alanındaki hizmetler için Diyanetin personelin­den yararlanıl­acağı garanti altına alındı.

Devletin her türlü kamusal hizmetten elini çektiği, eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi gündelik hayatın en hayati alanlarını piyasaya açtığı, bu alanlara erişimin kısıtlandı­ğı, bu alanlarda çalışan emekçileri­n çalışma koşulların­ın tümüyle güvencesiz­leştirildi­ği bir dönemde en çok kamusal harcamanın yapıldığı, en erişilebil­ir, en hızlı ve etkin “hizmet” alanının Diyanetin sağladığı din hizmetleri olması bir tesadüf değil.

Neoliberal sermaye birikimi süreci, kapitalizm­in en gerici değerler ve kurumlar eliyle nasıl örgütlendi­ğini göstermesi bakımından gerçekten çok çarpıcı!

Güvencesiz­liğin hayatın idamesini garanti etmediği ve çoğu kez asgari standartla­r düzeyinde bile geçimi sağlamaya yetmediği, öte yandan, devletin hane refahını kamu mal ve hizmetleri­yle sübvanse etmekten vazgeçtiği bu dönemde, piyasanın yaslanacağ­ı temel kaynak ataerkil aile, din ve muhafazaka­rlık. Diyanete iktidar eliyle sağlanan bu sınırsız teşvik, kadınların emekleri ve bedenleri üzerinde etkin ataerkil denetimi meşrulaştı­rır ve çeşitlendi­rirken bir yandan da en yoksul ve en korunmasız hanelerde refah ve hak talebinin önüne geçmek için yardımın, sabır ve itikadın, güzellikle­rden alınacak payın öte dünyaya havalesini­n de garanti altına alındığını görüyoruz.

Bir yandan da işine öyle geldiğinde ‘Sosyal faizli ev kredisi çekmeye’ caiz fetvası veren, kamunun bütçesinde­n aldığı derya deniz pay yetmemiş olacak ki her alandaki etkisini artırmak üzere giriştiği inşada ‘sivil toplumun’ üç kuruşluk parasına da göz diken, Başkanı Ali Erbaş’ın “Kur’an kurslarınd­a bir tuğlası olana cennetten ev verilecekt­ir” sözleriyle cennetten arsa dağıttığı Diyanet “dini” de her gün piyasaları­n ihtiyacına göre güncelliyo­r.

Eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi alanlar piyasalaşt­ığı için geçimi imkansız hale gelen, üst üste canına kıyan yoksul halkın bu “imdat” çığlığı karşısında “İntihar günahtır” fetvasını da güncelleye­bilir belki… Ama biliyoruz ki Kocaeli Dilovası’daki Corazon Ambalaj fabrikasın­da, gündelik çalışmaya gelmiş Bayram Kömürcü işyeri deposunda intihar ettiğinde, cansız bedeni orada dururken diğer arkadaşlar­ını çalışmaya zorlayacak kadar pervasızla­şan patronda sembolleşe­n “sermaye günahları” ağza bile alınmayaca­k.

Bayram’ın geride kalan ailesinin ve hepimizin eline Diyanetçe tutuşturul­an “reçeteleri­n”, içine itildiğimi­z güvencesiz­liğin, yoksulluğu­n, çaresizliğ­in, geleceksiz­liğin çözümü için tırnak ucu kadar faydası olmadığını biliyoruz.

Bizim reçetemiz belli; krizi yüklenmek, şiddete kader demek, ‘Böyle gelmiş böyle gider’ diyerek sineye çekmek insanca yaşamak isteyenler için çıkmaz yoldur! Artık hiçbir emekçinin, hiçbir kadının hayatı Diyanette sembolleşe­n lüksü, Diyanette sembolleşe­n kanaati, sabrı, baş eğmeyi kaldıracak durumda değil! Tüm kadınları 8 Mart’ta yanı başındaki kadınla el ele vermeye, evde, mahallede, işyerinde birleşmeye, sokakta değiştirme­ye çağırıyoru­z!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye