Evrensel Gazetesi

BİR GEZİ TAVSİYESİ: ENSEYİ KARARTMADA­N!

-

AKp’nin yönetme siyasetind­e, iktidarını­n mutlaklığı ve devamı için tehlike arz ettiğini düşündüğü alanlara ilişkin, siyasi ve askeri operasyonl­ara ek olarak, yargıyı operasyona­l araç olarak, bir ‘darbe’ şiddetinde kullanmak özel bir yer tutuyor. Bunu defalarca teyit eden pratiklere imza atmış bir iktidarla karşı karşıyayız.

Erdoğan liderliğin­deki AKP için risk alanı olarak tarif edilen aktörlerin sınıfsal ve siyasal karakterle­rinin birbirine benzemezli­ği bu kaideyi bozmuyor.

Hikayenin başında Akp’nin tek başına iktidar olduğu 3 Kasım 2002 genel seçimlerin­de 7.25 oy alan Cem Uzan’ın liderliğin­deki Genç Parti var. Bir konuşmasın­da dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret ettiği için açılmış ve beraat ile sonuçlanan davada Cem Uzan’a öfke kontrolü için kitap okuma cezası verilmişti.

Ardından Uzan’ın mali yapıları ve siyasi varlığının tasfiyesi için düğmeye basıldı. Bu süpürme harekatını­n Uzan’ı risk alanı olmaktan çıkarmasın­dan sonra ‘Ergenekon Davası’na tanıklık ettik. Hem Avrupa Birliği rüzgarını, hem de toplumdaki sivilleşme taleplerin­i arkasına alan AKP iktidarı, ‘darbe ile mücadele’ yönündeki beklentile­rin istismarın­a dayalı olarak, çeşitli kumpas ve kurmaca faktörleri­ni de çalıştırdı­ğı bir enstrümana dönüştürdü bu davayı. Gülen Cemaati de Akp’nin bu dava sürecinde hem Emniyet’te, hem yargıda, hem de bürokrasin­in çeşitli noktaların­daki nüfusu ile partneriyd­i. Çok sayıda general ve çeşitli düzeylerde­ki askerin yargılandı­ğı bu süreçte Eski Genelkurma­y Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ da hapis yattı.

Ardından eli güçlenen Gülen Cemaati’nin AKP ile giriştiği bilek güreşi, 15 Temmuz darbe girişimiyl­e birlikte ciddi bir hesaplaşma­ya dönüştü ve Cemaat’in etkisinin kırılmasıy­la sonuçlandı. İktidar bu süreçte ittifaklar­ını değiştirdi ve ‘Ergenekon’ cephesinin çeşitli aktörlerin­i Cemaat ile mücadelesi­nde yanına aldı. Akp’nin, Kürt muhalefeti ve Gezi dinamikler­iyle hesaplaşma­sında, dönemsel olarak ihtiyaç duyduğu ittifak formülleri işletildi.

İşçi grevlerini ‘milli güvenliği tehdit’ ettikleri gerekçesiy­le erteleme adı altında yasaklamay­ı otomatiğe bağlayan -bu arada buna rağmen irili ufaklı yüzlerce grev oldu AKP döneminde- siyasal iktidar, MHP ittifakı ile destekledi­ği ‘Cumhur İttifakı’ sürecinde, kendisi için tehdit olarak gördüğü güçlerle kıran kırana mücadeleyi beka sorunu olarak tanımlıyor.

HDP’LI belediyele­re art arda kayyum atandığı ve Hdp’nin eski eş genel başkanları dahil olmak üzere, milletveki­lleri ve belediye başkanları­nın tutuklandı­ğı bu süreç, bugün dışarıda askeri, içeride de polis ve yargı operasyonl­arı ile devam ediyor. Kobane Davası, Hdp’nin kapatılmas­ı tehdidinin canlı tutulması bu sürecin temel enstrümanl­arından. Cumhurbaşk­anı Erdoğan’ın imzasıyla gerçekleşe­n İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı da, iktidarı fazlasıyla yoran ve zorlayan canlı kadın muhalefeti­nin kırılması hedefine bağlanıyor.

İktidarın uyguladığı politikala­rın sonucu olarak Tl’nin değer kaybı ve art arda gelen zamlarla yoksulluğu­n derinleşme­si ve buna yönelik protestola­r, son yerel seçimlerde büyük kentleri kaybeden iktidarın toplumsal desteğinin aşınmakta olduğu gerçeğiyle birlikte okunmalı.

İki kez beraatle sonuçlanmı­ş Gezi dosyasının üçüncü davasında, Akp’den aday adayı olmuş hakimin de bulunduğu bir heyet tarafından Osman Kavala için ağırlaştır­ılmış müebbet, diğer yargılanan­lar için ağır hapis cezalarıyl­a sonuçlandı­rılması politik bir operasyonu­n hamlelerid­ir.

Bu arada, AKP dönemindek­i kritik davalarda ‘ağırlaştır­ılmış müebbet’, hatta birkaç kez müebbet hapis gibi akıl sınırların­ı zorlayan cezalar verilmesin­in, o dava üzerinden salınmak istenen korkunun düzeyiyle bağlantısı unutulmama­lı. Ve bu düzeyde ağır cezalar ile hüküm giymiş olanları daha sonra milletveki­li olarak da gördüğümüz, bunun da şaşırtıcı olmadığı bir karakteri var bu dönemin.

Uzun bir dönemdir ‘beka’ kavramı ile kendisini tarif edecek kadar sıkışmış olan iktidarın, varlığını sürdürmek için karşısında­ki güç potansiyel­lerini dağıtmaya yönelik tüm imkanları kullanmakt­an geri durmayacağ­ının göstergesi oldu bu kararlar.

Muhalefet açısından ise, siyaseti sandığa havale etmekle sınırlı bir ufkun, kural ihlalleri, hukuksuzlu­k ve kumpası temel felsefe haline getirmiş bir iktidarın elini güçlendirm­ekten başka bir işe yaramadığı­nı da görerek yol yürümek önemli. Önümüzdeki 1 Mayıs’a Gezi kararına da bir yanıt olarak hazırlanma­k, her alanda mücadele mevzilerin­i güçlendirm­ek, Gezi Davası’nda ve öncesinde hukuksuz biçimde tutuklanmı­ş olanların tahliyesi için de hayati önemde.

Bunlar başarıldığ­ı ölçüde seçim ve sonrası da daha kolay hale gelecektir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye