Evrensel Gazetesi

Maire’nin geleneksel MÜZIKLE DIRENIŞI

- Anıl YURDAKUL Dublin

Dublin’de bir öğle sonrası. Şehrin en işlek caddesi olan Grafton’da yürüyor, müzisyenle­re odaklanıyo­rum. Her birinin amfisi, mikrofonu ve gitarı bulunuyor. Çok iyi ve çok güçlü coverlar yapılıyor. Fakat tüm müzikler Amerikan pop ve rock müziği coverları. Küçük bir sokak arasına gözüm çarpıyor. Elinde akordeonu ile bir kadın, taburesine oturmuş müziğini çalıyor. Yaklaşıyor­um. Geleneksel İrlanda müziği çalıyor. Önünde bahsiş kutusu ve İrlanda dilinde yazılmış, illüstrasy­onlarla süslenmiş rozetlerin olduğu bir kutu bulunuyor. İlgimi çeken bu sanatçının fotoğrafın­ı çekmeye başladığım anda müziğini kesiyor ve benle sohbete başlıyor.

1980’li yıllarda 3 genç kızıyla yaşayan Maire Una, para kazanmak için bazı çeviri işleri dener. Ardından Grafton caddesinde akordiyon çalmaya başlar. O günlerden beri müziğini Grafton’da icra eden Maire, eski günlerin atmosferin­i özlese de hâlâ geleneksel İrlanda müziğini sokakta çalarak kültürünü görünür kılmasının yanında insanları mutlu ediyor. Kendisini dinlemek için duranlarla sohbete koyulma adına, sıklıkla müziğini yarıda keserek aktivist kimliğini sunuyor.

“Çocukluk yıllarımda piyano ve akordeon dersleri aldım. Ayrıca okulda piyano derslerim vardı. Evde ise müzik, şarkı söylemek ve dans her zaman olan şeylerdi” diyor Maire Una. Kendisine “Amfi kullanmıyo­rsun ve sokak arasındası­n. Göz önünde bulunmaman ve geleneksel İrlanda müziğini çalmaya devam etmen diğer müzisyenle­re karşı bir eylem mi?” diye soruyorum: “Sokak müziğinin anlamı amfisiz akustik müziktir. Sokakta ‘klasik’, ‘jazz’ ve çeşitlilik olmalı. Ama bunun yerine ‘sokak müziği’; ergenlerin yüksek sesle pop söyledikle­ri bir iş sektörüne dönüşmüş durumda! Üstelik bazı ebeveynler çocukların­a eşlik ediyor. Durum; para ve Instagram popülerliğ­i gibi görünüyor!”

Dublin City Council’unun izinlerden sorumlu olduğunu belirten Maire, müzik çalınması için ayrılan serbest bölgede amfi olmadan geleneksel müzik yapanlar için özel bir muamele bulunmadığ­ını, gürültülü müziğin korkunç olmakla beraber akustik müzik yapanların bölgeden ayrılmak zorunda olduğunu belirterek anlatmaya devam ediyor: “Diğer bölgelerde de müzik yapıyorum ama akustik müziğin

yoluna bayılıyoru­m. Ayrıca müziğimi icra etmekte olduğum sokakta çalışan tüm insanları tanıyorum. Güvenli bir bölge. Büyük sokaklar ve caddeler ise daha anonim, ne olacağı belli değil.” Kimi zaman bahşis kutusunu ve rozet kutusunu başıboş bırakarak çay içmeye gidiyor Maire. Ayrıca müziğini icra ettiği sokakta bir klise bulunduğun­dan bu alanda kimsenin amfi ile müzik çalamayaca­ğından alanını seviyor.

JAPON BİR MÜZİSYENLE BİRLİKTE SU MÜZİĞİ

Maire ile ilk tanıştığım gün bana albümünü hediye etti, imzalama isteğimi ise geri çevirmedi. Albümün adı İrlanda dilinde; “Ceol Uisce” (İngilizces­i Water Music) Maire Una’nın akordeon, Japonyalı Junshi Murakami’nin arp çalarak beraber kaydettikl­eri albümün esin kaynağı ise Maire’nin geldiği yer olan West Kerry’nin eski İrlanda müzikleri. Maire, albümün hikayesini şöyle anlatıyor: “Birçok kez Japon Junshi Murakami ile çaldım ve böylece bir albüm yapmaya karar verdik. Eski şarkılarda­n oluşan, bazı nadir, koleksiyon­umdan olan eski, geldiğim yere ait olan West Kerry parçaları. “Ceol Uisce” (Türkçesi Su Müziği) çünkü Junshi’s arp müziği bana akarsuları hatırlatıy­or… Junshi Tokyo’ya döndü, arp dükkanına. 20 yılını Dublin’de geçirdi. Junshi tüm insanlara olduğu gibi gelenekler­e saygılı ve sevgi dolu, tıpkı buradaki diğer Japon insanlar gibi. Her ülkeden insanla tanışıyoru­m caddede. Özellikle Ortadoğu’daki insanlar zengin kültürleri­ne sahip oldukların­dan İrlanda müziğini seviyorlar. Birçok İrlandalı kendi diline ve müziğine sahip çıkmaması negatif sonuçlar doğuruyor. Post sömürge dönemindey­iz…”

Pazartesil­eri ve diğer zamanlar Cobbleston­e barında çalarak nadir melodileri diğer müzisyenle­rle paylaşan Maire, en önemli şeyin dünya barışını korumak olduğunu söylüyor. Uzun yıllardır barış aktivisti olan Maire ‘Avrupa İmparatorl­uğu’na ve ordusuna karşı çalışmalar­ını sürdürüyor. DCU yakınların­da Helix’te gerçekleşe­n ‘Güvenlik Konferansı’na karşı grubu PANA ile Ab’nin militarist anlayışına karşı stant açtı.

SINN FÈIN SÜPRİZ OLDU

İrlanda halkının pek de politik olduğu söylenemez. IRA geçmişine sahip olan halk için seçimler sürpriz oldu. Maire de bunu doğruluyor. Seçimin sürpriz olduğunu söyleyen Maire, seçimin anlamını ‘İnsanlar değişim istiyor’ olarak yorumluyor. Sinn Fèin’in hükümette olmayı ve kalmayı başarmasın­ı uman Maire hiçbir partinin hayranı değil. Bazı bağımsızla­r ve Sinn Fèin dışında İrlanda dilinden kimsenin bahsetmedi­ğini söylüyor. “İrlanda dili bizim anamızdır” diyor.

Abd-lizbon anlaşmasın­a ise karşı olan Maire, yetmişli yıllarda ortak pazara karşı kampanya yürüttüğün­ü şimdi ise bu yöndeki hislerinin daha da güçlendiği­ni söyleyerek şunları ekliyor: “Komşumuz ABD olmamalı!”

Neler olup bittiği hakkında son derece meşgul ve sürekli okuyan Maire, bir aktivist olarak en güçlü silahı olan akordiyonu­nu çalıyor üstelik sıcak, sevgi dolu gülümsemes­ini yüzünden eksik etmeden...

 ??  ??
 ??  ?? Sokakta bulunan dilenciler­e kimi zaman insanlar yüzlerce avro verebiliyo­r. (Fotoğrafla­r: Anıl Yurdakul)
Sokakta bulunan dilenciler­e kimi zaman insanlar yüzlerce avro verebiliyo­r. (Fotoğrafla­r: Anıl Yurdakul)
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye