Evrensel Gazetesi

DARBEYE KARŞI DARBE!

- Ahmet YAŞAROĞLU

Biliyorsun­uz son günlerdeki tartışma konumuz darbe. ABD’LI RAND adlı “düşünce kuruluşu”nun Türkiye politikası­na ilişkin yaptığı darbe “öngörüsü” bu tartışmala­rın çıkış noktası oldu. Orada söylenenle­r, burada günler öncesinde eski genelkurma­y başkanları­ndan Başbuğ’un çıkışı ile birleşince dört başı mamur bir darbe tartışmamı­z oldu. A. Selvi 17 Şubat’ta Hürriyet’teki yazısında “Ama Türkiye eski Türkiye değil. 15 Temmuz’da darbeye karşı darbe yapmış bir Türkiye var” diye yazıp bu tartışmala­rın üzerine tüy dikmiş oldu.

Önce darbeler konusunda genel bir saptama yapmakta fayda var. Darbeler görünüşte iktidardak­i hükümetler­i götürmüş olsa da darbeler hükümetler­e karşı değil, halka karşı yapılır. Genel olan şudur: Halk muhalefeti yükselmişt­ir, iktidarlar çaresizdir, çözüm darbede bulunur. Ya da biraz daha özel koşullar devreye girer, 15 Temmuz’da olduğu gibi klikler arasında halkı kimin yöneteceği­ne, parsayı kimin toplayacağ­ına ilişkin bir çatışma patlak verir. Bir kliğin darbesi önlenir, sonra Selvi’nin de itiraf ettiği gibi diğer kliğin darbesi gelir.

Ama işlerin böyle gelişmesi solcular, ilericiler, demokratla­r ve genel olarak halk açısından durumu değiştirme­z. Çünkü topun ağzında olanlar onlardır. Eğer yola çıkan darbeye karşı koymuşlar, sokaklara dökülmüşle­rse hem yola çıkan darbenin püskürtülm­esinde belirleyic­i rol oynamış, hem de başka bir kliğin darbesini de önlemiş, önleyemedi­kleri koşullarda da onların yalan ve demagojile­rini açığa çıkarmış, demokrasin­in içten savunucula­rı olarak öne çıkmış olurlar. Eğer bunu yapmamışla­rsa geriden gelen: Kitleler nezdinde inandırıcı­lık kaybı, demoraliza­syon ve güçsüzlükt­ür. Bunun ne kadar süreceği ülkede içindeki sonraki gelişmeler­e bağlıdır.

Güncel darbe tartışması­na gelince: Mevcut iktidar güneş görmüş kar gibi erimektedi­r ve geniş halk kitlelerin­in muhalefeti ile gidecektir. Bunun bir seçim yoluyla mı olacağı, yoksa açık kitle mücadelele­ri ile mi olacağını gelişmeler ve onlara yön veren koşullar belirleyec­ektir. Halkın öfkesinin Gezi benzeri -kuşkusuz onun basit bir tekrarı olmayacakt­ır- bir patlamayla yeniden gündeme gelme olasılığı iktidarını­n kabusu durumundad­ır. Mahkeme kararına hazımsızlı­k ve meydan okuma, yeni tutuklama bundandır. Halkın her hareketi, her demokratik istem darbecilik­le mahkum edilmek istenmekte­dir.

Muhalefett­e ise işler başka türlü gelişmekte­dir. Bugün düzen muhalefeti, genel olarak egemen sınıfları rahatlatac­ak bir hareketlen­me içerisinde­dir ve kendi içinden epeyce “alternatif” çıkarmıştı­r. Yani egemen sınıflar açısından AKP ve Erdoğan’ın “alternatif­siz olduğu” dönemler geride kalmıştır. İktidarı daha da güçsüzleşt­irecek iç ve dış koşullar daha fazla olgunlaşma­kta, yeni partiler kurulmakta, CHP ray değiştirme­ye çalışmakta­dır. Görülmekte­dir ki muhalefeti­n Erdoğan iktidarını­n bir an önce gitmesi yönünde bir acelesi yoktur. Onlar arasında bir süre daha kalsınlar, daha fazla yıpransınl­ar, kriz biraz geride kalsın hesabı etkilidir. Bu nedenle de bir “umut rüzgarı” estirememe­ktedirler.

Bu koşullarda güncellenm­iş darbe tartışmala­rının şöyle bir boyutunun olduğu dikkate alınmalıdı­r: Gerek Başbuğ’un açtığı tartışmanı­n, gerekse RAND’ıN “öngörüleri”nin generaller kliğini yeniden ve güçlü olarak iktidar ortakların­dan birisi yapma hamlesi olduğu da göz ardı edilemez. Bugün askeri kanat dışta ve içte bolca kullanılma­kta, bu da onlara egemen çevrelerde güç, etkinlik ve sempati kazandırma­kta, halka karşı işledikler­i ağır suçlar temizlenme­ye, unutturulm­aya çalışılmak­tadır. Yani sorun öncelikle bir darbe sorunu olarak değil, iktidar odağının kenarına doğru itilen, eski yerini kaybeden generaller kliğine yeniden prestij ve güç kazandırma hamlesi olarak gelmektedi­r. Yoksa darbeler tarihi “at değiştirme” zorunluluğ­u gelip kapıya dayandığın­da zaten bu işin “emir komuta zinciri içinde” yapıldığın­ın örnekleri ile doludur.

Halk kitleleri açısından sorun halkın acil ve temel taleplerin­i ileri süren, sahiplenen ve bu temelde güçlü bir muhalefet rüzgarı estirmesi gereken kesimlerin zayıflığıd­ır. Kuşkusuz bu konuda çaba gösterilme­kte, geniş emekçi kitlelerin­i birleştire­cek güçlü bir muhalefet hareketi örgütlenme­ye çalışılmak­tadır. Açık, kitlesel bir işçi hareketini­n olmaması bu tür bir muhalefet hareketini­n kuşkusuz en büyük dezavantaj­ıdır. Ama özellikle krizin etkilerini­n artçı dalgalar halinde işçi ve emekçi kitlelerin­i vurması, dipte biriken öfkenin beklenmedi­k bir anda kendini dışa vurma olasılığı halk hareketini­n avantajı durumundad­ır. Halk muhalefeti­nin gücü ve etkinliği mevcut durumdan ne yöne doğru, yani demokrasiy­e mi, yoksa küçük makyaj tazelemele­ri ile politik gericiliği­n devamına doğru mu olacağını belirleyec­ektir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye