Salgın döneminde bir mücadele deneyimi: Samatya Devlet Hastanesi
İstanbul Samatya Devlet Hastanesi salgının başından itibaren tüm olanaklar değerlendirilerek yürütülen işyeri çalışmalarıyla, sağlık emekçilerinin taleplerinin, ihtiyaçlarının ve ek ödemeye yönelik tepkilerin eyleme dönüştüğü hastanelerden biri. Buranın özgünlüklerinden biri, salgın dönemindeki sorunlara müdahale edebilmek için hastanede salgın komitesi oluşturma çabaları. Komiteyi oluşturmak için yapılan çalışmaların şimdiden sağlık emekçilerinin farklı kesimlerini yan yana getirdiği ve güçlendirdiği gözleniyor. Salgın süresince Samatya’daki durumu ve yürütülen bu çalışmayı aynı zamanda hastanenin çalışanı olan SES İstanbul Aksaray Şube Yönetim Kurulu Üyesi Birsen Seyhan Dursun’la değerlendirdik.
Salgın çalışma koşullarını nasıl etkiledi, yaşanan olumsuzluklara karşı nasıl adımlar attınız?
Onlarca meslek grubuna mensup binin üzerinde sağlık emekçisinin, üyesi oldukları sendikaların varlığına rağmen, örgütsüz ve birlikten yoksun, kendi hallerine bırakılmış bulunduğu bir ortamda başladı salgın süreci. Sorunlar katlanarak arttığı gibi her birim izole şekilde çalıştığı için çalışanların iletişimleri de zayıfladı. Hastane idaresi de şeffaf değildi, kaç kişinin hasta olduğu bile paylaşılmıyordu. Bu nedenle çalışma alanımızda ne yaşanıyor, sıkıntılar ne, ne yapılması gerek, bunları ortaklaştırma, birlikte karar vererek mücadeleyi örgütlemek için bir araya gelme ihtiyacı oluştu. İlk elden farklı meslek gruplarından arkadaşların içinde olduğu bir toplantı yaptık. Herkes birbirinin yaşadığından daha yakından haberdar oldu, kimi sorunlarımız ortak olsa da farklı sorunlar da olduğu görüldü. Özellikle işçilerin çalıştığı bölümlerde sorunlar katlanarak yaşanıyordu. Bir işçi Covid-19 tanısı konulduktan sonra hiç kimsenin onu arayıp sormadığından bahsetti mesela. Kendilerini yalnız ve güçsüz hissettikleri ortadaydı. İşte bu yalnızlığı örgütlülüğe çevirmek için farklı meslek gruplarından ve bölümlerden arkadaşların yer aldığı bir ‘salgın komitesi’ oluşturma çabasına giriştik. Henüz tamamlanmış bir süreç değil, ama şimdiden hastanedeki çalışmaya etkisi olduğunu söyleyebilirim. Hep nasıl daha çok emekçiyi kapsayabiliriz, ne yaparız diye konuşuyor ve ilerleyerek adım atıyoruz. Bu süreçte sağlık alanındaki sendikaların ilgisizliği de tartışılıyor. SES’IN başlattığı çalışmalar ve ek ödeme eylemleri bu yüzden oldukça ilgi gördü. Bir de gerçek bir sendikanın nasıl olması gerektiği, örgütlenmenin ne kadar önemli olduğu üzerine çokça kafa yorulduğu bir süreç oluyor.
Bu süreçte ‘tavandan ek ödeme’nin yarattığı sonuçlar, sağlık emekçilerini isyan ettirdi. Yaşanan adaletsizliğin en önemli kaynaklarından biri performans sistemi. Sağlık emekçileri yaşanan durumla performans sitemi arasındaki bağı nasıl tartışıyor?
Salgın sürecinde hem sağlıkta dönüşüm programının nasıl bir yıkım olduğunu hem de performans sisteminin ne kadar keyfi uygulandığını gördük. “Tavandan ek ödeme” de sağlıkta ciddi bir parçalanmaya neden oldu. Temel ücret esas talebimiz olmakla birlikte, salgın sürecinde müjde diye sunulan tavandan ek ödemenin herkese ve eşit bir biçimde dağıtılması konusunda sağlık emekçileri ile buluşarak, tartışarak, bildiri dağıtarak ve hastane önünde alkışlı protestolarla kamuoyu oluşturarak bir dizi eylemliliklerimiz oldu. Bundan sonra da sağlık sisteminin geldi