Peki bu evsizler nasıl korunacak?
KORONAVİRÜS salgını nedeniyle birçok kamu kurumu, toplu alanlar kullanıma kapandı. Alınan önlemler ile bir yandan virüsün yayılmasının önüne geçmeye çabalanırken, bir yandan da normal zamanlarda gözümüze çok da çarpmayan bir gerçeği göz önüne serdi.
Dört yıldır kimi zaman geceyi camilerde geçirdiğini söyleyen, kimi zaman köprü altında yattığını söyleyen üç çocuk, camilerin kapanmasıyla birlikte sokakta kaldıklarını söylüyorlar. Suriyeli çocukların adları Mahır, Muhammed ve Yasin. Kavaklık Mahallesi’nde gecenin çok geç saatlerinde bir binanın kazan dairesi girişinde gördüğümüz çocuklar, yaktıkları mum ateşinin etrafında ısınmaya çalışarak geceyi geçiriyorlar. Neden dışarıda kaldıklarını sorduğumuzda, “Abi biz şu parkın içindeki camide yatıyorduk. Ama artık kilitlemeye başladılar. Birkaç gün burada kalabilir miyiz?” diyerek mahcup bir şekilde cevap veriyorlar. “Virüs nedeniyle mi kilitlediler” sorumuza ise “Olabilir. Hırsızlık da olmuş o yüzden kilitlemişler” diye cevap veriyorlar. “Peki başka camiye gitseniz” dediğimizde ise “Diğerleri de kapalı abi” cevabını alınca virüs salgını önlemi için kilitlediklerini daha iyi anlıyoruz. “Peki nasıl yaşıyorsunuz? Aç mısınız?” sorumuza ise ellerindeki kağıt mendilleri göstererek “Bunları satıyoruz abi” diye cevap veriyorlar.
16, 17 yaşlarındaki çocuklara “Anneniz, babanız ya da bir akrabanız yok mu?” sorumuz ise bir süre sessizliğe neden oluyor. Yalnızca Muhammed, “Abi biz 4 yıl önce buraya geldik. Sınırdan geçmemize çok az kalmıştı. Muhalifler abimi ve tüm ailemi öldürdü. Burada akrabalarım var ama her zaman yanlarına gidemiyorum” diye cevap veriyor. Diğer çocuklar ise sessizliklerini koruyor.
Oradan ayrılıp, aynı sokakta bulunan Suriyelilerin işlettiği bir markete giriyoruz. Market sahibi daha önceden de ara sıra konuştuğumuz, ara sıra ekmek aldığımız, hal hatır sorduğumuz bir adam. Hemen nasıl olduğumuzu soruyor. “İyi değiliz, şu karşı binanın arkasında çocuklar sokakta kalmış. Betonun üzerinde uzanıyorlar. Onlar da Suriyeli. Sen tanıyor musun” diye soruyoruz. “Onlar yalancı” diye cevap veriyor hemen. “Nasıl yani sen tanıyor musun?” diye soruyoruz tekrardan. “Hayır tanımıyorum ama duygu sömürüyor onlar” diyor. Biz de “İnsan sırf birilerinin duygularını sömürsün diye betonda uyur mu?” diye öfke ile cevap verince ise “Ben onlara bir şey yapamam” diye ellerini kaldırıyor. Aynı savaştan kaçan biri daha varlıklı, diğerleri ise yakınlarını kaybetmiş ve sokakta yatan Suriyeliler arasındaki fark böyle gösteriyor bu kez de kendini.