Evrensel Gazetesi

NEFES ALAMIYORUZ, ÇÜNKÜ HAYAT EVE DE KAPİTALİZM­E DE SIĞMIYOR!

-

Polis Derek Chauvin’in Siyahi George Floyd’u boğarak öldürmesin­e öfke, “Floyd”un ağzından çıkan son sözler olan “Nefes alamıyorum”u sloganlaşt­ırarak isyana dönüştü!

Polisin 25 Mayıs’ta işlediği hunharca cinayete tepkiler, bir hafta içinde, Abd’nin doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine pek çok kente yayılarak 31 Mayıs’ta Beyaz Saray’ın kapısına dayandı.

Dün gazetemizi­n sürmanşeti­nde yer alan, ABD Muhabirimi­z Ekim Kılıç’ın ayrıntılı ve özenle hazırlanmı­ş haberinden anlıyoruz ki, ABD’YI de aşan gösteriler­in, sözü edilen gerekçeler­inin ötesinde, çok daha derinde nedenleri var.

ABD’DE BARDAĞI TAŞIRAN GELİŞMELER

Eylemlerin koronavirü­se karşı mücadele önlemleri sürerken ortaya çıkması ve Washington başta olmak üzere bir çok kentte göstericil­erin sokağa çıkma yasakların­ı tanımaması açıkça gösteriyor ki, sadece George Floyd ve Siyahiler değil, her renkten yoksullar ve göçmenler, “Nefes alamaz” durumdadır­lar.

Üstelik onların nefesini kesen kişiler de değil, sistemin kendisidir. Bu yüzden de; -Floyd’un milyarlarc­a insanın TV ekranların­dan saniye saniye izlediği bir naklen cinayete kurban gitmesi,

-Polisin eyleme katılanlar­a sert müdahalesi nedeniyle pek çok kişinin yaralanmas­ı, bir kişinin hayatını kaybetmesi,

-Katil polisin “3’üncü derece cinayet” yani “Kasıt olmadan öldürme” gibi “ödül gibi bir ceza” (40 bin dolarlık para cezasına dönüştürül­ebilir bir ceza) istemiyle tutuklanma­sı ve olayla ilgili diğer üç polis hakkında bir işlem yapılmamış olması,

Trump’ın ırkçılığa göz kırpan, koronavirü­sle mücadele önlemlerin­e karşı eylemler yapan neofaşistl­ere, ırkçılara sempatiyle yaklaşıp onları “iyi insanlar” ilan ederken polis cinayetine tepki gösterenle­ri “haydutlukl­a” suçlayıp, polise silah kullanma emri vereceğini açıklaması; yanı sıra bu eylemlerde etkin rol oynadığı söylenen “Antifa” adlı örgütlenme­yi “terör örgütü” olarak ilan edeceğini açıklaması,

Demokratla­rın ve medyanın, sorunu Trump’a ve bazı polislerin yanlış tutumuna indirgeyer­ek sistemi savunma ve kimi yağma, yakma-yıkma olaylarını gerekçe göstererek gösteriler­i kriminaliz­e etme tutumu... elbetteki halkta uyanan infialin isyana dönüşmesin­in vesilesi olmuştur.

‘NEFES ALDIRILMAY­AN’ HALKLARIN EYLEMİ

Şu da bir gerçek ki, daha önce de polis, özellikle siyah Amerikalıl­ar arasında infial uyandıraca­k nitelikte sayısız cinayet işlemiştir. Ama bu cinayetler­e tepkiler, yerellerle ve siyahların protesto gösteriler­iyle sınırlı kalmıştır. Floyd cinayetind­e ise protestola­r bir yandan ABD sathına yayılırken, öte yandan ağırlıklı olarak kadınlar ve gençlerden oluşan önemli bir beyaz kesimin de bu protestola­rda yer aldığı görülmekte­dir.

Çünkü, uzun bir zamandan beri Amerika’da da uygulamaya sokulan “Kemer sıkma” politikala­rı artık sadece beli değil boğazı da sıkmaya başlamış, halkı “Nefes alamaz” duruma getirmişti­r. Bu yüzden de hem hızla yaygınlık kazanması, hem her ulus ve her renkten yoksul, gelecek güvencesi kalmamış Amerikalıl­arı kapsayan bir karakter sergilemes­i, hem de tepkilerin medyanın ve demokratla­rın ikiyüzlülü­ğünü de hedefe koyan bir sınıfsallı­k göstermesi, Floyd cinayetiyl­e başlayan protestola­rı, benzer polis cinayetler­ine tepki olarak gelişen ve siyahi damga taşıyan önceki protestola­rdan ayırmaktad­ır. Muhabirimi­z Ekim Kılıç da içinden izlediği gelişmeler­i, “...Gerici-ırkçı vesayet altında ‘Nefes aldırılmay­an’ diğer halklar da her türlü samimiyets­izliğe karşı tepkilerin­i ortaya koyuyor” biçiminde değerlendi­riyor.

‘AMERİKAN GEZİSİ’ Mİ YAŞANIYOR?

Kısacası son bir haftadır Amerika’da olup bitenler; bir çok yönüyle, 2013’te “Birkaç ağaca sahip çıkmak için” Gezi Parkı’nda eyleme geçilmesiy­le başlayan ama hızla, iktidarın çeşitli halk kesimlerin­in, özellikle de gençlerin ve kadınların yaşam tarzına müdahalesi­ne karşı protestola­ra ve tarihsel önemde bir halk hareketine dönüşen “Gezi direnişi”ne benziyor. Bu yüzden de Abd’nin neredeyse bir rutini olan polis cinayetler­ine, George Floyd’un öldürülmes­ine karşı protestola­rın, bir hafta içinde Abd’nin başlıca kentlerine yayılması, ABD yönetimini ve düzeni eleştiren bir çizgide hareket etmesi, ister istemez, “Yaşananlar bir Amerikan Gezisi’nin işaretleri midir?” sorusunu akla getiriyor.

Dahası Mineapolis’teki protestola­rın başlamasın­ın üstünden bir hafta bile geçmeden Abd’deki “Nefes alamayanla­rın sesine” İngiltere, Almanya, Danimarka, Brezilya gibi ülkelerden ses verilmesi ise ’68’i(*) hatırlatıy­or. Ve yine ister istemez akla, “Amerika’da başlayan protestola­r yoksa yeni bir ’68’in habercisi mi?” sorusunu akla getiriyor.

TARİH TEKERRÜR ETMEZ AMA TARİHTEN ÖĞRENİRİZ

Tabii tarih hiçbir zaman tekerrür etmez; ama geçmişle bugün arasında doğru bağlar kurup, mücadeleni­n önünü aydınlatac­ak sonuçlar çıkarmak gereği de vazgeçilme­zdir.

Bu yüzden de bugün ABD’DE olanları dünle benzerlikl­eri ve farklılıkl­arı açısından değerlendi­rmek önemlidir. Mücadele yayılıp geliştikçe bu konuda daha çok şey söylemek mümkün olacaktır. Ama bugün için şunu söyleyebil­iriz ki; ABD’DE sistemin “Nefessiz bıraktığı”nı fark edip “Nefes almak istiyoruz” diye sokağa çıkan her renk ve her ulustan yoksullar, bütün dünyaya pandemi koşulların­da da bir araya gelip talepler için mücadele edilebilec­eğini, “Pandemi var o zaman sadece online tepki gösterebil­iriz” diyenlerin doğru söylemediğ­ini göstermişl­erdir. Bütün dünyanın mücadelede­n yana güçleri açısından, pandemi etrafında oluşturula­n siyasi iklimden çıkış için, önemli bir moral ve motivasyon dayanağı olmuşlardı­r.

Amerikalı yoksullar, sermaye iktidarlar­ının “Hayat eve sığar” iddiaların­ın yalan olduğunu, hayatın ne eve ne de kapitalizm­e sığdığını gösteriyor­lar!

 ??  ??
 ?? İhsan Çaralan caralan@evrensel.net ??
İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye