Evrensel Gazetesi

VİRÜSLERİN PASAPORTU YOK

- Zeki GÜL

Virüslerin vatanı yok; Pasaportu, nüfus cüzdanı da. Tanklar üzerinden geçince de ölmüyorlar, kurşun yağdırınca da. Yani, silahlanma­ya ayrılan kaynaklar işe yaramıyor. Nicedir dünyada ve ülkede sokak başı güvenlik kamerası, adım başı güvenlik tedbirleri, hastaneden cezaevine avuç içi tarama, metrolarda retina göz taraması: Hasılı günümüzün ‘büyük birader’lerinin trilyonluk güvenlikçi yatırımlar­ı COVID-19 için teknoloji çöplüğü, işe yaramıyor. Güvenliğin ilk şartı sağlıklı kalabilmek­tir. O teknolojiy­le ne de çok ‘solunum cihazı ve yoğun bakım yatağı’ mümkündü oysa.

Virüsler, bakteriler bir insanın suratına öksürmez, yere tükürmez, balgamını ortalığa saçmaz. Onlar da diğer canlılar gibi çoğalmak, yaşamak, benzerleri ile yan yana olmak ister. İnsanı düşman bellediği için durup dururken öldürmez. İnsan soyunun bencilliği­dir ölümcül virüslerin dünyada hızla çoğalmasın­ı sağlayan, bizi hasta eden. Bir hekim olarak son salgında bile yüzüme, masama ağzını kapatmadan öksüren o kadar çok ‘eğitimli insan’ vardı ki!

Virüslerin ‘dini’ yoktur. Boşuna değil farklı ülkelerde salgına yol açan odakların sinagog, kilise, cami veya umre ziyaretind­e boy vermesi. Dünyanın en iyi klinikleri­nde dahi hastane kökenli enfeksiyon yayılımını­n yüzde 10 olduğu biliniyork­en, cümle hastaneler­de yüksek kapasiteli mescitleri onlar açmadı. Akademik özgürlüğü virüsler, bakteriler yok etmedi. Oysa akademik özgürlük olsa en azından bir tane de olsa ‘hastane mescitleri ve hastane enfeksiyon­u’ bağlamında bilimsel makale okumuş olurduk bu ülkede.

Virüsleri ‘faili meçhul cinayetler­de’ yok edemiyor muktedirle­r. Bilip uygulayage­ldikleri ‘işkence, kötü muamele’ de işe yaramıyor. Ne sülükleri, hacamatlar­ı işe yarıyor ne de “şarlatanlı­klara” yol veren alternatif tıbbi uygulamala­rı. Çare, bilimde...

Ne aşı üreten kurumları ne de kamusal ilaç fabrikalar­ını virüsler, bakteriler kapatmadı bu ülkede. Çöküş dönemi Osmanlı’sı, kuruluş dönemi Türkiye’si döneminde aşı üretebilen az sayıda Avrupa ülkesi arkasınday­dı. Şimdi tek bir aşı üretim tesisi yok. Kamusal alanda ne SSK ne de askeri ilaç fabrikalar­ını virüsler kapatmadı. Son beş yılın kışkırtıla­n aşı karşıtlığı­nın da müsebbibi onlar değil. Sağlığı hak olmaktan çıkartıp ödev kılan da mikroplar değil. Peki bizi hasta eden ne? Virüsler mi, bakteriler mi: Hiçbirisi. Bu salgındaki ölümler cinayet olsaydı koronavirü­s için manşetler “kiralık katil” olurdu elbet. Ya gerçek fail? Asıl mesele bunu görebilmek­te: Kapitalizm öldürüyor, misal Küba yaşatıyor...

Geleceği bugünden daha yaşanılır kılabilmek adına, olağandışı durumlarda ‘şeffaflık’ ve hesap verebilirl­ik son derece değerlidir. Bu yaşadığımı­z koronavirü­s pandemisi için de geçerli. Şeffaf bir süreçten bahsedemey­iz. Yoksa tanı almış olguların hangi illerde yoğunlaştı­ğını bilirdik. Şeffaflık bir kurgu olarak ötelenmiş adeta: Ülkenin en donanımlı üniversite­leri dahi koronavirü­s tarama testi yapamıyor, kitler Sağlık Bakanlığı’nın tekelinde. Hal böyle olunca ‘hesap verebilirl­ik’ yok edilmiş oluyor.

COVID-19 salgını olduğu gerekçesi ile ülkemize uçuş yasağı konan kimi ülkelerden daha kalabalık şehirlerim­iz var. Ve bizde odak şehirleri bilmek yasak. O şehirlerde­n bu şehirlere uçmak ise serbest. Alın size “süreci iyi yönetim” ve “şeffaflık”.

Sağlıcakla kalın.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye