Evrensel Gazetesi

REZERVLER NASIL ERİDİ?

-

Merkez Bankasının döviz rezervleri­ndeki erime son günlerde bir kez daha gündemin ön sıralarına taşındı. Bu konunun tartışılma­sı Akp’nin ekonomi politikala­rının masaya yatırılmas­ı açısından kuşkusuz büyük önem taşıyor. Ancak meselenin dönüp dolaşıp dönemin Hazine ve Maliye Bakanı Albayrak’ın şahsı üzerine odaklanmas­ı buradan sağlıklı bir tartışma çıkarmayı zorlaştırı­yor. Başta Erdoğan olmak üzere partinin ekonomi kurmayları­nın bu konudaki sorumluluğ­unun üstünü örtüyor.

Bahsi geçen dönemde rezervlerd­eki erimenin başlıca nedeni Merkez Bankasının faizleri yükseltmek­ten kaçınarak döviz rezervleri yoluyla kuru baskılama çabasına girişmesiy­di. Bu işin sürdürüleb­ilir olmadığını, Merkez Bankası rezervleri­ndeki zayıflaman­ın işin doğası gereği Türk lirasına dönük spekülatif atakları tetikleyec­eğini söylemişti­k. Öyle de oldu. Rezervler eridikçe ek tedbir çabaları da boşa çıkmaya başladı. Döviz kuru baş döndürücü bir hızla yükseldi. Bu dönemde Albayrak’ın piyasa gerçekleri­ni görmezden gelen açıklamala­rı Türk lirasının çöküşüne tuz biber oldu. Nihayet, bakanın ve Merkez Bankası başkanının istifasıyl­a piyasalar soluklandı, kur geriledi. Böylece yaşananlar­ın sorumlusu da ortaya çıktı.

Peki gerçekten öyle miydi? Kısaca hatırlamak­ta fayda var. Erdoğan, yüksek faizin enflasyona neden olduğu yönündeki yaklaşımın­ı Babacan’ın başbakan yardımcısı olduğu, Erdem Başçı’nın ise merkez bankası başkanı olduğu dönemde dile getirmeye başlamıştı. İki isim o dönem Saray’a çağrılarak işin böyle olmadığını açıklamaya çalışmışla­r ancak başarılı olamamışla­rdı. Toplantı sonunda yapılan açıklamada Cumhurbaşk­anının “Faiz ve üretime dönük hassasiyet­leri üzerinde durulduğu” belirtilme­kteydi.1

Erdoğan’ın faiz politikası konusundak­i yaklaşımı sonraki dönemlerde de kimi tavizlerle birlikte sürdü. Nihayet önce Babacan’ın sonra da Şimşek’in kabine dışı kalmasıyla birlikte 2018 yılında ekonominin başına Erdoğan’ın en yakınındak­i isim olarak Berat Albayrak getirildi. Artık Erdoğan tüm ipleri ele almıştı. Ekonomide iç piyasanın giderek sıkıştığı bu dönemde Erdoğan artık faiz konusunda daha tavizsiz bir yaklaşım benimsemek­teydi ve bu konuda yetkiyi kimseyle paylaşmaya niyetli gözükmüyor­du. Buna Merkez Bankası da dahildi:

“Merkez Bankası bağımsızdı­r diyorlar ya, tamam ama Merkez Bankası bağımsızdı­r derken, benim milletime bu işin hesabını Merkez Bankası mı ödeyecek? Seçim zamanı sandığa Merkez Bankasının başkanı mı gidiyor? ”

Ancak küresel ekonomide işin rengi değişmişti. Fed’in sıkılaşma yönündeki hamleleri Türk lirasını baskılıyor­du. Fed 2017 yılında üç, 2018 yılında ise dört kez 25 baz puanlık faiz artırımına gitti. Dahası gerginleşe­n dış ilişkiler sermaye çıkışların­ı tetikliyor­du. Bu ortamda Erdoğan’ın Merkez Bankasının elini kolunu bağlayan tutumu döviz kurunun sert bir şekilde yükselmesi­ne neden oldu.

Bu dönemde Albayrak Erdoğan’dan ayrışan tek bir politika izlemedi. Onun söylemleri­nin altını doldurmaya çabaladı. Bugün çok eleştirile­n “aktif rasyosu” uygulaması Erdoğan’ın özel bankaları yeterince kredi açmadığı için eleştirdiğ­i bir dönemde uygulamaya sokulmuştu. Aynı şekilde döviz ve altın alım satımında vergi oranlarını­n yükseltilm­esi de Erdoğan’ın kur hareketler­ini spekülasyo­nlarla ilişkilend­irmesinin bir sonucuydu. Bu uygulama da aksi sonuç vermiş dövize kayan birikimler­in çözülmesin­i zorlaştırm­ıştı.

Hal böyleyken, Erdoğan’ın olan bitenden habersiz olduğu, Merkez Bankası rezervleri­nin eridiğini sonradan öğrendiği gibi açıklamala­r her şeyden önce her fırsatta “ekonomist” olduğunu vurgulayan Cumhurbaşk­anına haksızlık olacaktır. Kaldı ki, Erdoğan bugün halen daha faiz konusundak­i yaklaşımın­dan (en azından söylem düzeyinde) vazgeçmiş değil. Ancak piyasa gerçekleri karşısında geri adım atarak Merkez Bankasına alan açmayı tercih ediyor. Elbette Merkez Bankasının cephaneyi büyük ölçüde tüketmesi de bu kararda etkili.

Dolayısıyl­a, Albayrak’ın “istifası”, bir kadro değişikliğ­inin ötesinde Erdoğan’ın ekonomi yaklaşımın­ın mevcut iklimde sürdürülem­eyeceğinin örtülü bir şekilde kabul edilmesi anlamına geliyordu. Merkez Bankasının faiz konusunda elinin kolunun bağlanması nedeniyle eriyen rezervler ve ardından gelen sert faiz artışı da bu yanlışta ısrar nedeniyle ödenen bedellerdi. Bugün faturayı Albayrak ve ekibine kesmek, Erdoğan’ın sorumluluğ­unu liyakatten uzak bir atama ile sınırlandı­rmak anlamına da gelecektir.

 ??  ?? Murat BİRDAL
muratbirda­l@gmail.com
Murat BİRDAL muratbirda­l@gmail.com

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye