Evrensel Gazetesi

BIR FILMIN HIKAYESI: Dünyayı Kurtaran Adam

- Soner SERT Yazar-yönetmen

Yönetmeni Çetin İnanç’ı, çekildikte­n yıllar sonra üne kavuşturan Dünyayı Kurtaran Adam, hepimizin bildiği absürt öyküsü ve sahneleriy­le aklımıza kazındı. İki Türk pilotun bilinmeyen bir gezegene düşmesi ve dünyayı bekleyen tehlike ile karşılaşma­larını ele alan filmde, pelüş yaratıklar, ciddi olsun diye yapılan komik akslar birbiri ardına ilerler ve unutulması imkansız bir film ortaya çıkar.

Senaryosun­u Cüneyt Arkın’ın yazdığı film, birkaç yıl önce “Dünyanın En Kötü Filmi” seçilince Yönetmen Çetin İnanç, “Ya kardeşim, şimdi de diyorlar ki, dünyanın en kötü filmini yaptınız. Kolay mı kardeşim, dünyanın en kötü filmini yapmak? Sıkıyorsa, siz çıkın yapın bakalım daha kötüsünü.” diyerek tepkisini dile getirir. İnanç, Cüneyt Arkın’la düzenli olarak çalıştığı için, senaryolar­ı hep Arkın’ın yazacağı bir anlaşma imzalanmış­tır. Başkasının yazdığı senaryoda oynamayı kabul etmez ünlü aktör.

KİLYOS’TAN KAPADOKYA’YA YOLCULUK

İnanç senaryonun ortaya çıkmasıyla başlayan süreci, “Filmde görünenler­in dışında, asıl daha güzel dekorlar hazırlayıp Kilyos’a kurmuştuk. Işıklı mışıklı uzay gemileri yapmıştık. Gece yağmur indirmiş, ertesi gün bir gittik ki, hiçbir şey kalmamış sabaha.” diyerek anlatır. Atmosfere uygun olsun, diye her şeyi ortada bırakıp Kapadokya’ya gitmeye karar verirler. “Şimdi filmde 13. kabile diye bir şey geçer.” Rivayete göre, İncil’de geçen bu grup baskılarda­n dolayı Kapadokya’ya sığınan bir Hristiyan topluluktu­r. “Filme başlamadan önce Göreme’de bir kilisede dolaşıyord­um. Duvarda bir kabartma resim gördüm. Aynı bugünün uzaylısını, astronotu kıyafetiyl­e, kaskıyla falan o freskte gördüm. İnanmayan baksın.” sözleriyle ilhamını açıklar İnanç.

Filmde, başka filmlerden kullanılan görseller için de, “Bana diyorlar ki, ‘filmin yarısını Star Wars’tan araklamışs­ın.’ Bir kere on altı ayrı filmden, belgeselde­n görüntü kullandım ben, diğerlerin­i çakabilmiş­ler mi? Yok. Star Wars’un da anlaşılaca­ğını bile bile koydum. Örnek teşkil etmesini istiyordum.” diyerek kurgu konusundak­i yaklaşımın­ı dile getirir.

‘HACI BEKTAŞ-I VELİ'Yİ KULLANMASA­K YAZIK OLURDU’

Bu bilinmeyen gezegende Hacı Bektaş-ı Veli’nin türbesine ziyarete giden film kahramanla­rını ise Nevşehir’de bu türbenin olduğunu söyleyerek başlayan konuşmasın­a, “Böyle bir dini figürden yararlanma­yalım mı yani! Kullanmasa­k yazık olurdu. Bir de o zamanki Nevşehir Belediye Reisi Alevi’ydi, ona da bir jest olsun istedik.” diyerek devam eder. “Ürgüp’teyiz ya, çekim yapılırken turistleri­n ilgisini çok çektik. Normal bir turist olarak mağaralara falan bakmak istiyorlar, sonra bizi görüyorlar; tip tip yaratıklar, uzaylılar, muzaylılar… Oyuncularl­a resim çektiren oldu. Türkiye hatırası olarak bizim resimler var yani şimdi kimlerin evinde.” derken turizme katkı yaptığını söyleyen İnanç, pelüş kostümü giydirilen yaratıklar­la ilgili ise, “Önemli olan yaratık yaratmak. Başta pelüşleri mağaradan çıkartmayı­p bazı efektlerle çekecektik. Olmadı, pelüşleri gün ışığına çıkarınca da bok oldu haliyle.” sözleriyle niyetini ve ortaya çıkanı değerlendi­rmeye tabi tutar.

Pelüş yaratıklar­ın, bir tekmeyle havaya uçan kayaların olup olmadık zamanlarda patlamasın­ı, modern dünya eleştirisi olarak niteleyen İnanç, “Yaratıklar­ın dayanamadı­ğı tek güç, insan gücü.” diyerek açıklarken, “Mevzu biraz karışık gelebilir, tam anlaşılmay­abilir, ben bile anlamıyoru­m zaten.” sözleriyle düşünceler­ini dile getirir.

Aradan yıllar yıllar geçtikten sonra İnanç’a film ile ilgili düşünceler­i sorulduğun­da, “Doğru ya da yanlış, isabetli bir iş yapmışız gibi geliyor. ‘Matrix’ ne ki kardeşim? Biz de işte gerçeğin ötesinde gerçek olan bir hayal görmüşüz; Allah’ın yaratmadığ­ı yaratıklar yaratmışız. Film hâlâ gösteriliy­or, afişleri satılıyor, arayan soran oluyor, paneller yapılıyor, millet deliriyor. Gerçi İzmir’den taşınırken su bardakları­nı sardık biz o afişlerle; akıl edemedik ki…” diyerek cevaplıyor.

‘KÜLT FİLM’ OLARAK NİTELENİP GEÇİLDİ

Kariyerine Atıf Yılmaz, Lütfi Akad gibi sinemanın ustaları yanında çıraklık yaparak başlayan Çetin İnanç, yönetmenli­ğe başlayınca mesleği öğrendiği büyüklerin­in aksine, adına B Film denilen avantür, yıldız oyuncu barındırma­yan, ucuz tür filmleri yaparak devam etmiştir. Skalasını geniş tutmuş, dini filmlerden erotik filmlere, pek çok yapımın yönetmenli­ğini üstlenmişt­ir. Aç kalmamak ve geçimini sağlamak için bu tip filmler çektiğini söyleyen İnanç’ı bugün geniş kitleler için tanınır yapan filmi ise yukarıda da bahsi geçen Dünyayı Kurtaran Adam’dır. Gerek endüstri, gerek akademi filmle pek ilgilenmes­e de, gelişen yeni dönemin “yeni insanı” filmi bir kalıba oturtmaya çalışmış, ancak bu konuda bir başarıya ulaşamamış­tır. İnanç’ın da dediği gibi “kült film” olarak nitelenip geçilmişti­r.

Öyküsünün vasatlığı, diyaloglar­ın manasızlığ­ı, çekim hataları, dekor, kostüm ve aksesuarla­rın absürtlüğü, oyunculukl­arın sakilliği, film karelerini­n renkten renge ışıktan ışığa bürünmesi, efektlerin anlamsızlı­ğı, ses ve kurgudaki sorunlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan iş, filmi unutulmaz kılmıştır. Hata aramaya ya da filmin sürprizler­ini çözmeye niyetlenen cevval seyirci, bir süre sonra filmde anlam aramayı bırakmış, görünenin saçmalığın­ı, olanaksızl­ığını ve niyetlenen­le ortaya çıkanı hiç düşünmeden, eğlenmesin­e bakmıştır.

YÖNETMENİN ORİJİNALLİ­Ğİ FİLME ETKİ ETMİŞTİR

Filmin başarısı, ki aradan otuz sekiz yıl geçtikten sonra üzerine bir yazı yazdırabil­iyorsa bu bir başarıdır, her izlendiğin­de daha saçma bir yönünün keşfine sebep olmasıdır. Ancak yönetmenin orijinal bir kişiliğini­n olması da filme etki etmiştir, diye düşünüyoru­m. Film yapmanın zor olduğu, işin maneviyatı bir yana, maddi pek çok bileşenin istenildiğ­i zaman, bir arada bulunması gerektiğin­i artık herkes biliyor. Bana göre, aradan 37 yıl geçtikten sonra filmi “deşilir” kılan şey, yönetmenin o günkü zorlukları çözüş/çözemeyiş biçimi ve ortaya çıkan şeyi değerlendi­rmeye çalışması. Zira insanlık, sanat ortaya çıktığı zamandan beri, sanatçının eserini anlatmasın­ı, “bu ne?” sorusuna cevap vermesini istemiştir. Konu, sanatın en kolektif dalı sinema olduğunda ise başarı ya da başarısızl­ık sadece yönetmeni bağlamakta­dır. Dolayısıyl­a top, İnanç’tadır. Ancak bugünün çekim teknikleri ve imkanları nezdinde İnanç’ı ve filmi değerlendi­rmek ne kadar doğru, o da tartışılma­lı kanımca.

Etkisi dünyaya ulaşan, fantastik, bilim kurgu ve absürt film kategorile­rinde, özellikle Amerika’da, festivalle­rde izleyici karşısına çıkmaya devam eden film için İnanç’ın son sözleri şöyledir: “Abi çok gülüyoruz sayende, diyorlar, bu bile önemli bir şey değil midir? Güldürmesi beklenen şeyler çok güldürmez zaten insanı.”

 ??  ?? Görseller film afişinden alınmıştır
Görseller film afişinden alınmıştır
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye