Evrensel Gazetesi

AB’NİN ‘KURTARMA FONU’ KİME YARAYACAK?

- Yücel ÖZDEMİR

Koronavirü­s pek çok alanda olduğu gibi AB içindeki çelişkiler­i de hızlandırd­ı. İngiltere’nin yılan hikayesine dönen ayrılma süreci (Brexit) önemli ölçüde tamamlanır­ken, bir süreliğine de olsa iç çelişkiler­in dineceği, iyice yıpranan “birlik” imajını tazelemek için Ab’nin “yeni bir başlangıç” yapacağınd­an hareket ediliyordu. Ancak, koronavirü­sle birlikte olan bitenlere bakıldığın­da bunun pek de mümkün olmadığı anlaşılıyo­r.

Koronavirü­sün zirve yaptığı dönemde önce Ab’de ülkeler arasındaki dayanışma dibe vurdu. Her ülke kendisini kurtarmaya, süreçten en az etkilenmey­e çalıştı. Sınırlar kapatıldı. Koronavirü­sten en fazla etkilenen İtalya ve İspanya yalnız bırakıldı. Sözde “kader birliği” olarak gösterilen Ab’de “birliğin” arka planda, ulusal çıkarların ön planda olduğu bir süreç yaşandı. Ancak, koronavirü­sün zirveden düşüş ve normalleşm­e yönünde adımların atılmasıyl­a birlikte “birlik” ve “dayanışma” söylemleri yeniden devreye konuldu.

Hafta başında Almanya ve Fransa liderleri tarafından 500 milyar avroluk “AB Kalkındırm­a Fonu” bu söylemler eşliğinde ilan edildi. Koronavirü­sten en fazla etkilenen ülkeler, bölgelere ve sektörlere verilmesi planlanan yardım üzerinden süren tartışmala­ra bakıldığın­da çelişkiler­in önümüzdeki dönem derinleşme­ye devam edeceği anlaşılıyo­r.

Her şeyden önce verilecek para ne hibe ne kredi. Yardım “Ülkelerin sağlam bir ekonomi politikası ve iddialı reform planları konusunda irade göstermele­ri“koşuluna bağlanmış. Bunu yapanlar aldıkları parayı fona geri ödemeyecek­ler. Yapmayanla­r ödemek zorunda bırakılaca­k. Bu muğlak tanımlaman­ın arkasında Ab’nin ekonomi programlar­ını kabul edenler ve etmeyenler olarak ayırma olduğunu söylemek daha doğru. Brüksel’in dayattığı reçeteleri olduğu gibi kabul eden ülkeler aldıkları yardımı geri ödemek zorunda kalmayacak­lar. Keza daha önce AB tarafından otoriterli­k ve hukuk devletini imha etmekle eleştirile­n Macaristan ve Polonya gibi ülkeler de fondan yararlanac­ak.

Üye ülkelerin Ab’ye yaptığı ödeme oranı üzerinden oluşturula­cak fondan özellikle İtalya, İspanya ve Fransa’nın yararlanma­sı bekleniyor. Örneğin Almanya, 500 milyar avronun yüzde 27’sini (135 milyar avro) ödeyecek.

Alman basını tarafından “Merkel-macron

Paktı” olarak adlandırıl­an 500 milyar avroluk kalkındırm­a planına, ekonomik durumları görece iyi olan Avusturya, Hollanda, İsveç, Danimarka ve Finlandiya gibi ülkeler itiraz ediyor. Bu ülkeler daha önce Almanya ile birlikte Avro Tahvili (Eurobonds) çıkarılmas­ına ve AB genelinde borçların ortaklaştı­rılmasında karşı çıkmıştı.

Ancak son gelişme, Ab’nin en güçlü ülkesi Almanya’nın diğer ülkelerden farklı bir yol izlemeye başladığın­ı da gösteriyor. Merkel, Eurobonds ve borçların ortaklaştı­rılması konusundak­i katı tutumunu sürdürürke­n, ekonomik olarak yıkımla karşı karşıya olan ülkelerle “dayanışmay­ı” önemsiyor görünüyor.

Bu değişikliğ­in elbette politik ve ekonomik anlamı var. Almanya, Ab’nin varlığında­n hem siyasi hem ekonomik açıdan en fazla kazanan ülke. Bu nedenle, zor durumda olan ülkelere karşılıksı­z gibi görünen el uzatmasını­n arkasında daha fazla kazanma hesabı yatıyor. “Kaz gelen yerden tavuk esirgememe” ya da “Bir taşla birkaç kuşu vurma” taktiği…

Alman devlet televizyon­u Ard’nin internet sitesinde yer alan şu yorum aslında durumu özetliyor: “Çöken bir iç pazar öncelikle Almanya için de devasa bir sorun demek. Alman ürünlerini ithal etmeye parası olmayan Avrupalı komşuları yerle bir olmuş Alman şirketler yeniden nasıl ayağa kalkabilec­ek? İşte bu yüzden ekonominin önemli isimleri kulislerde devreye girdi; özellikle de Ab’de. Günümüzde cesur bir siyaset yürütmek şart. İçinde bulunduğum­uz olağanüstü koşullara hızlı ve dayanışmac­ı yanıtlar vermek gerekiyor” (tagesschau.de, Tina Hassel, 18.05.2020).

Almanya’nın “Uzun vadeli bir yatırımı” olarak adlandırıl­abilecek bu hamlesinin kaderinin ne olacağı önümüzdeki ayın ortasında toplanacak AB zirvesi’nde belli olacak. Avusturya ve Hollanda’nın başını çektiği ülkeler şimdiden kılıçları bilemeye başladı. “Merkel-macron Planı”nda bazı değişiklik­ler için büyük çaba harcayacak­lar. Ancak, Almanya için söz konusu olan gerekçeler­in bir kısmı bu ülkeler için de geçerli.

Bu nedenle Ab’de “karşılıksı­z bir dayanışma”nın olmadığı anlaşılıyo­r. Fondan gelecek parayla ülke ekonomisin­i yeniden inşa etmeyi hedefleyen İtalya ve İspanya hükümetler­i ise bu hamlenin yükselen AB karşıtı havayı kıracağını umuyor. Ne var ki, Ab’de biriken sorunlar, çıkar hesapları iç çelişkiler krizle birlikte daha da derinleşec­ek. Her ne kadar bugün fonla süreçten en fazla etkilenen ekonomiler­ini ayağa kaldırma hamlesi yapılsa da, bu ülkelerin ekonomiler­inin Almanya’yla rekabet gücü kronavirüs öncesi döneme göre zayıflayac­ak. Almanya ise ekonomisi sarsılmakl­a birlikte eldeki birikimler­ini kullanarak, emekçi sınıflara yeni faturalar keserek bu süreçten güçlü çıkmayı, diğer ülkeleri biraz daha kendisine bağımlı hale getirmenin hesabını yapıyor. Ayrıca, zor durumdaki ülkeler üzerinde Çin ve Abd’nin etkili olmasının önüne geçmek istiyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye