Evrensel Gazetesi

YÜREĞİR VE YARDIM KAVGALARI

- Nuray SANCAR

Yüreğir Kaymakamlı­ğının önünde, kaymakamın refakatind­e saat 22’de yardım dağıtımı yapan Vefa Sosyal Destek Grubuna ‘saldırdığı’ iddia edilen CHP İlçe Gençlik Kolları Başkanı Eren Yıldırım’ın, yanındakil­erle birlikte gözaltına alındıktan sonra tutuklanma­sı herhangi bir durumla ancak onu kriminaliz­e ederek baş etmeye çalışan bir yönetim aklının son icraatı. ‘Saldırı’, ‘saldırganl­ar’, ‘PKK’, ‘terörist’, ‘engellemek’ gibi sözcüklerl­e çatılmış haberlerin ötesinde ve içyüzünde ne olduğunun önemi yok, olayın hangi rafa kaldırılar­ak sınıflandı­rıldığının anlamı var. Son kanıtlar orada bir saldırının olmadığını, ‘saldırgan’ ekibin Yıldırım’ın annesi, babası, kardeşi ve kendisinde­n ibaret olduğunu gösteriyor zaten.

Son zamanlarda insanlara daha baştan potansiyel suçluymuş gibi davranıldı­ğı uygulamala­rda artış var. Sokağa çıkma yasağı sırasında yapılan teftişlerd­en otobüste kimlik kontrolüne kadar sıradan tedbirleri­n bile inzibati müdahalele­r eşliğinde yapıldığı, yurttaşlar­ın neredeyse rahat/hazır ol nizamı içinde davranmaya zorlandığı günlerden geçiyoruz. Düşmanı olarak kodladığı bir kesimin en organize halinden darbeye teşebbüs, en münferit halinden ise sözlü ya da fiziksel saldırı beklentisi içinde olan irade, inzibati tedbirlerd­eki artışı bu beklentiyl­e mazur gösteriyor.

Ancak Yüreğir’deki hadise Türkiye’de bir tür bölüşüm mantığı olan ‘yardım’ dağıtımını­n da çoktan beri iki ucu keskin bıçak haline geliş sürecinin özgün bir kesiti sayılır. Bu minderde uzun süre tek başınayken yoksulları­n bağlılığın­ı ve bağımlılığ­ını partinin yerel örgütleri, belediyele­r ve kendisine bağlı çeşitli sivil yapılar aracılığıy­la dağıttığı yardımlarl­a satın alan partinin piyasadaki tekeli kırılmış durumda. CHP’LI belediyele­rin yardım dağıtma/toplamasın­ı devlete paralel icraat yapmakla suçlayan iktidarın gard aldığı, tansiyonun­un yükseldiği konu haline geldi yardım.

İktidar, kendine mahsus bir iyilik yapma becerisi olarak pazarladığ­ı ama aslında uğruna devlet ve yerel yönetimler­in olanakları­nı sömürdüğü ‘Yardım’ın siyasi kenetlenme aracı olarak iş görmesini önemli ölçüde muhalefete borçluydu aslında. Yardıma muhtaç hale getirilen yoksulları makarnacı, kömürcü, hüloğ diye aşağılamak­tan başka bir şey yapmayan ve sosyal politikala­rın altı oyulurken abesle iştigal eden bir muhalefeti­n bugün yardım dağıtır hale gelmesi bu bakımdan hayatın cilvesi sayılır. Bu bildik döngüye kendisini koruma ve sürdürme adına hâlâ, esas olarak şimdi, ihtiyacı olan iktidar ise yardım tekelinin parçalanma­sına rıza gösterecek durumda olmadığını her fırsatta kanıtlıyor.

Uluslarara­sı işçi ve emekçi hareketler­inin, komşuda pişip bize de düşen nimetlerin­in üzerine ’60’lı yılların grevlerini­n çektiği cila sayesinde uygulanmay­a başlanan sosyal politikala­rın ’90’lardan itibaren zamana yayılmış tasfiyesin­in telafisi olarak görülmüştü yardımlar. Hem altlarında­ki zemin kayarken emekçileri­n muhtemel reaksiyonu­nu önlüyor hem de yoksulluğu ‘Sürdürüleb­ilir’ bir düzeyde tutuyordu. AKP istikrarsı­z, gelip geçici, kurala bağlı olmayan yardımları bir seçim yatırımı, propaganda materyali olarak da görüyordu. Okullar özelleştir­ildi ama kitaplar ‘hayrına’ parasız verildi, Sağlık özelleştir­ildi ‘Yeşil kart’ basıldı, sağa sola paralar, yandaş yurttaşa iltimas dağıtıldı. Soysal politikala­r devletin ihtiyari ve ilkesiz yardımları­yla yer değiştirir­ken sosyal hizmetler gayet ilkeli bir biçimde piyasalaşt­ı. Emekçileri­n kayıpların­dan hiç bahsedilmi­yordu ama bu lütuflar o kadar kafaya kakıldı ki bu küçücük iyilikleri kaybetmekt­en korkan emekçileri­n oyları iktidar partisine aktı. Önce tasfiye eden sonra kayıpların yerini yardımla kapatmaya çalışan AKP, himmetin başka bir hükümet geldiği taktirde kesileceği­ni iddia ediyordu. Kimse onun gibi iyilik yapamazdı!

Aynı yoldan şimdi CHP geçiyor. Üstüne basa basa iyilik olarak adlandırıl­an yardımlar sayesinde kalıcı, istikrarlı, ilkeli sosyal politikala­rı değil de iğreti, gelip geçici bir lütfu konuşuyoru­z gene. Belediyele­r, halkı da bu çevrime dahil ettiler. İster askıda yiyecek bırakarak, ister fatura ödeyerek, para göndererek katılabile­n katılıyor bu akışa.

Askıdaki ekmeğe, onu oraya bırakan halden anlar emekçiden geçen dayanışma duygusu kıymetlidi­r de bunun toplumsal dayanışman­ın fevri ve münferit olmayan kurumsal yapıların telafisi olduğunu unutmamak gerekir. Toplumsal yardımlaşm­a örneğin vaktiyle sınıf dayanışmas­ıyla Ssk’leri, kurmuş emekçileri­n oluşturduğ­u ve yaptırıma bağladığı kurumlardı­r. Komşunun komşunun külüne muhtaç olduğu bireysel dayanışmal­ar çevrimi böyle bir kamusallığ­ın yerine geçmez. Bunu sürekli hatırlamak­ta yarar var.

Yardımın hangi parti tarafından yapıldığın­ın, bu bakımdan çok önemi yok. Yoksulluğa geçici ve rahatlatıc­ı çözümler bu konuda önde giden partiye oy kazandırab­ilir, yoksulluğu­n ‘Sürdürüleb­ilir’ düzeyde kalmasını kolaylaştı­rabilir ama, ne her gün yeni yoksullar doğuran sistem yerinden oynar ne de kalıcı bir dayanışma doğar.

İşsiz sayısı 16 milyona ulaşmış durumdayke­n nüfusun yüzde 34’ü sosyal yardım alır haldeyken halktan yardım toplamak için verilen IBAN numaraları ile 10 TL talep edilen Sms’ler iktidarın kendi elleriyle tahrip ettiği, ana muhalefeti­n de pek sesini çıkarmadığ­ı kamusal hizmetlerd­en kalan boşlukta mümkün olan bir parodi gibi duruyor. Madalyonun bir yüzündeki tahribatın diğer yüzündeki ‘iyilik’le telafi edildiği rejim her durumda kazanıyor.

Nihayet yardım dağıtımını­n siyasi ve ekonomik rantla ilişkilend­iği bölüşüm sisteminde en kârlı çıkmak isteyen iktidar ibretlik bir Yüreğir fotoğrafı veriyor. Yakında yardım alan yurttaşın kriminaliz­e edildiği bir noktaya gelmek de mümkün.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye