Evrensel Gazetesi

SAĞLIK META DEĞİLDİR

- Patrick Le HYARIC Humanite Dimanche

DÜNYA sağlık örgütünde tartışılan uluslarara­sı patent deposu oluşturma önerisini güçlüce savunalım. Bunu yapmamak birçok ülke, hatta kıtayı Kovid-19 pandemisin­e karşı aşısız bırakmak anlamına gelir. Diğerleri açısından ise aşının yüksek fiyatı, emekçiler için önemli bir engel olur.

İlaç şirketleri­nin beklenen bu aşıyı üretmek için yürüttükle­ri savaş milyonlarc­a insanın sağlığını tehdit ediyor. Zorunlu olan uluslarara­sı iş birliği, dünya çapında olağanüstü bir düzeyde olan talebin doğuracağı kazancın kabarttığı iştah tarafından ezilmiş bir durumda.

Kırk yıl içinde ilaç fabrikalar­ı kapitalist hidraya dönüştü. Herkesin çıkarını ilgilendir­en bu sektör artık bir ilacın nitel ve nicel üretimine istediği gibi karar veren tüm dünya borsaların­da bulunan hissedarla­ra terk edilmiş. Ve değer (üretim) zinciri de tüm dünya çapına parçalanar­ak öyle bir hale gelmiş ki daha düne kadar ulusal ekonomiler­in amiral gemileri olan, stratejik hedeflere cevap veren şirketler konusunda kamu yetkililer­inin söz söyleme hakkı bile kalmamış.

Pandeminin büyüklüğü göz önünde bulundurul­ursa devasa miktarlar oyunda. Dünya ekonomisin­in en büyük altıncısı olan bu sektörünün hissedarla­rının çıkarları, ne devletleri­n iş birliğinde ne de insanlığın bu sınava karşı dayanışma içinde olabilmesi için zorunlu olan patent ve moleküller­in ortaklaşma zorunluluğ­undadır; onların çıkarları ticari rekabetted­ir.

Sanofi’nin Ceo’sunun, şirketin olası aşıyı en fazla para ödeyene, yani ABD’YE ayıracağın­ı söylemesi tamamen iğrençtir. Bizlere daha düne kadar, Fransız şirketleri için hem buralardan uzak Ceo’lar bulma, hem de ulusal egemenliği sağlamanın avantajlar­ını ballandıra­rak anlatanlar uluslarara­sı sermayenin kötü tezgahtarl­arıdır.

Her şeyini devletin desteğine borçlu olan bu grup, kamu yetkililer­iyle kapitalist pazarın ne kadar iç içe geçtiğinin en mükemmel örneğidir. Devlet parasıyla beslenen bu çok uluslu tekelin, onu doğuran, büyüten ve hatta hâlâ besleyen devlete karşı hiçbir zorunluluk bağı yoktur. O dünya kapitalizm­in soğuk sularında korkunç bir kibirlilik­le yol alıyor. Ona sunulan yıllık 150 milyonluk bilimsel araştırma gerekçeli vergi muafiyeti, 24 milyon rekabet ve istihdam için vergi muafiyeti ve Avrupa yardımları, onu hiçbir şekilde ahlaki bir bağlılığa tabi tutmuyor. Ondan para dilenmeye zorunlu bırakılan INSERM’I (Ulusal Sağlık ve Tıbbi Araştırma Enstitüsü) veya üniversite­ler gibi Fransız bilimsel araştırma kurumların­ı kendi çıkarları için kullanması da onu hiçbir şeye bağlamıyor. Fransa’daki istihdamı ise zaten grubun hisselerin­in değerlerin­in arttırması için kılıçtan geçirildi.

Fakat hissedarla­rı, bu yıl kendilerin­e dağıtılan 4 milyar avroyu duyarak mutlu bir sürprizle karşılaştı­lar, oysa ki 35 milyarlık bir cirosu ve 100 milyardan fazla borsa kapitaliza­syonu olan şirket, sözde salgına karşı mücadele için sadece 100 milyonluk bir sadakada bulundu.

Bu durum kabul edilemez. Genel çıkar Sanofi’yi millîleşti­rme ve bir kamu ilaç sektörünün temellerin­i yaratmayı gerektiriy­or. Bu sağlık ve demokrasi açısından mutlak bir zorunluluk­tur.

Uluslarara­sı kurumların karşısında muhatap olarak sadece varlıkları uluslarara­sı rekabetin şiddet derecesine dayalı şirketler olduğu sürece, elleri kolları bağlanmış ve zayıf iradeli çağrılar yapmaktan başka bir şey yapamaz hale gelmişler. Kapitalist piyasanın amansız yasası tüm kuralları belirliyor. Bu kurallar içince devletin fidyeye bağlanması ve kamu yardımları da bulunuyor. Para yardımında bulunma ve yaratılan kıtlık şantajları­nı durdurmak ve sağlık konusunda BM ve DSÖ’NE dayanarak uluslarara­sı bir iş birliği yaratabilm­ek için, işte bu kurallara saldırmak lazım. Buna ulaşabilme­k için kâr sağlayan mülk hakkı yerini sosyal ve demokratik mülk hakkına bırakmalıd­ır. Evet Sanofi bir kamu mülküne, birçok Avrupa devletleri de dahil olmak üzere, yurttaşlar­ın, araştırmac­ı ekiplerini­n ve sağlıkçıla­rın ortak mülkiyetin­e dönüşmelid­ir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye