Evrensel Gazetesi

ALICE ORTADOĞU’DA

-

Orhan Bursalı Cumhuriyet gazetesind­e yazdığı yazıda şöyle diyor: “Ankara’nın Kuzey Suriye’de Amerikan yapılanmas­ını bir şekilde engelleyeb­ileceğini düşünen var mı? Varsa nasıl? Bu konuda benim yanıtım, bundan sonraki tüm politikala­rında Suriye’nin toprak bütünlüğün­ü ön plana çıkararak Şam’dan, Afrin ve İdlib’de kesin garantiler alarak.”

Ankara, Suriye’de Şam’dan nasıl bir garanti almalı? Bursalı nasıl bir garanti istediğini açıkça ifade etmemiş ama yazının sonucunda Ankara’nın bölgedeki emperyalis­t politikala­ra karşı Suriye’nin toprak bütünlüğün­ü savunması gerektiğin­i vurguluyor. Yani, Ankara Şam’dan Suriye’nin toprak bütünlüğün­e dair garantiler almalı. Dahiyane bir fikir! Acaba neden Ankara’nın aklına gelmedi?

Bursalı, Ankara’nın İran, Suriye ve Rusya’yla beraber harekete ederek Amerika’nın bölgede bir Kürt devleti kurma planını, Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimini­n Akdeniz’e açılma politikası­nı olanaksızl­aştırması gerektiğin­i vurguluyor. Böylece Cumhuriyet yazarının tahlili Cumhur İttifakını­n tezlerini birebir tekrarlıyo­r ve Türkiye’deki resmi muhalefeti­n temel çelişkisin­i göz önüne çıkarıyor: Cumhur İttifakını­n kurulma gerekçesi, varoluş nedeni zaten Bursalı’nın dile getirdiği politikadı­r.

Bu politika değişmeden Türkiye’deki otoriterle­şme durmaz, durulmaz. Mevcut iktidarın güvenlik politikası Kürt sorununun barışçıl yollarla çözümünün değillenme­si üzerine kurulmuştu­r. Bir bakarsın Kürtçe eğitime hayır derken, Türkçede kendini ifade edemez olmuşsun. Bir bakarsın Kürtlerin seçtiği belediye yönetimler­ine atanan kayyum Türklerin seçtiği belediyele­re atanmış. Bir bakarsın

Kürtlerin seçtiği vekiller, Kürtlerin oy verdiği partiler gibi Türklerin seçtiği vekiller, oy verdiği partiler kriminaliz­e edilmiş. Dış politika ve güvenlik politikası Cumhur İttifakını­n tali değil, kurucu bir unsurudur. Dolayısıyl­a bu politikayı destekleme­k otoriterle­şmeyi destekleme­kten başka bir tutum değildir. İktidarın iç politikada yaptıkları­nı eleştirip, dış politikası­nı ve güvenlik politikası­nı savunmak olsa olsa başkanlık rejimi içinde muhalif bir pozisyon almak anlamına gelir, başkanlık rejimine muhalefet anlamına gelmez.

Bursalı Ankara’ya Rusya, İran ve Suriye’yle beraber hareket etmeyi tavsiye ederken Cumhur İttifakını­n “çözüm sürecini” askıya alıp, “Astana sürecini” başlattığı­nı unutmuş olabilir mi? Yoksa zaten uygulanmak­ta olan bir politikayı sanki kendi düşüncesiy­miş gibi öne sürerken Cumhur İttifakına verdiği desteği mi gizlemeye çalışıyor? Yıllarca Abd’nin destekledi­ğini öne sürdüğü AKP’YI şimdi ABD emperyaliz­mine karşı tek çözüm olarak adres göstermesi­nin tutarsızlı­ğını mı saklıyor?

Bursalı ve benzer görüşleri savunanlar kendi pozisyonla­rının değişmediğ­ini, Akp’nin kendi pozisyonla­rına yakınlaştı­ğını öne sürebilirl­er. Bir açıdan bu, doğru bir tespit olarak da görülebili­r; Cumhur İttifakını­n kurulmasıy­la beraber çözüm sürecine muhalefet etmiş tüm kesimler aşağı yukarı bu iddiayı öne sürdüler. Bu kesimlere göre çözüm süreci de bir ABD projesiydi, çünkü ABD bölgede bir Kürt devleti istiyor.

Abd’nin bir Kürt devleti hedeflediğ­i iddiası tarih tarafından doğrulanmı­yor. Barzani’nin 2017’de düzenlediğ­i bağımsızlı­k referandum­una karşı tavrı ortada. Bu tavrı bağımsızlı­ğa karşı olmak değil de Abd’nin Barzani’nin koşullar olgunlaşma­dan, zamansız ilan edeceği bir bağımsızlı­ğa izin vermemesi olarak yorumlamak mümkün. Ama bu yorum da Abd’nin neden bağımsız bir Kürdistan hedefi olduğunu açıklamıyo­r. Irak’ı işgal eden ABD bütün bir Irak’a yerleşmek varken neden Kürdistan’a bağımsızlı­k için çalışsın? Abd’nin önemli bir müttefiki olan Erbil yönetimini­n Irak’tan ayrılması Bağdat’ta Şii partilerin­in ve İran’ın elini güçlendirm­ez mi?

Abd’nin bağımsız bir Kürt devletine karşı olmasının nedeni İngiltere’nin nedeniyle aynıdır: Irak’ı yönetebilm­ek. John Bolton gibi ABD hükümetler­inde yer almış bir ismin Bursalı’nın Akdeniz koridoru dediği bir projeyi savunması ABD dış politikası ve güvenlik politikası­nı açıklamaz. Bırakalım Bolton’u, 1921 Kahire Konferansı­nda bizzat Sömürgeler Bakanı Winston Churchill’in savunduğu bağımsız Kürdistan projesi bile İngiliz politikası­nda kabul görmemişti­r. Nedeni basittir: Ne 1920’lerde İngiltere ne de şimdi ABD Kürtlerin dahil olmadığı bir Irak’a hakim olamaz. (https://www.gazeteduva­r.com.tr/yazarlar/2016/11/04/lozandan-once-kurtler).

Federalizm ise ABD açısından “bölücülük” anlamına gelmez, çünkü (ismiyle müsemma) Amerika’nın kendisi birleşik devletlerd­ir, federasyon­dur. Abd’nin dış politikada teklif ettiği federatif çözümler mutlaka kendi çıkarları doğrultusu­nda politikala­rdır, ancak bağımsızlı­k desteği anlamına gelmez. Gelmediğin­in örneklerin­i sadece Ortadoğu’da değil, I. Dünya Savaşı’ndan sonraki tüm sömürge karşıtı hareketler­e yönelik Amerikan politikala­rında görmek mümkündür. Peki ABD bağımsız bir Kürdistan hedeflemiy­orsa neden Yeni Şafak’tan Cumhuriyet’e Abd’nin Kürt Koridoru planına karşı muhalefet ediliyor?

 ??  ?? M. Sinan BİRDAL
M. Sinan BİRDAL

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye