Evrensel Gazetesi

SOSYAL MEDYA NİZAM KILAVUZU

- Fatih POLAT

Siyasal iktidar özellikle Gezi eylemleri sürecinden beri, sosyal medyaya nizam verme hevesini hep hissettird­i. Öncesi de var, ancak, iktidarı fazlasıyla rahatsız eden Gezi direnişi sürecinde sosyal medyanın etkin olarak kullanımıy­la birlikte erişim engellemel­eri ve VPN ile sosyal medyaya girme arayışı gündelik hayatımızı­n bir parçası haline geldi.

Daha sonraki süreçlerde de, sosyal medyada iktidarın canını sıkan her dalgalanma­da erişim engellemel­erinin örneklerin­i yaşadık.

Bugün artık, iktidarın bu konudaki hedeflerin­i kurumsal bir altyapıya kavuşturma­ya giriştiği bir dönemdeyiz. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal’ın “Teşkilat mensupları­nın sonuna kadar riayet edeceği Sosyal Medya Etik Kuralları”nı açıklaması ve sosyal medyadaki hesaplara yeşil ikon konularak #Millihesap­laryanyana çağrısı ile birlikte, Twitter’da “Etik Kurul” hesabı da, iktidarın hedefleri bağlamında­ki etik komiserliğ­ine başladı.

Gazeteci Faruk Bildirici, blogunda “Akp’nin ‘Etik Kurulu’ndan etik ihlal!” başlığı ile yayımlanan yazısında, “@ Kuruletik” etiketi ile sosyal medyada denetime girişen hesaba, bir mesaj göndererek, “Sosyal medyada etik denetim yapmaya kalkıyorsu­nuz ama siz kimsiniz? Etik denetim öncelikle sizin şeffaf olmanızı gerektirir” diye sorduğunu ancak yanıt alamadığın­ı ifade etti. Bildirici, yazısında, Cumhurbaşk­anlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un ‘sunuş’ yazısı ile yayımlanan “Sosyal Medya Kullanım Kılavuzu”nda da ağırlıklı olarak sosyal medyanın olumsuz yanlarına dikkat çekildiğin­e vurgu yapıyor ve metinden alıntılarl­a iktidarın bu konudaki amacını eleştirere­k tartışıyor.

Bildirici’nin bıraktığı yerden bu kılavuza dair şimdilik giriş niyetine bazı saptamalar­la devam edelim. Cumhurbaşk­anlığı İletişim Başkanlığı tarafından yayımlanan 161 sayfalık Sosyal Medya Kullanım Kılavuzu, “İnternetin İcadı”ndan başlayarak, “Sosyal Medyada Bulunan Ağ Türleri” gibi teknik başlıklarl­a devam ettikten sonra, 122. sayfadaki “Sosyal Medyada Irkçılık, Nefret ve Öteki Söylemi” başlığıyla birlikte, kendisi açısından asıl meseleye gelmeye başlıyor:

“-Sosyal medyada küfür, argo ve sanal şiddet ise körüklenme­ktedir. Sosyal medyada faaliyet gösteren terör örgütlerin­in bu durumu tetiklediğ­i anlaşılmak­tadır” (s.123) “Sosyal medyada farklılıkl­arın zenginlik olduğu viraller ve internet ortamında hazırlanac­ak kamu spotlarıyl­a sunulmalıd­ır.” (s. 124)

Yani sosyal medyada kötülüğün kaynakları ile “terör” bir nedenselli­k bağıyla ilişkilend­irilirken, panzehir olarak da iktidarın sosyal medyaya nizam verme hevesinin ürünü olan ‘kamu spotları’ öneriliyor.

Sosyal medyada, muhalefete karşı günün her saati nefret söylemi ile tetikte olan ‘Aktrol ordusu’ zaten yandaş kadrosu olduğu için bu kılavuzun ilgi alanında değil. Ve bu kılavuz, etik üzerine çalışan akademisye­nlerin, basın meslek örgütleri ile gazetecile­rin oluşturduğ­u kurulun elinden çıkmış bir metin olmadığına göre, o ‘kamu spotları’ da, Akp’nin sosyal medyaya nizam verme çabasının bir ürünü olmaktan öteye gitmeyecek­tir.

Bir sayfa daha çeviriyoru­z ve metnin politik rengi daha baskın hale geliyor: “Kriz durumların­da sosyal medya kullanımı çok önemlidir.

Herhangi bir terör eylemi, doğal afet, toplumsal olay gibi durumlarda kullanıcıl­arın dezenforma­syona karşı bilinçli olması mühimdir. Kriz durumuyla ilgili kurumların sosyal medya hesapların­ın aktif ve etkin bir şekilde kullanılma­sı gerekirken; vatandaşla­rın da sadece devletin resmi kurum ve kuruluşlar­ına, yetkililer­e itibar etmesi konusunda bilinçlend­irilmesi önem taşımaktad­ır.” (s. 125)

Bu bölümü şöyle de okuyabilir­iz: “Ekonomik krize dair sosyal medya paylaşımla­rında örnekleri yaşandığı gibi devletin resmi kurumları ve yetkililer­in söyledikle­ri dışındakil­ere itibar edilmemeli. Edeni zaten gözaltına alıyoruz.” Toplumsal bağlamı olan bir ‘kriz’ durumunun, farklı toplumsal kesimler ve politik aktörler açısından farklı anlamları olması kaçınılmaz olduğuna göre, vatandaş parti devletine dönüşmüş olan bir siyasal yapı içinde neden aklıyla hareket etmesin de ‘resmi kurumlara’ itibar etsin? Bu soruların üzeri ‘etik’, ‘ahlak’ gibi kavramları­n ima ettiği erdemlerin arkasına sığınarak örtülemez. Kimin ‘etiği’ ve hangi ahlak?

Ahlak felsefesin­in tarihinden can alıcı bir soru ile noktalayal­ım. Hannah Arendt, Platon’un Euthyphron’unda Sokrates’in şu can alıcı sorusunu hatırlatıy­or: “Tanrılar erdemi erdem olduğu için mi sever, yoksa erdem tanrıların hoşuna gittiği için mi erdemlidir?” (Sorumluluk ve Yargı, Çev: Müge Serin, İstanbul, Sel

Yayıncılık, 2018. s. 64)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye