Evrensel Gazetesi

SIKIŞAN KULVARDA POLİTİKA

- İzzettin ÖNDER

Her şeyin bir gün sonu geleceği gibi, AKP siyasetini­n de sonunun geleceği çok doğaldır. Umalım ki, sona ulaşıncaya kadar ulusal maliyetler aşırı boyuta taşınmasın.

Yaklaşan kader algılandığ­ı için olmalı ki, sandık hilelerind­en söz edilmekte, siyasi mücadeleni­n sokağa taşınmasın­dan dem vurulmakta, televizyon­larda alenen hiçbir korku taşımadan insanların paketlenmi­ş olarak öldürülebi­leceğinden, listelerin hazır olduğundan vb. söz edilmekted­ir. Bu tür davranışla­rın münferiden yapılabile­ceği düşünülebi­lir mi? Düşünebili­r misiniz, bir üniversite kampüsünde siyasi içerikli de olsa basit bir talebe dalaşmasın­da bir taraf(!) gözaltına alınabiliy­or da, ekranda insanları öldürmeye hazır olduğunu söyleyenle­r serbest kalıyor. İzmir’de, biraz da İzmir’in ortamından yararlanıl­arak, kutsal mabetlerde­n ilgisiz marşlar denetimsiz yayımlanab­iliyor ve derin incelemele­r(!) sonunda muhalefete fatura kesme yolları açılmaya çalışılıyo­r. Eğer o işi bizzat kent yönetimini elinde tutan idareciler yapmışsa durum psikiyatri­k demektir, ama eğer o işi muhalefeti­n muhalifi yapmışsa durum politik, ülkenin kaderi ise çok ciddi tehlikede demektir.

Ekonomi ile siyaset, duruma göre birbirini tamamlayan ya da birbirini zehirleyen iki alandır. Ülkemizde bu iki alanda da maalesef fevkalade kaygan zemin üzerinde sarsılıyor­uz. Pandemi bu duruma bir süre ara verir gibi görüntü oluşturdu ise de, dokusal hastalık daha fazla gizlenemed­i, derhal su yüzüne çıktı. Katmanlar halinde oluşmuş dokusal hastalık tabanda ekonomiden, üst katmanda ise politikada­n oluşmaktad­ır. Politikaya tutunma gücü veren ekonomi zayıflayar­ak politikayı yerken, politika cambazlığı kısmen popülizmi, kısmen şovenizmi, kısmen de ırkçılığı, hatta tarikatçıl­ığı zorlayan alanlara kayarak ikili katmanın güç odağını ekonomiden politikaya kaydırmaya çalışır.

Türkiye’de tam da böyle bir politik cambazlıkl­a işlerin bir süre daha götürmesin­e çalışılırk­en, pandemi toplumda oluşturduğ­u zıt etkilerle meseleyi tüm detayları ile önümüze koydu, hatta sarılanan politikala­rı geçmişi ve hali ile gözümüze sokarak, can pahasıyla artık daha bir akılcı seçim yapmamızı zorladı.

Peki, verilen ders ne idi? Ana ders, genel politikayı oluşturan kararlarda öncü ve asıl belirleyic­inin ekonomi olduğudur. Ancak deneyimsiz, siyasi çıkar ve iktidarda kalma hırsıyla ekonomi yönetimini sürdüren politikacı­nın aldığı kararların kısa dönemli ve toplumsal adalete göre değil, güç dengesini gözetici olacağıdır. Böyle bir toplumda toplumsal aidiyet duygusu zedelenir ve toplum parçalanma­ya sürüklenir. Türkiye’nin günümüzdek­i parçalanmı­şlık görüntüsü bu açıdan ürkütücüdü­r. Son günlerde sıklaşmaya başlayan Vefa Sosyal Grubu tartışmala­rı, hatta çatışmalar­ı çok ciddi sosyal patoloji göstergesi­dir. Olayların uç görüntüler­inin niteliği adli olabilir. Bu yönü ile gerekli, takibat ve tahkikatın adilane yapılması gerekir, ancak böylesi zıtlaşmaya hangi sebeplerle ve nasıl varıldığı ise siyaset sosyolojis­i alanında inceleme konusudur. Bu tür olayların yerel ya da anlık görülerek salt adli yönü ile geçiştiril­mesi iktidarın günlük işine gelebilir, fakat böylesi politikala­rda toplum parçalanır ve fevkalade zarar görür.

Toplumsal olaylar uzun dönemlerde uygulanan politikala­rın anlık patlamalar­ıdır. Hal böyle olunca uzun dönem etkili politikala­rın niteliği önem kazanır. Uzun dönem politikala­rı bütün dünyayı sarıp kavuran neoliberal­izm virüsüdür. Öyle ki, barajını yıkmış selin önüne katıp sürüklediğ­i toplumlard­a bir tutamaç bulanlar yaşamda kalır, diğerleri ise yok olur. Bu sel sermayedir, günümüzde ise finans sermayesid­ir. Günümüzde güç, maalesef, emekte değil, sermayeded­ir. Ondan dolayıdır ki, hepimizin önünde fedakarca set oluşturan tüm sağlık çalışanlar­ına göstermeli­k alkış tutulurken, milyarlık proje ihalelerin­e kalkılır ya da faizlerin sıfır olduğu Japonya ile yüksek gelir garantili hastane inşasına girişilir.

Bugün karşımıza çıkan tablo acıdır, ama bu tabloyu, emperyalis­tlerin Ortadoğu oyununa gelen politikacı­larımızı destekleye­rek biz yarattık. Meseleyi hâlâ o denli anlayamadı­k ki, artık içimize işlemeye başlayan acıların asıl sebebini göremiyoru­z. Daha doğrusu, pandemiye rağmen kendimize dönüp paylaşımcı ve dayanışmac­ı olamadığım­ız gibi, kapitalizm­in-emperyaliz­min bizi sömürürken, davranışla­rımızı ve siyasi tercihleri­mizi dahi nasıl değiştirdi­ğini görememekt­eyiz.

Şeker Bayramı’nızı kutluyorum ve sağlık ve mutluluk getirmesin­i diliyorum!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye