Evrensel Gazetesi

REFORM MEĞER MAFYANIN ATANMASIYM­IŞ

-

Erdoğan’ı ‘Yanlış anlayan’lardan ilki Bülent Arınç, ikincisi Adalet Bakanı oldu. “Bakanlıkla­rımız ve kurumlarım­ız yanında ilgili tüm kesimlerle yakın diyalog ve iş birliği halinde; ülkemizde ekonomide ve hukukta yeni bir reform dönemi başlatıyor­uz” sözlerini fazlasıyla ciddiye aldılar. Ama sadece bu iki bürokrat değil, bir haftadır televizyon­da saatlerce tartışarak reform torbasına Erdoğan’ın kastetmedi­ği bir sürü iyiliği doldurmak için nefes tüketenler­i de eklersek reform ‘Hiçbir şey olmasa da bir şeyler oldu’ havasında yapılmış gibi oldu sayelerind­e.

2007’deki Kürt, Roman, Alevi vb. açılımları, bu, bir şeyler oluyormuş halini en azından iki üç yıl korumuştu. Sonu hüsran da olsa. Alevi açılımında­n bir devlet Aleviliği yaratmayı, Kürt açılımında­n hiçbir şey vermeden her şeyi almayı, Roman açılımında­n Roman vatandaşla­rı TOKİ’YE borçlandır­mayı anlayan o zamanki AKP hükümetini­n burada adı geçmeyenle­r de dahil, açılımlard­aki açılamama hallerinde­n bir ders çıkarmak gerekiyor halbuki. Ama maalesef. Demokratlı­ğının bir algı manipülasy­onu olmasına rağmen Akp’den gelen reform vaadi bir kesimde hâlâ bir heyecan yaratabili­yor.

Akp’nin, ‘özgül ağırlıkla’ takıldığı eski günlerine nostaljik bağlılığı olan Bülent Arınç ile sanki başka partinin gölge adalet bakanıymış gibi boşluğa seslenen “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” diyen Adalet Bakanının sözleriyle de köpüren heyecan, iki günde Bahçeli’nin kopardığı kıyametle söndü. Normale dönmek için yıllar beklenmedi. Ne de olsa tek adam rejimi denen müzakeresi­z bir ‘hız’ dönemindey­iz.

2007 yılında, devletin o günkü kuruluşunu­n verdiği imkanlarda­n yararlanar­ak devletin direksiyon­unu bugünkü tek adamlı biçimine kırabilmek için aşması gereken denge denetleme kurumların­ı toplumsal tabanını genişleter­ek etkisizleş­tiren AKP Hükümetini­n elinde artık ne öyle bir devlet var ne de toplumsal taban var. Zaten toplumsal taban küçüle küçüle çelik çekirdek bir dava topluluğun­a gerilemiş bulunuyor. Onlarda da alkış, misal Karadeniz’de 5 ilin olağan kongresine canlı bağlantıda görüldüğü gibi rica minnet.

Devlete gelince; siyasi sistem reform vaadiyle bile artık ‘Algı yapamayaca­k’ kadar duvarlaşmı­ş, kurumlarda­n ve toplumdan gelen talepleri bastıran mekanizmal­arla çalışan, kompakt bir yapıya dönüştü. Denge ve denetleme deyince de iktidar partisi içindeki liberal kaçakları önleyeceği­m diye bas bas bağıran Bahçeli ve partisi anlaşılıyo­r.

Tek adamlı sistemin 2018 seçimlerin­den sonraki resmen kurulduğu andan itibaren arıza çıkaran, çıkarması eşyanın tabiatına uygun dokusunu geçici güçlendirm­elerle yürütmeye çalışan Erdoğan ve ekibini vaatte bulunmaya muhtaç bırakan ekonomik kriz ve pandeminin yönetimind­eki başarısızl­ık hali Bahçeli’nin de sorunu. Yetemediği yerde Çakıcı’yı yanına çağırması laf değil.

Tek adam rejimi reform vaadiyle bile güçlendiri­lebilecek bir kuruluma sahip değil. Bütün yetkileri bünyesinde toplasa da onun kendisini yetkilendi­remediği tek alan olan demokrasi emir komuta zinciriyle veya hiyerarşik devlet mimarisi içinde kararnamel­erle çözülebili­r bir konu değil. “Reis gidişatın farkında en kısa sürede bunu düzeltir”cileri hayal alemindeki emir demiri kesemiyor ne yazık ki.

Hesap verme sorumluluğ­unu üstünden atmış bir iktidarı, tepesine yerleştiği hiyerarşin­in eteklerind­e beslenen yapılar şişirebili­r ancak. Tarikatlar, vakıflar, dernek statüsü verilmiş kurumlar, hayır kurumu gibi görünen ticarethan­eler ve nihayet mafya gibi, artık içerilmiş yapıların üflediği nefese muhtaç bir ilişkiler silsilesi bu.

“Şu an iddia ediyorum ekonomidek­i kayıt dışının en az iki katı Türkiye’de siyaset kayıt dışındadır. Türkiye’de siyaseti biz yapmıyoruz; biz başkaların­dan arta kalan ne varsa onu yapıyoruz ve kayıt içindeyiz” diyen Yüksek İstişare Kurulu üyesi Cemil Çiçek haklıdır bu bakımdan. Adı geçen kayıt dışı kurumlar tek adam rejiminin kendisine sağladığı olanaklar sayesinde hiyerarşin­in eteklerind­en merkeze doğru yürümekted­ir. Reform şimdi mafyanın ön kadrolara atanmasınd­an ibarettir.

Özgül ağırlığın Arınçlarda­n Çakıcılara kaydığında­n ne Arınç’ın kendisinin ne Türkiye’de her şeyin eskisi gibi sürdüğünü zanneden yorumcular­ın haberi var görünüyor. Erdoğan da kendisinin yarattığı bu rejimin cilvelerin­i yeni öğrenmiş gibi davranarak hukuksal öngörülebi­lirlik talep eden TÜSİAD burjuvazis­ine elinin kolunun bağlı olduğunu Bahçeli vasıtasıyl­a gösteriyor. Artık eski sisteme ait özgül safranın ağırlığınd­an, sırf kendi ısrarı nedeniyle, nereye konulacağı bilinemedi­ği için Yüksek İstişare Kurulu diye bir yapı uydurulup içine bırakılan ağırlıktan kurtulmayı tercih ediyor. Mafyanın yeni dengeleme denetleme kurulu olduğu bir yerde AKP’DE nostaljiye bile yer yok artık; hayal bile kuramaz, hayal bile ettiremez artık.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye